MAVİ MARMARA KIZIL(AK)DENİZ(1)

Başta İHH olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden oluşturulan birliğe katılan ülke insanları en son İstanbul’da bir araya gelmişler ve Mavi Marmara isimli gemi ile insani yardımı Filistinlilere ulaştırma çabasına girmişlerdi.

Lütfen o günleri hatırlayın, İstanbul’da Topkapı sarayı önlerine demirleyen geminin görüntüleri sürekli biçimde basında yer alıyor ve hazırlıkların her geçen gün arttığı ifade ediliyordu.

Mavi Marmara gemisinin bir başka yerde değil de Topkapı Sarayı önüne demirlemesi benim çok dikkatimi çekmişti.

Zira Topkapı Sarayı önünde büyük tonajlı gemilere yükleme boşaltma yapmak için bir liman yoktu.

Tamam dedim karadan ve denizden taşıma suretiyle de olsa gemiye yapılacak yüklemelerin burada olmasının bir anlamı var.

Osmanlının(Topkapı Saraylı) haşmetli görünümü gemiye büyük bir anlam katıyor. Ve Osmanlının torunları, dedelerinin en büyük manevi mirası olan, Kur’anı Kerimde en mukaddes mekanlardan birisi olarak kabul edilen Mescidi Aksanın bulunduğu Filistinde yaşayan kardeşlerine yardım götürmeye buradan başlamakla, ecdadına karşı manevi sorumluluğunu yerine getiriyor, verilmek istenen anlam bu.

Filistine yardım malzemesi götürecek olan Mavi Marmara gemisine, Ak Partiden de kimi Milletvekillerinin katılması nerede ise kesin gibi idi ve hatta bu gemiyle Filistine gidecek Milletvekillerinin isimleri bile basında yazılır çizilir olmuştu.

Ancak bu girişime batı dünyasının karşı olduğu, özellikle AB ile ABD yetkililerinin söz konusu girişimi kışkırtıcı bulduğu,

meydana gelecek kötü gelişmelerden İsrail yönetiminin sorumlu tutulamayacağı peşin peşin ifade ediliyordu.

ABD nin konu ile ilgili o günlerde en son açıklaması “İsrail kendi güvenliğini tehlikeye atacak adımlara karşı her türlü adımı atmakta serbesttir ve buna hakkı vardır” şeklinde idi.

Bendeniz bu açıklamayı duyunca, adeta nutkum tutuldu. Zira bu açıklama İsrail yönetimine açık bir çek veriyor, eğer yapılacak bu tür girişimler sana zarar vermenin ötesinde canını bile sıkıyor ise, her türlü tedbiri al, yanındayız anlamında idi.

Bu gelişmeler üzerine bizzat Sayın Başbakanın talimatı ile gemiye Ak Partili Milletvekillerinin binmesi ve Filistine gitmeleri yasaklandı.

Bundan sonra zihinler iyice karıştı. Sanki geminin oraya gitmesini Ak Parti istemiyor gibi bir hava da oluştu.

Bu gelişme tamda bana göre idi. Öyle ondan bundan korkan bir insan değilim. Allah(c.c) beni hür yaratmış, yapacağım işlerde, atacağım adımlarda vicdanımın sesini dinlemekten başka bir kayda, bir kuyda tabi olmayı istemem, bu hoşuma gitmez.

Ancak göz göre göre de kendimi ateşe atmayı sevmem. İmam Hatip birinci sınıfta okur iken, dördüncü sınıfın duvarında bir duvar takvimi vardı. Takvim kartonunda Kufi, Sülüs karışımı bir ayeti kerime yazılı idi. Ayeti kerime dikkatimi çekmişti. Gidip gelirken okumaya, girift yazılı ayeti çözmeye çalışıyordum.

Birkaç günlük çabadan sonra yazıyı söktüm. Ayette “Vela Tulquv bieydiykum ilettehluke- Kendi elinizle kendinizi ateşe atmayın” diyordu. 1963 yılında yazılışını çözdüğüm ayeti kerime o gün bugün hiç hatırımdan çıkmadı.

Mavi Marmara gemisi olayında da böyle bir tehlike seziyordum. Gemiyle Filistine yardım malzemesi götürenler, buraya İsrail’in yıllardan beri her türlü yaşam maddesinin girişini engelleyen ambargosunu kırmaya çalıştıklarını söylüyorlardı. Ve bunun bir Cihat olduğunu ifade ediyorlardı.

Hiç kuşkusuz Cihadın envai çeşidi var. Ancak sefere çıktığınız yolda sizin terkinizde bulanan gıda maddelerine karşı adamlar binbir çeşit silahları ile mukabele edeceklerini ifade ediyor ve sizin buna mukabil elinizde bir çakar almaz tüfeğiniz bile yoksa, bu sizin yukarıdaki ayeti kerimeye muhalif hareket ettiğinizi ortaya koymaz mı? diyordum.

İsrail’in tehditlerine mukabil Türkiye dahil hiçbir ülke yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara gemisine eşlik edecek bir savaş gemisi vermedi, veremedi.

İsrail savaş gemileri bırakın kendi kara sularını, uluslar arası sularda olsun Mavi Marmara gemisine seyahat imkanı tanımadı, saldırdı ve 9 insanımızı öldürdü. Bu insanlar durduk yere canlarını tehlikeye atmaları sebebiyle, şehadet şerbetini içtiler mi bilmiyorum. Onların durumlarının indallahta şehadete yakın bir yerde olduğunu ben de zannediyorum. Fakat ya onları korumasız bırakan Müslüman ülkeler yöneticilerinin durumu nedir, onu bilmiyorum. Yarın devam edelim İnşallah.