SAVCI

Eğer paralel,maralel meselelerinde ortaya çıkmasa idin, eğer kendi meslektaşların hakkında kerameti kendinden menkul açıklamalarda bulunmasaydın, bu bağlamda ikide bir de gazete manşetlerini süslemeydin, sosyal medya üzerinden bu alanda yazılar döşenmeseydin, hani meşhur deyimi ile Kurt Dumanlı Havayı Sever tanıma uygun bir davranış içerisinde olmasaydın, CHP si genel başkanı hakkında verilen ve basit bir suçlamaya dayanan vatandaş dilekçesinin gereğini yapmak üzere, Ülkenin Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanını ifade vermeye çağırmazdın.

Peki sen bunu niye yaptın SAVCI.

HİÇ LAMI CİMİ YOK, TAYYİP BEYİ TANIMADIĞIN İÇİN HOŞLUK YAPAYIM, BELKİ BU YOLLA MEŞHUR OLAYIM DEDİN.

Önce senin meşhur olmaya yönelik adımlarını bir bir irdeleyelim.

17 Aralık Operasyonuna kadar hiçbir meslektaşın hakkında bizim bildiğimiz kadarı ile Paralel Maralel isnatlarında bulunmamış, onların hukuka aykırı davranışları ile ilgili olarak en azında HSYK ya bir başvuruda bulunmamıştın.

O isnatlarda bulunduğun meslektaşların, eğer hukukun dışına çıkan davranışlarını biliyor idiysen, hukukun gereğini derhal yerine getirmen ve “şu şu meslektaşım, Anayasaya ve Kanunlara aykırı davranıyorlar. Görevlerini kötüye kullanıyorlar veya ihmal ediyorlar, Yasa dışı işlere bulaştılar, amirlerinden değil de bir başka yerden talimat alıyor ve ona göre hareket ediyorlar, işte buyurun tespit etmiş olduğum deliller ve belgeleri, bu insanlar hakkında derhal işlem yapılsın ve neticesine imtisal edilsin” demen gerekmez mi idi.

Hayır bunların hiçbirisini yapmadın. Ne zamanki 17 Aralık ve 25 Aralık Operasyonları ortaya çıkınca ve bu durum ciddi manada yönetimin canının sıkılmasına sebep olunca, kurt dumanlı havayı sever misali, çıktın orada burada yazılar yazmaya başladın ve gazetelerde günlerce dayanaksız olduğunda şüphe olmayan bir sürü beyanda bulundun.

İnsan bir kere siyasete soyunmasın, o, öylesine habis bir urdur ki, birazcık zarar gördüğünde ciddi manada etkilenirsin ve bu ur kelimenin tam deyimi ile metastaz yapar, vücudun her tarafını sarar. Sen de bu illete tutuldun galiba.

Bu illetten öyle kolay kolay kimse kurtulamaz. Çünkü Siyaset güç demek, makam demek, mevki demek, para demek, pul demek, emir vermek, talimat yağdırmak demek. Bu hastalık bir kere vücuda sirayet etmesin, eğer sizin Allah korkunuz zaafa uğramış, Ahiret iman ve inancınızda gedikler açılmış ise, o illetten kolay kolay kurtulamazsınız.

Dağlar yol, evler eyvan olur.

Ha birde bu sayede iktidar erkinin bir parçası olarak makama, mevkiye, paraya pula, bohem yaşantıya en kısa ve kestirme yoldan ulaşma imkanı bulduysanız(ki bu artık an meselesidir, elinizi sallasanız ellisi, gözünü oynatsanız sırma tellisi ayağınıza gelir) o hayattan kolay kolay kopamazsınız. Bırakın kopmayı, onu kaybetme hayali bile sizi derbeder eder.

Bu hastalıktan kurtulmanın tek istisnası vardır. O da, sıkı bir Allah Sevgi ve korkusu, dünya mal ve metaının oyun ve oyuncaktan başka bir şey olmadığına dair sağlam inanç. Zira Kuranı Kerim “Elmalu vel benuvne ziynetel hayattiddünya-Mallar ve evlatlar dünya hayatının ziynetidir, baki olan ise Salih amellerdir” diyor. Yani evlatlar ve mallar size keyif verir, ancak buna aldanmayın. Baki kalacak olan sizin Salih amellerinizdir. Bir başka ayette ise mealen “evlatlarınız ve eşleriniz sizin düşmanlarınızdır” diyor. Bunun istılahi manası, gerçekten kimi evlatlar(Bursada anne babasını öldüren Üniversiteli örneğinde olduğu gibi) insanın gerçek düşmanıdır. Ama bu son ayetin kavramdaki anlamı “Mallar ve evlatlar sizin aldanmanıza, işi çığırından çıkarmanıza sebep olacak davranışlara sizi itebilir, aman dikkatli olun” dur. Her şeyin en güzelini Allah bilir diyelim.

