SİYASET BASAMAĞININ ŞEREF KÜRSÜSÜ

2007 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Sayın Başbakan Milletvekillerinin nabzını tutuyordu. Kimin Cumhurbaşkanı olmasını isterseniz sorusunun yanında, pek tabii kendisi ile ilgili durumun da bir anlamda Milletvekilleri tarafından değerlendirmeye tabi tutulmasını zımnen de olsa ifade etmiş oluyordu

Milletvekillerinden çoğu, yani nerede ise yüzde doksanı, kestirmeden, efendim bu makamı pek ala hak ediyorsunuz, makam sizindir, mutlaka buraya çıkmanız gerekiyor diyorlardı.

Bana sıra geldiğinde arkadaşlarımdan farklı bir düşünceyi sergiledim ve “Efendim, Cumhurbaşkanlığı gibi bir makam her faniye nasip olmaz. Orası siyaset basamaklarının şeref kürsüsüdür. Siz buraya çıkmaya elbette layıksınız. Bunda zerre kadar şüphemiz yoktur. Sizin oraya çıkmanızı isteyenlerin iki amacı olabilir. Bunlardan birincisi, Başbakan bu sahada çok büyük emekler sarf etti. Arkadaşları ile birlikte kurmuş olduğu partinin eşitler arasında birincisi oldu ve Başbakanlık makamına geldi. Başbakanlık makamında güzel işler yaptı. Türkiye’nin bozulan ekonomik dengeleri düzeltti. AB liği ile katılım müzakereleri başladı. Kişi hak ve özgürlükleri konusunda önemli adımlar atıldı.

Avrupa Konseyinde sanık sandalyesinde bulunan Türkiye, işkenceye sıfır tolerans tanıyan ve işkence yapanların işledikleri suçlardan ötürü en ağır cezalara çaptırılmasını hükme bağlayan yasal düzenlemeleri, işkencecilerin eyleminden zarara görenlerin yargıya başvurarak maddi ve manevi tazminat kazanmaları halinde, devletin bu tazminatları ilgilisine ödeyeceği, ancak hemen arkasından işkenceciye rücu edileceği yönündeki mevzuat değişiklikleri, ülkenin ciddi manada nefes almasını sağladı. Türkiye Avrupa Konseyinin sanık sandalyesinden bu sebeple kurtulma imkanı buldu. Cumhurbaşkanlığı makamını bu sebeplerle en çok hakkeden kişisiniz, kararınızı verin biz sizi destekleriz düşüncesidir.

İkinci gurup ise Cumhurbaşkanlığı makamı nasıl olsa sembolik bir makamdır. Başbakan oraya çıksın, biz kendi işimize bakalım diyenlerdir.

Ben sizi beğeniyor ve takdir ediyorum ve bu görüş sahiplerinin açık veya gizli istek ve taleplerine katılmıyorum.

Sizin Başbakanlığınız zamanında çok güzel işler yapıldı ve bunların yapılmasına devam ediliyor. Geçen hafta Tarım Bakanımız Mehdi bey ile birlikte İran’daydık, sokaktaki İranlılar ve özellikle Türkçe konuşanlar, “Ağa Tayyipe söyleyin sakın Cumhurbaşkanlığı makamına şimdilik çıkmasın, partinin başında kalsın ve hizmetlerine devam etsin. Orası çok aktif bir yer değil” dediler. Şimdi sizinle görüşmeye gelirken de acelemi gören Meclisteki bir polis memuru, hayırdır vekilim bu ne sürat deyince, Sayın Başbakan çağırmış, Cumhurbaşkanlığı konusunu görüşeceğiz dediğimde, bana döndü, eğer gücün yetiyor ise, Başbakana söyle daha bir süre partinin başında kalsın, ona bu memleketin ihtiyacı var dedi. Ben de bunlara bakarak “Sayın Başbakanım bir süre daha partinin başında kalmanızı arzuluyorum, ama kararımı verdim, Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmak istiyorum diyorsanız, biz sizi sonuna kadar destekleriz ve Abdullah Gül bey ile Allah’ın izni ile bu ülkeyi Gül gibi idare ederiz demiştim.

O günden bu güne Sayın Başbakan bir defa değil, iki defa daha Partinin başında kaldı.

Sayın Cumhurbaşkanımız da dedi kodusuz, şaibesiz bir şekilde 7 nci göre yılını tamamlamak üzere.

Cumhurbaşkanımızın seçilmesi sırasında yaşanan travmatik gelişmelerden hepinizin haberi var. uzun uzadıya onları burada hikaye etmenin zamanı değil. Ancak bu sıkıntılı dönemde Cumhurbaşkanının bundan sonraki seçimi ile ilgili Anayasa değişikliği yapıldı.

10.Ağustos.2014 te şimdi bu seçimi yapacağız.

Dün konu ile ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanına sorular yöneltildi. O da bu konuyu artık konuşmanın zamanı geldi. Sayın Başbakan ile konuşur bir çözüm yolu buluruz dedi. Israrlı bir şekilde “seçim meydanlarında otobüsler üzerine çıkıp konuşmayı özlediniz mi” sorusuna konuşmadan gülerek bir anlamda cevap verdi.

Bence Cumhurbaşkanı,

“Ben lafı eğip bükmeden doğrudan doğruya Sayın Başbakana, siz Cumhurbaşkanlığı makamına gelmek istiyor musunuz diye sorarım. Eğer O, evet ben Cumhurbaşkanlığı seçim yarışına girmek istiyorum derse, buyurun aday olun, ben Aday değilim, ama bunun öncesinde Ak Parti kongre yapsın ve iki hususu değerlendirmeye alsın. Bunlardan birincisi ben tek başıma Parti Genel Başkanlığına aday olayım, ikincisi 3 dönem meselesini bu kongrede bir değerlendirmeye alınsın” diyecektir zannediyorum.

Sonrasında, Sayın Başbakan iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapar, Sayın Cumhurbaşkanımız da iki dönem daha Ak Partinin başında Genel Başkan ve Başbakan olarak kalır ve böylece Cumhuriyetin ilanının 100. Yılı olan 2023 ü bulmuş oluruz. Gerisi Allah kerim.