MLLET PATIR PATIR ÖLÜYOR HESAP SORAN YOK

Başımıza gelen büyük felaketlerde, hele bir de ihmal var ise, yani idare edenler gerekli tedbiri almamışsa, işlerin idaresinde özen eksikliği varsa, bu sorgulanır ve böyle durumlarda kimsenin neme lazım demeye hakkı yoktur. İdare edenlere düşen en büyük sorumluluk bu esnada sükuneti muhafaza etmek ve halka kulak vermektir.

Gölcük, Marmara depreminde gördüğümüz manzaralar hepimizin ürkmesine sebep olmuştu. Yan yana iki binadan birisi yerle yeksan olmuş, onlarca insan hayatını kaybetmiş, bir diğeri sapa sağlam ayakta duruyordu. Bunun anlamı şuydu: Deprem yan yana duran iki binadan birisini yıkayım, diğeri ayakta kalsın mı demişti. Elbette ki hayır. Zaten Deprem insanı öldürmez, insanın kendi kayıtsızlığı, neme lazımcılığı, ihtikarı, sahtekarlığı insanların ölümüne neden olur.

Yani siz binalarınızı usulüne uygun yaparsanız, hiçbir eksik ve gedik bırakmaz ve fay hatları üzerinde bina yapmak gibi bir garipliğe imza atmaz iseniz, başınıza böyle felaketler gelmez. Ama aksine bir tutum içerisine girer, demirden, çimentodan çalar,hırsızlık, arsızlığı büyük beceriklilik olarak huy edinirseniz, yaptığınız bina eşiniz, çoluk çocuğunuz başta olmak üzere, yakınlarınızın, komşularınızın başına yıkılır, hiç lamı cimi yok,katil olursunuz,katil.

Deprem sonrasında yapılacak binaların yer/zemin/ etütlerine dikkat edilmesi, zemin etüdü yapılmayan arazilere bina yapma izninin verilmeyeceği gibi kurallar getirildi ve bir de deprem sigortası gibi bir kurum oluşturuldu. Ayrıca İstanbul gibi artık bir şehir olmaktan çıkıp sanki bir ülke haline gelen büyük yerleşim yerlerinde depremler sonrasında toplanma alanları belirlendi, bu alanlara kurulacak çadırların sayısına varıncaya kadar hesaplamalar yapıldı.

AMA NE OLDU?

Ne olacak, ya ne olacak. Biz yine eskisi gibi her şeyi unuttuk gitti. Yenisi, Allah geçinden versin, gelinceye kadar aklımızı torbaya koyduk.

İstanbul’da depremlerden sonra daha fazla insan kaybına, zayiata sebebiyet vermemek için oluşturulan 600 den fazla toplanma alanının 500 ü elden gitti. Bunların yerine AVM ler yapıldı. AVM denilince benim midem bulanıyor ve ben AVM lafzına “Allah Vere de Mahvolmıyax” şeklinde bir

anlam yüklüyorum. Vahşi kapitalizmin beni hiç cezp etmeyen bu görgüsüz yapıları, insanlara deprem sonrası olsun bir yaşam alanı bırakmadı.

Deprem sigortası fonunda biriken 50 MİLYAR(50 Katrliyon) Allah geçinden versin bu millet bu türden bir zarara uğradığında, inşallah bankadadır.

Başımıza Somada gelen ve 301 insanımızın şehit olmasına sebep olan kömür faciası sonrasında 432 çocuğun yetim, yüzlerce gencecik kadın dul kalmasına sebep olan hadisenin raporu ortaya çıktıkça, hiç kuşku yok ki, onlarca alınması gereken tedbirin ihmal edildiği belirlenecek ve sadece işletmenin sahibinin değil, denetim görevini yerine getirmeyen devletin bu işte sorumluluğu ayan beyan ortaya çıkacak…

İşte Hz.Ömer(R.A) efendimiz hilafeti döneminde o meşhur “Dicle kıyısında bir koyun kaybolsa, ondan Ömer mes’ul” cümlesini söyler iken, İslam ülkelerindeki tüm idarecilerin nasıl bir sorumluluk altında bulunduğunu da ortaya koyuyordu. Başımıza gelen felaketlere bakıldığında, Dicle kıyılarında kaybolan koyunlarla kimsenin uğraşacak hali kalmamış durumda.

