ÖNCE BARZANİ'NİN ZİYARETİ

Kürdistan Bölgesel yönetimi Başkanı Mesut Barzani bu yazının yazıldığı saatlerde henüz Türkiye’ye gelmemişti. Ancak Mesut Barzani yakın saatlerde Türkiye’ye gelecek ve saat 16.30 da Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile bir görüşme yapacak.

Görüşmenin ana temelini, Kuzey Irak Kürt yönetiminin bağımsızlık ilanı halinde Türkiye’nin tavrı ne olur sorusu oluşturacak.

Yani Mesut Barzani açık açık Sayın Başbakana soracak, biz artık Irak’tan ayrılmak ve bağımsız bir devlet olarak dünya sahnesindeki yerimizi almak istiyoruz, siz buna ne diyorsunuz, bize destek verecek misiniz, yoksa bize karşı mı çıkacaksınız bunu bilmek istiyoruz diyecektir.

Evet bu soruya soracak duruma gelmek hiç de kolay olmadı.

Türkiye Kürdistan kelimesinin bölgesel bazda kullanılmasını bile kırmızı bir çizgi olarak kabul ederken, zamanla sade bu kelimenin kullanılmasını değil, bu isimle Irak’ın kuzeyinde federe bir Kürt yönetiminin/devletinin/ oluşmasına isteyerek veya istemeyerek rıza gösterdi.

Irak’ta Irak Şam İslam Devleti örgütünün kimsenin tahmin etmeyeceği biçimde yol alması, ülkede birçok bölgeyi ele geçirmesi üzerine, Kürdistan yönetimi gayet basiretli bir şekilde Kuzey Irak Kürt yönetiminin, Kürdistan Devletine dönüşmesinin önünde en büyük engel olarak görülen Kerkük’ün savunmasını üstlendi, peşmergeleri buraya konuşlandırdı. Peşmergelerin buraya konuşlandırılmasında Türkiye’nin rızası alındı mı, alınmadı mı bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var, Türkiye Kürdistan yönetiminin bu kararına öyle dişe dokunur bir itiraz yapmadı, sadece Türkmenlerin haklarının korunmasının büyük ehemmiyet taşıdığını beyan etti.

Aldığım bilgilere göre Kerkük’te Türkmenlerle, Kürtler arasında herhangi bir problem şu an yaşanmıyor. Diğer yandan TELAFERDE İŞİDİN saldırılarına karşı bölgeyi terk eden Türkmenler Kürt bölgesine/ERBİL VE ÇEVRESİNE/ sığınmış vaziyetteler.

Görüyorsunuz işte, kaderin bir cilvesi olarak Kürtler ve Türkler orada veya burada sıkıntılı anlarda biri birlerine sığınıyor ve biri birlerinden imdat bekliyorlar.

Hem unutmayalım, Saddamın Halepçe saldırısı sonrasında Milyona yakın Kürt Türkiye’ye sığınmış ve Türkiye bu konuda gerek devleti ve gerekse milletiyle, kardeşlerine ellerinden gelen yardımı yapmışlar, yıllarca bu insanlara “ENSARLIK” görevlerini yerine getirmişlerdi.

Bakın şimdi de İŞİD’İN baskısından kaçan Türkmenler bu defa Kürtlere sığındılar ve onların korumasına girdiler. Demek ki bu iki unsur arasındaki “illiyet” öyle kolay kolay kopacak gibi değil ve eğer bir birliktelik oluşacak ise, bu iki ırk çok kolay kaynaşıyor.

Kuzey Irak Kürt yönetimi Molla Mustafa Barzaninin resmi ile parasını bastı ve bu parayı tedavüle soktu. Bu çok önemli adımın atılmasında büyük cesaret gösterildi ki, bağımsızlığa giden yol biraz daha açılmış oldu.

Tabii Kuzey Irak’ta Kürdistan Devletinin bağımsızlığını ilan etmesi halinde başta Türkiye olmak üzere uluslar arası korumaya ihtiyacı var. Ben bu konuda ilk önemli adımın Türkiye tarafından atılıp atılmadığına bakacaktır dünya ülkeleri diye düşünüyorum.

Türkiye herhangi bir kaprise girmeden Kürdistan devletini tanıdığını ilan ederse, ardı arkasına birçok ülkenin bu bağımsızlık kararını onaylayacaktır.

Aslında Türkiye’nin kendi Kürtleri ile devam ettirmekte olduğu barış süreci, kuzey Irak’taki Kürdistan yönetiminin bağımsızlığını ilan etmesine de önemli katkı sağlamış bulunuyor.

Türkiye kendi Kürtleri ile barış sürecini neticelendirmeden Irak Kürdistanının bağımsızlık ilan etmesine şu aşamada destek verir mi, verebilir mi, pek tabii bu ayrı bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Ancak şunu görüyorum Kuzey Irak’ta bir Kürdistan Devletinin ilanının hayat bulması için, Türkiye’nin bu olaya sıcak bakması lazımdır. Kuzey Irak dağlarında konuşlu PKK nın eylemleri ve tehdidi devam ederken, Türkiye bu oluşumu nasıl karşılar veya Barzaniden ne tür garantiler talep eder bunlar bilinmeyen şeyler değildir. Kürdistan’ın Devletinin ilanı ile birlikte Kuzeyden bir tek kurşunun Türkiye topraklarına düşmemesi gerekiyor. Yoksa bu iş ölü doğar ve böyle bir niyetin bir daha asla gerçekleşmeyeceği ortaya çıkar. Ve Kuzey Irak Kürdistan’ı iflah olmaz biçimde İŞİD vesairenin kucağına düşmüş olur.

Barış süreci olumlu devam eder, PKK nın silah bırakması kesin temin edilir ise, çok uzak olmayan bir gelecekte, Kuzey Irak’taki Kürdistan yönetimi/federe devleti/ bağımsızlığını ilan edebilir.

SONRA ABDULLAH ÖCALANIN AÇIKLAMALARI

Leyla Zana ve Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan’ı ziyaretlerinden sonra bir açıklama yaptılar. Özellikle Sırrı bey yapmış olduğu açılmada Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Beyin yoğun bir şekilde desteklenmesi gerektiğini ve genel seçimlerde bir bariyer olarak duran % 10 barajının böylece bir daha geri gelmemek üzere aşılacağını ve Kürtlerin siyasette önemli bir anahtar duruma geleceklerini söylemiş ve barış sürecinde atılan adımlardan ötürü herkese teşekkür etmiş.

Evet 03.07.2014 günü Diyarbakır söz gazetesinde yayınlanan Kürt Oyları Sonunda Sayın Başbakana Akacak başlıklı yazımda, bu seçimlerde Türkiye SOLUNU Selahattin Demirtaş’ın temsil ettiğini ve bana göre bu seçimde Selahattin Beyin Milletvekili genel seçimlerinde büyük bir bariyer olarak duran % 10 barajını aşacağını ve Kürtlerin bir zamanların Milli Selamet Partisi gibi anahtar bir rol oynamaya başlayacağını yazdığımı hatırlayacaklardır.

Bakın aynı cümleleri/görüşü/ tam 10 gün sonra, Abdullah Öcalan’da seslendirmiş bulunuyor.

Aslında Abdullah Öcalan Türkiye Kürtlerini süratle normalleştirmeye, oluşan barış ortamının sabotajına imkan vermemeye çalışıyor.

Hele ki, Kuzey Irak Kürt yönetiminin Kürdistan Devletini ilan etmenin eşiğine geldiği bu günlerde, aklı, kandildekilerin biri kısmı gibi torbaya girmiş değil.