OLMADI MUZAFFER BEY

Bir ara yazmıştım, yinelemekte bir zarar yok. Hele Pazartesi günü TBMM sinde kendisini savunurken yapmış olduğu o konuşma biçimi, o sırnaşık tavırları, o irrite eden efelenmeleri, o rüşvet alan da, veren de, bunun iddiasında bulunan da namerttir, şerefsizdir lafları öylesine asab bozucu idi ki, doğrusu onun tavırlarından yüzüm kızardı.

İnsan nasıl bu kadar pişkin olabilir, insan nasıl bunca iddiaya rağmen haya etmeden toplumun karşısına çıkabilir?

1977 yılında evlendiğim zaman bizim Gazi Caddesinde Çüngüşlü bir hemşehrimizin dükkanından taksitli mobilya almıştım. Taksitlerini düzenli olarak ödüyordum. Ancak bir ay çok sıkıştım, aldığım öğretmen maaşı ile o ayın taksitini ödeyemedim. Biliyor musunuz o ay bana Gazi Caddesi haram oldu. İnsan hali unutarak caddeden geçmekte isem, kalbim nerede ise boğazıma doğru hareketlenir, dükkan sahibinin beni görmemesi için karşı caddeye geçerdim. Üstelik dükkanın sahibinin damadı, benim öğretmenlik yaptığım Ticaret Lisesinde öğretmendi, yani arkadaşımdı.

Sonraki ay elim genişledi, iki ayın taksitini birden götürdüm verdim ve geçen ay gelemediğim için özür diledim. Dükkan sahibi “ya hoca bunda üzülecek, özür dilenecek ne var, insan hali” demişti de, rahatlamama, yüzümün kızarıklığının gitmesine imkan vermişti. Dükkandan çıkarken “Vay Allah Razı Olsun, dünyada ne iyi insanlar var” demekten kendimi alamamıştım.

Allah Resulü “Elhayau Minel İyman-haya/utanma duygusu/ imandandır” demiş, ve bu sebeple olacak ki, Efendimiz bir başka hadisi şeriflerinde “Utanmadıktan sonra istediğini yap” buyurmuştur.

2007 seçimlerinde bizler liste dışında kaldık. Zafer bey listeye girmiş ve çok güzel! bir beyanat patlatmıştı. O beyanında sabık ekonomi bakanımız diyordu ki “Ak Parti ağırlıklarından kurtuldu, Parti yepyeni bir heyetle geliyor, bu gelen heyet ülkenin her alanında yüzünü ağartacak, tahmin edilmesi mümkün olmayan icraatlara imza atacak”.

Bu laf çok zoruma gitmişti. Partinin Milletvekili olarak gösterdiği yeni heyet iş başına gelince, ağırlıklarından kurtulmuş olacak ve böylece çok güzel icraatlara imza atacak ne demekti? Zafer beyin sözünü ettiği ağırlık

bizlerdik. Biz Partimizin kaldıramayacağı nasıl bir kötülük yapmıştık ki, bu insan hakkımızda böyle aslı astarı olmayan beyanlarda bulunuyor, dedim.

Hani sevgili dostlar Sayın Çağlayan, Partinin bu ilk heyeti aslında çok güzel icraatlara imza attılar, biz atılan bu temeli yükselteceğiz, daha güzel işler yapacağız dese, amenna, saddakna der geçerdik.

Çünkü o heyet amatör bir ruhla hareket ettiklerinden bildiklerini ilk elden söylemekten çekinmediler, doğru olanı yaptılar ve bence bu çok güzel bir temel oldu, o dönemle ilgili tek bir şaibeden, aldıdan, verdiden, dedikodusu şeklinde olsun kimse söz etmedi. Yeminle söylüyorum, hemen her insan/muhalif, muvafık/ ah Ak Partinin o ilk dönemi demekten kendilerini alamıyorlar.

Sayın Sabık Bakanın bu beyanatı üzerine kendilerini üç gün üst üste aradım ve konuşmak istediğimi beyan ettim. Bulduğum telefona çıkan şahıs, “Sayın Vekilim seçim çalışmalarında, şu anda sizinle görüştüremiyoruz” dediler.

Bunun üzerine Zafer beye 3 sayfadan ibaret bir mektup yazdım, yaptıklarımı anlattım. Uzun hikaye.

Bunun üzerine Zafer bey bana döndü, ya vekilim kusura bakma ben sizi kastetmemiştim, yanlış anlaşılmış, ben sizi çok seviyorum, bundan böyle de birlikte çalışacağız, sizi her zaman yanımda görmek istiyorum falan dedi. Bendeniz de paçayı madem kurtardım, o halde bu mevzuyu burada kapatayım demedim ve “Peki Sayın Çağlayan siz bizim arkadaşlardan hangisini ağırlık olarak gördünüz, isim verebilir misiniz” dedim. Cevap alamadım. İş öylece kaldı.

