SABIR DÖNEMİ UZUN SÜREBİLİR

Kasım 1979'da İran İslam devrimi'nden sonra, ülkeden kaçan Şah’in ABD’ye tedavi için kabul edilmesinin ardından, Tahran'daki tepkili öğrencilerin ABD Büyükelçiliğini işgal etmesiyle ve 90 elçilik görevlisini rehin almasıyla başlayan ve 444 gün sonra elçilikte rehin tutulan 52 kişinin salıverilmesi ile sona eren krizi hatırladınız mı? 1980 de ABD başarısızlıkla sonuçlanan bir kurtarma operasyonu yaptı.

Kriz boyunca, ABD de İran karşıtı büyük gösteriler yapıldı. Nuke(Atom Bombası) İran lafı bu dönemde literatüre girdi.

Bu rehin alma operasyonu üzerine ABD ülkesindeki tüm İran malvarlığına el koydu ve bu ülkeye uygulamış olduğu amborgoyu şiddetlendirdi.

Ancak ABD nin tüm girişimlerine rağmen rehineler İran tarafından bir türlü serbest bırakılmıyordu. ABD de sorunu çözecek operasyon mu yok. Hemen Irak Lideri Saddama yaklaştılar ve Basra Körfezindeki küçük adalarda hakkı olduğunu, İran’ın BASRA körfezindeki hakimiyetini sona erdirmek bakımından neden geri alma mücadelesi vermediğini anlattılar.

Saddam bunun üzerine Basra körfezindeki adaları İran’dan istedi.                       

Bunun anlamı çok net ve açıktı.

Belamı satmak için sataşacak adam arıyorum. Sataştı da.

İki ülke arasındaki savaş devam ederken arkasına herhangi bir dünya gücünü alamayan İran, savaş boyunca çok zor anlar yaşadı. Ancak hiçbir zaman pes etmedi. Hatta Irak askerlerini tümden yok etme imkanını yakaladıkları anda, hepimiz gayet net hatırlıyoruz ki, ABD nin Hava savunma güçleri İran askerlerine saldırdı ve onların ilerleyişini durdurdu.

İran Irak savaşı patlak verdiğinde ABD nin başında Cimmy Carter başkan olarak bulunuyordu. ABD askerleri büyükelçiliklerinde rehin tutulan elçilik görevlilerini kurtarmak için, hava operasyonu başlattı. Ancak hiç tahmin etmedikleri bir dirençle karşılaştılar ve Elçiliklerinin bulunduğu İran topraklarına bir kısım askeri mühimmatı da bırakarak kaçmak zorunda kaldılar. İranlılar bu malzemeleri yıllar yılı sergilediler ve ABD yi nasıl da zor durumda bıraktıklarını dünya aleme göstermiş oldular.

Ancak İran Irakla arasında devam eden savaş sebebiyle daha fazla zor anlar yaşamak istemediğinden, olayın üzerinden 444 gün geçtikten sonra rehineleri serbest bırakma konusunda ABD ile anlaştı.

ABD o günlerde Başkanlık seçimine gidiyordu. Başkan Cimmy Carter anlaşma şartlarını biliyor ve bunu halkına açıklamak için kürsüye çıkmış bulunuyordu. Rehinelerin serbest bırakıldığına dair haberi kendisi halka vermek ve bu sorundan nasıl da kıl çeker gibi başarılı çıktığını açıklamak istiyordu.

Carter kürsüde iken bu haber gelecek ve kendisi bunu halka açıklayacaktı. Carter konuşmasını uzattıkça uzatıyor ve gelecek haberi halka vermek istiyordu. Ancak haber bir türlü gelmiyordu.Carter bu işin sonunun olmadığını gördü ve konuşmasını bitirmek zorunda kaldı. Kürsüden inerken İranlıların yine kendisine bir kazı attığını düşünüyordu. Sonunda o konuşmasını bitirip kürsüden indikten sonra diğer başkan adayı Ronald Reagen Kürsüye çıktı ve İranda 444 günden beri rehin tutulan elçilik görevlilerinin serbest kaldığını açıklıyor, meydan alkıştan yıkılıyor, ABD de o onda gelen bu haber ile yeni başkanını seçmiş oluyordu. Cimmy Carter başkan olmasına rağmen, yeni Başkan Adayı Ronald Reagen’in ikazı ile, emrindeki görevliler rehinelerin serbest kaldığı haberini ona vermemişler ve bürokrasinin neye kadir olduğunu bir kez daha göstermişlerdi.

Rehinelerin serbest kalma haberini ABD başkan adayı Ronald Reagen’ın vermesi üzerine Başkan Carter, yediği kazığın İran’dan değil, kendi ülkesinden geldiğini görünce, çevresindekilere ana avrat küfürler ederek meydandan ayrıldı ve siyasete nokta koydu. Fıstıkçı Başkanın gidişi o gidiş oldu.

Biz de yeni bir rehine krizi ile karşı karşıyayız. Gerçi bizimkiler buna rehine krizi demiyorlar, Basra şehrinde insanlarımızın ne için tutulduğunu hala çözemediklerini ifade ediyorlar. Dünkü yazımda sanki bugün gelişen olaylara “IŞIK” tutacakmışım gibi değerlendirmelerim olmuştu ve işin rehine krizi ötesinde bir esir alma olabileceğini söylemiş ve hadisenin uzun sürebileceğine telmihte bulunmuştum. Bugün o haber geldi ve 15 insanımız daha rehin/esir/ alındı. Gelen bu haber kambur üstüne zambur oldu.

Türkiye bir yerlere çekilmeye çalışılıyor, işin ayırdında olmadığına kesin kanaat getirdiğim Bahçeli de, derhal bir askeri operasyon yapmamız gerektiğinden söz ediyor.

Irak ve Suriyedeki bataklığın ne menem bir şey olduğunu görmeyen kalmadı.

Bize düşen diyaloğ yolu ile kardeşlerimizin sağ selim evlerine,yurtlarına, yuvalarına kavuşturulmalarıdır.

İş ne kadar uzun sürerse sürsün, diyaloğ yolundan vazgeçilmemesi ve SABRIN elden bırakılmaması lazımdır.

Bu insanlar Türkiye’nin düşmanları olmadığını anlayınca, hiç kuşku yok kardeşlerimizi serbest bırakacaklardır. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir.

Netekim Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ile ilgili olarak 9.Ağır Ceza Mahkemesi, müebbet ağır hapis cezası verdi işte.

34 yıl sonra da olsa gelen bu kararı Türk Demokrasisinin bir zaferi olarak görüyorum. Bir daha kimse bu ülkede darbe marbe ile iş başına gelemez, gelmeye teşebbüs dahi edemez. Balyoz ve Ergenekon darbe girişimi davalarından sonra şimdi de 12 Eylül Darbesi ile ilgili olarak verilen karar, ihtilaller tarihine nokta koymuştur.

Tabii Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ile ilgili karar, 647 sayılı TCK nun 102 ve 112 nci maddeleri uyarınca dava ve ceza zamanaşımına uğradı mı, uğramadı mı, bir süre de bunun tartışması ile günlerimizi geçireceğiz.