ALIN SİZE BAŞIMIZA GELEN YENİ BİR FELAKET HABERİ.

Hanımın halasının oğlu, bizim Güldoğan ailesinden. Güldoğanları millet Elazığlı bilir ama, öyle değil. Elazığ ili ve Ergani ilçesi ile irtibatları arazi işleri, ticaret, siyaset v.s den kaynaklanıyor. Asılları Çüngüş. Bu ilçemizin gün görmüş geçirmiş ailelerinden biri.

Ulvi Cemil Güldoğan Banka Müdürlüğü yapmış, namazında niyazında bir insan. Eskişehir’de oturuyor. Hanımının bir yakınının düğünü için Konya’nın Beyşehir ilçesine gidiyor. Yanında kayınbiraderi olduğu halde Cuma namazına gidiyor, namaz çıkışı düğün evine gidecekler. Şehrin orta yerinde yürürlerken, 4 kişi oldukları bilinen serseriler bunlara omuz atıyor. Bizimkiler yürümeye devam ederken, bu defa gurup, adamlara bak omuz vurduk sesleri çıkmadı şerefsizler gibi laflar ediyor. Geri dönüyorlar, ya ne oldu, derdiniz ne demeye kalmadan dört kişi birden çullanıyor Cemil beye. Bıçağı şah damarına sallıyorlar, yerler kan revan. Ve orada hayatını kaybediyor masum.

Miraç gecesi Eskişehirde toprağa verildi. Allah rahmet eylesin.

Katiller henüz yakalanmadı.

Beyşehir Kaymakamını aradım. Sağolsun hemen telefona çıktı. Uzun uzun konuştuk. Gerekli tedbirlerin alınması meselesini gündeme taşıdık. Garipliğe bakın ki, hadisenin olduğu Cuma günkü yazımda Diyarbakır Mardinkapı semtinde dönemimizde meydana gelen kapkaç olayına engel olmaya çalışan bir vatandaşımızın şehit edilmesi olayını yazmıştım. Diyarbakır’da o günlerde 15, 16 yı bulan kapkaç olaylarında, halk arasında, emniyet yetkilileri bunlarla işbirliği içerisinde diye bir takım dedikodular dolaşıyordu. Öldürme olayı sabrımızın taşmasına sebep oldu. Gece yarısı cenazeyi defneder iken, ya katiller yarın sabah 12.00 ye kadar bulunacak veya biz bu Emniyet yetkilileri ile çalışmak istemediğimizi Başbakanlığa ileteceğiz demiştim. Bir gün sonra sabah saat 09.00 a kalmadan katiller yakalandı, hakkettikleri cezayı aldılar.

Beyşehir olayının üzerinden tam dört gün geçti. Katiller henüz ortada yok. Eşgalleri biliniyor. Fakat hala ele geçirilip adalete teslim edilmiş değiller. Bu durum ciddi manada canımızı sıkıyor.

Kaymakam beye de söylediğim için burada yazmakta bir beis görmüyorum. Hoşgörü timsali Nasreddin Hocanın memleketi olan Beyşehir’de güpe gündüz 4 serseri, insan öldürüyor, ellerini kollarını sallayarak kaçıyor, Emniyet ortada yok. Böyle bir şeyi asla kabul etmiyoruz. Aslında biraz sordum soruşturdum. Bu serseri ekip daha önce de bir takım olaylara karışıp duruyormuş. Uyuşturucu alıp sağa sola saldırıyorlarmış. Katiller sabıkalı.

Beyşehir gibi herkesin biri birini tanıdığı bir ilçede Emniyet bunların uyuşturucu alıp ortalık yerde dolaşmalarına neden engel olmamış. Şehrin göbeğinde insan bıçaklanıyor, Emniyet yetkilileri nerede? Adamlar kaçıp gidiyor, yanlarına yaklaşan yok, yakalayan yok. Onları durdurmak için bir çaba yok. İç işleri bakanlığına mesaj attım, dönen yok.

Millet patır patır ölüyor, hesap soran yok.