Ama sözümün devamında ben Zafer beye “konumumuz farklı benim sizin yanında olmam mümkün olmayacak, siz zaten seçilir seçilmez Bakan olacaksınız ve eminim çok güzel icraatlara imza atacaksınız ve işte o zaman yüz yüze geleceğiz” dedim.

Pazartesi günü rüşvet alma, görevi suistimal, kamu kaynaklarını ve görevini bilinçli bir şekilde kötüye kullanma gibi isnatlardan ötürü Ak Partinin kendi bakanları ile ilgili olarak vermiş olduğu “soruşturma önergesi” TBMM sinde görüşülür iken Zafer bey bu isnatların muhattabı değil de, fetihten dönen Muzaffer bir komutan havasında idi.

Rüşvet alan da, rüşvet veren de, kamu görevini kötüye kullanan da, bunun isnat ve iddiasında bulunan da namerttir diyordu. Ya rüşvet alan ve rüşvet verenin namert olduğu belli de, bu iddiada bulunan niye namert olsun. Kaldı ki, söz konusu iddiayı Ak Parti yapıyor ve bu iddialara karşı en başta senin ne diyeceğin soruluyor.

Sayın Çağlayan olayı çok dallandırıp, budaklandırmak istemiyorum. Her şey bir tarafa sadece saat konusuna birkaç cümle ile hukuki bir açıklık getirmek istiyorum.

1-Saatin faturası niçin Rıza Sarraf adına düzenlenmiş?

2-İsviçrenin en önemli bir saat firması senin parasını ödeyerek aldığın saatin FATURASINA Rıza Sarrafın ismini niye yazsın?

3-O firma ile Rıza Sarraf arasında nasıl bir münasebet var ki, senin aldığın saate onun ismini yazmak gereği duysunlar.

4-Sen saati bizzat mı aldın, yoksa alınan saat sana getirildi mi?

5-Saat meselesi telefon tapelerine yansıyan bilgilerden ortaya çıkıyor. O tapelerde sizin telefonu bir yerden görüp beğendiğiniz, bunun Rıza Sarrafın bilgisine sunulduğu, onun da adamını İsviçreye göndererek saati alıp getirdiği ve size verdiği biliniyor? Siz bu ülkenin en önemli bakanlıklarından birisini yapmış olan bir insansınız, bir saat alacaksınız, niye bir iş adamını bu işe karıştırıyorsunuz veya o iş adamı niye sizin bir anlamda mahreminiz sayılan bu işte rol alıyor?

6-Bu saat mal beyanınıza ne zaman girmiş, saatin alındığı sırada mı, yoksa, soruşturmaların başladığı andan sonra mı mal beyanınıza yazıldı?

7-Olaya konu saatin garanti belgesinde isminizin yazılı olduğunu söylediniz, belgesi burada dediniz. Ancak Firma hemen açıklama yaptı, biz sattığımız ürünlerin sadece faturalarına, ALAN KİŞİNİN ismini, künyesini ve alış ile ilgili tüm bilgileri yazarız, ancak garanti belgesine bu bilgilerin yazılması söz konusu değildir, zira garanti belgesi şahsın değil, satılan ürünün kimliğidir, o kimlikte de saatin özellikleri yazılıdır açıklamasını yaptılar, bu beyan doğru değilse, lütfen hemen bir yazılı açıklama ile elinizdeki bilgileri paylaşın ve garanti belgesini toplumun bilgisine sunun.

Şimdi TBMM sinde hakkınızda kurulması kararlaştırılan soruşturma komisyonunun üyeleri yakın zamanda belli olacak. O komisyonda pek tabii Ak Partili üyeler çoğunlukta olacak. Komisyon yapacağı çalışmalar neticesinde bir rapor hazırlayacak ve bu raporunu TBMM sine sunacak. Raporun sonuç bölümünde komisyon üyelerinin soruşturma koğuşturmaya dönüşsün mü dönüşmesin mi yolunda verdikleri karar, TBMM sinde yeniden bir oylamaya tabi tutulacak. Şimdiden çeşitli muhalefet kesimlerince ifade edildiği üzere, bu soruşturma komisyonundan bir şey çıkmaz, çünkü Ak Partinin oy üstünlüğü var ve ilgililer hakkında koğuşturma yapılmasına gerek yoktur şeklinde karar çıkacaktır görüşü, vicdanen rahatlamanıza yarayacak mı?

Ak Partiyi bu ağırlıktan kurtarmak için çıkıp her şeyi gönül rahatlığı ile açıklasanız, işi “SİCCİNE” bırakmasanız olmaz mı?

Siccin de mi ne? hani o küçük büyük hiçbir şey demeden yazılıp saklanan belge var ya, işte o. Daha fazlasını siz arayıp bulun.