MAVİ MARMARA KIZIL(AK)DENİZ(2)

Mavi Marmara gemisinde tümü de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 9 kişi hayatını kaybetti. Kanları Akdenize karıştı, denizin kana bulanmasına sebep oldu. Akdeniz hatıralarımızda adeta Kızıldeniz oldu.

Bu olay sonrasında Mavi Marmara gemisinde bulunan insanlar İsrail tarafından gözaltına alındı. Gemideki yardım malzemelerine el konuldu.

Üzüm yenilmedi.                    

Bağcıda da en küçük bir ürkme meydana gelmedi.

9 Türkiye vatandaşının kanı azgın denizlerin dalgalarına karışmasından ötürü dünya kamuoyunda oluşan baskı sebebiyle, İsrail gözaltına aldığı, hatta tutukladığı vatandaşlarımızı serbest bıraktı.

İsrail ile limonu olan münasebetler, adeta tadı bozulmuş turşuya döndü.

Büyükelçimizi çektik, İsrail Büyükelçisini de istenmeyen adam ilan ettik.

İlişkiler maslahatgüzar seviyesine indirildi.

İnsan sayısı olarak az, mekan olarak küçük, ancak teknolojik olarak adeta bir dünya devi konumundaki İsrail’in ilk iki alandaki açığını, başta ABD olmak üzere tüm Hıristiyan alemi canla başka kapatıyor.

Türkiye İsrail münasebetlerinin düzeltilmesi için bizzat başkan Obamanın girişimde bulunduğu, söylendiğine göre Başkanın adeta telefonun başında bekleyerek, Türkiye’nin İsrail ile olan münasebetlerinin düzeltilmesi konusunda ileri sürdüğü şartlardan birisi olan Türkiye’den özür dilenmesini Başbakan Netenyahu’ya dayattığı ve onun da bunu kabul ettiği sır değil.

Bu özür dileme faslından sonra Türkiye vatandaşlarına tazminat ödeme konusu zaten işin en basit yanı idi, bunun da yakın

zamanda çözüleceğine dair gelişmelerin olduğunu bizzat Sayın Başbakan açıkladı.

Türkiye İsrail ile olan ilişkilerin düzeltilmesinde üç şart ileri sürüyordu.

Bunlardan birincisi özür dileme, ikincisi mağdur yakınlarına tazminat verilmesini temin, üçüncüsü ise Filistine İsrail’in uyguladığı ambargonun kaldırılması idi. Bu üç şartın gerçekleşmemesi halinde İsrail ile olan ikili ilişkilerin rayına oturmasının mümkün olmadığını da Türk Hükümet Yetkilileri birçok kez ifade ettiler.

Türkiye Yerel Seçimlerin 3 ay öncesinden başlayan bir süreçte seçimlerin sonucuna kadar çok sıkıntılar çekti.

Can ciğer iki dostun, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş şekilde karşı karşıya gelmeden, en uzun menzilden biri birlerinin mevzilerine nokta atışlarına şahit olduk.

Bu savaşta hükümet, en büyük müttefiki ABD yi bir türlü yanında görmedi. Bu konudaki çabalarından da henüz ciddi manada mesafe kat edebilmiş değil. ABD de demokratlara yakın bir gazete olan Newyork Times’ ta geçen hafta yayınlanan bir makalede, Başka Obamaya “bırakın Türkiye bu konudaki sorununu kendi çözsün, bizi işin içerisine katmasın” mesajı verildi.

30.Mart.2014 yerel seçim sonuçlarının açıklanması ile adeta yeniden doğan Ak Partiyi Obama hala tebrik etmiş değil. ABD yetkililerine bu konu sorulduğunda; ülke olarak bizim yerel seçimlerden başarılı çıkanları tebrik etmek gibi bir geleneğimiz yok dediler.

Olsun, ABD li yetkililer geleneklerinde olmadığı halde, işlerine geldiğinde Rahmetli Özal’ı ailesi ile birlikte hem de 3 günlüğüne Beyazsarayda misafir etmişler ve yine adetlerinde olmadığı halde Sayın Başbakanı ile henüz Başbakan değil iken Beyazsarayda ağırlamışlar, Başbakan olduktan sonra da bir çok kez Beyazsaray’da yemeğe alıkoymuşlardı.

Hele bu seçim birçok Ak Partili yetkilinin soruşturmalara maruz kaldığı 17 ve 25 Aralık Operasyonları üzerine, hükümet açısından adeta bir referanduma dönüşmüş iken, seçim sonrasında herkes Beyazsaraydan bir tebrik telefonu bekledi. Ben de böyle bir beklenti içerisinde olduğumu yazdım. Hükümet çevreleri daha yoğun bir şekilde. Ancak bu olmadı.

Öyle anlaşılıyor ki, ABD yetkilileri Türkiye’nin bu son yılda yaşadıklarından rahatsızlar.

Gördüğüm o ki, Türkiye bu kilidin bir şekilde açılmasını istiyor. Bunun için bir takım adımlar atılması iyi olur. Hele Fethulah Gülen Hoca Cemaatinin dinler arası diyaloğ çerçevesinde tüm din mensupları ile yıllardan beri geliştirdiği ikili ilişkilerdeki samimi hava esip durur iken, Türkiye’nin İsrail düşmanlığına devam etmesi çok ciddi bir kayıptı ve bunun ortadan kaldırılması için bir takım adımlar atılmalı idi.

İşte o adım atıldı ve Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkilerin düzeltilmesi konusunda ileri sürdüğü üç şarttan birisi olan Filistine uygulanmakta olan ambargonun kaldırılması konusunda İsrail’in herhangi bir girişimi söz konusu değil iken, Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail arasındaki ilişkilerin düzeltilmesine ramak kaldığı ifade edildi.

Tazminat miktarı belirlenince, elçiler gelecek, elçiler gidecek. Yani üçüncü şartın karşılanması zamana bırakılacak. Türkiye

belki de İsrail ile barış içersinde iken üçüncü şartın, hayata geçirilmesinin daha kolay olacağını düşündü.

Bu gelişmelerden milleti düşünceye sevk eden konu, Türkiye İç işlerinin karışık hali, İsrail ile anlaşma sağlanıp, ABD ye daha kolay ulaşma gibi “algı”landı.

Gezi olayında Taksim Parkında AVM yapılmasından Mahkeme kararının lehe gelişmesi söz konusu olduğu halde şu anda vazgeçilmiş görünmesi, İsrail’in üç şartımızı kabul etmediği ortada iken, ilişkilerin düzeltilme çabaları, elbette politik manevralardır ve bu manevralar iyidir.

Müslümanlar kolay lokma diye mi Cemaatle böyle bir manevraya girilmiyor.

Allah’ın izni ile Ak Parti ve Camia bunu da başaracak. Öyle çok istiyorum ki.