Arkadaşlarını jurnallemekten sonuç alamayınca, yani yeni bir yer, yeni bir makam, yeni bir mevki, yeni bir siyaset ayağı elde edemeyince, bu defa Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında yapılan bir şikayeti “maznununa ve mazmumuna-bilmem bunları anlayabildin mi- bakmadan, hem de CHP si Genel Merkezli Posta gönderisi ile ifade vermeye çağırdın.

Savcı, Türkiye’de iki tane Ana Muhalefet Partisi ve Kemal KILIÇDAROĞLU isimli iki tane insan yok ki, ya biz konuyu atladık, farkında olmadık, bir kişiye davetiye çıkarır iken, ikilemişiz, farkında olmamışız, gibi insanları bir de avanak yerine koyan açıklamalar yapıyorsun.

Bir de pişkin pişkin “ne yani yakalama kararı mı çıkartmışız, zorla getirme kararı mı vermişiz, bir yanlışlık yapmışız, sonra işin farkına varınca, bir iş yapmayın evrakı bize iade edin” diyorsun.

Kendisi Milletvekili olan ve Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı olduğunda kuşku bulunmayan Kemal Kılıçdaroğlu için SUÇÜSTÜ HALİ HARİÇ, haklarındaki şikayetlerle ilgili olarak nasıl bir işlem yapılacağı kanunda açıkça yazılı. Elbette bu kişiler hakkında da şikayet talepleri gelebilir, bu hakları kullanmak zarar görenlerin en büyük “hukuki” güvenceleridir. Verilen şikayet dilekçeleri üzerine,Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanın ifadesinin alınmasından öte bir sürü iş vardır. Siz verilen dilekçenin içeriğine göre, o delilleri toplarsınız, bundan sonra gerekli incelemeyi yaparsınız, ardından ciddi suç kuşkusuna ulaştığınız takdirde, durumu bir fezleke eşliğinde TBMM sine gönderirsiniz. Ondan sonraki işler Meclisin işi. Meclis fezlekeyi inceler, Genel Kurulda görüşür , Milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasına ve yargılamaya devam etmesine karar verir ise, bu işlem Meclisin bir nevi iddianamesi olur ve evrak size gelir, siz de evrakı bütünü ile ait olduğu Mahkemeye gönderirsiniz. Yok zaten iddiayı kanıtlayan delillere ulaşamamış olmanız halinde, bir takipsizlik kararı verirsiniz, dosyadan elinizi çekersiniz.

Size verilen şikayet dilekçesine göre doğru düzgün hiçbir iş yapmadan hemen Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının ifadesini almak üzere evrak tanzim etti iseniz, BU

SİZİN GÖREVİ İHMAL FALAN DEĞİL, DOĞRUDAN DOĞRUYA KÖTÜYE KULLANDIĞINIZ ANLAMINA GELİR. EVET EVET BURADA BİR MAKAM, BİR MEVKİ ELDE ETME HIRSI İLE İŞLENMİŞ GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU VARDIR.

Hoş siz göndermiş olduğunuz ifadeye çağırma evrakının bir sonuç almayacağını bal gibi biliyordunuz. Peki niye yaptınız bunu: Şunun için, 17 Aralıkçılara çattım, bir sonuç yok, şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu hakkında öyle bir işlem yapayım ki, en azından “GÜNDEMDE KALAYIM” dediniz.

Burada üzerinde durulması gereken bir başka konu, o şikayet dilekçesini kimin verdiğini, şahsın Kemal Kılıçdaroğlu ile ne alıp veremediğinin tespit edilmesi gerektiğini ELBETTE CHP LİLER BÜYÜK BİR İTİNA İLE ÜZERİNDE DURACK VE ARAŞTIRACAKLARDIR.

EĞER O İDDİA MESNETSİZ İSE VE BİR DE BU DİLEKÇE SAVCININ SORUŞTURMASINA VERİLMİŞ VEYA ÖZEL ANLAMDA ALINMIŞ İSE, İŞ BU DEFA, SAVCININ SAHTE EVRAK TANZİM ETTİRMESİNE KADAR VARABİLİR.

Savcı, yaptığın hamur çok su kaldıracak ve Sayın Başbakanın öyle şirinliklerden hoşlanmadığını sen de göreceksin.

Hayatın meşakkatine katlanmadan, hoşluklar yaparak kestirmeden yol almak isteyenleri hiç mi hiç sevmem.

Yeminle söylüyorum yazıyı yazıp bitirdikten ve mahalline gönderdikten sonra,şikayet dilekçesini Başbakanımızın oğlu Bilal Erdoğan’ın vermiş olduğunu gazeteler yazdı. Ne kadar doğru bilmiyorum.

Ama bu bile benim Savcı hakkındaki kanaatimi değiştirmez.