TÜRKİYENİN GÖRMEYE BAŞLADIĞI

'İşte seferberlik ruhu budur'

Yurttaşların YPG ve YPJ direnişine ortak olmak için gerçekleştirdiği bu tarihi eylemin ardındın kısa bir açıklama yapan YPG komutanlarından Hakki Kobanê, bu desteğin kendilerine çok büyük bir moral olduğunu belirterek, her şeyin yemek ve içmek olmadığını böyle desteklerin gelmesinin kendilerini çok onurlandırdığını söyledi. Bu yönlü desteklerin moral açısından düşmanları yıkacağını dile getiren YPG'li Kobanê, Kuzey Kürdistan halkından talep ve beklentilerini şu şekilde belirtti. "Bizim Kuzey Kürdistan halkımızdan şunu unutmamalarını istiyoruz. Eğer Kobanê düşerse Kürdistan'ın birçok yeri düşer. Bu hem siyasi hem de birçok yönde Kürdistan halkını etkileyecek. Bunun için de ulusal bir birlik oluşturulması gerekiyor."

'Kuzey ve Rojava ruh ve bedende de birdir'

YPJ'li Amara Efrin ise, şu anki seferberlik çağrısına en iyi cevabın bu tellerin anlamsızlaştırılarak, Kuzey ve Rojava'nın hem ruhta hem bedende bir olması olduğuna dikkat çekerek, bu eylem karşısında söylenebilecek pek bir şeyin olmadığını ifade etti.

'14 Temmuz ruhuyla YPG ve YPJ saflarına geldik'

Komutanlardan sonra YPG ve YPJ'ye katılan yaklaşık 300'e yakın yurttaş adına açıklama yapan Ahmet Lale, hem 14 Temmuz direnişçilerinin kendilerine göstermiş olduğu ruhla hem de seferberlik çağrısına cevap olmak için YPG ve YPJ saflarında yerini aldıklarını dile getirerek, "Biz bu emperyal güçlerin maşası haline gelen IŞİD çetecilerine karşı burada halkımızın yanında cephede yer alacağız. Dost düşman artık bunu iyi bilsin; Kürtler artık eski Kürtler değil, artık davasına sahip çıkan bir halktır. Hemen yanı başımızda kardeşlerimize halkımıza aynı kanda

bulunan yurttaşlarımıza saldırılar olacak ve biz anlamsızlaşan sınırların hemen ötesinde seyirci kalamazdık" diye konuştu.

Yukarıdaki haberler DİHA tarafından verildi ve özellikle yerel basında çokça kendisine yer buldu.

Olay şu. Güneyimizde Suriye topraklarından bir kısmının Rojava ismi ile anıldığını Suriye iç savaşı ile öğrendik. Bu bölgede yaşayan Kürtler, Suriye vatandaşı olarak bile kabul edilmeden yaşantılarını kimliksiz olarak sürdürmüşler. Araplar kendileri gibi Müslüman olan bu insanlara hiç olmaz ise bir Arap vatandaşının sahip olduğu hak ve statüde hayatını idame ettirmesi için, bir kimlik bile vermemişler. Kimliksiz olan bu insanlar Devlet memuru olamamış, Orduda, yargı erkinde görev üstlenememişler.

Çok affedersiniz adeta bir …… muamelesi görmüşler. Yapan utansın.

Her şeyde bir hayır vardır cümlesini bende çok sık kullananlardan birisiyim.

Suriye’nin aslında Rojava Kürtleri ile hiçbir ilgisi bulunmayan kendi başka meselelerinden kaynaklanan iç savaşında sayıları 200 bini çoktan aşan ölümler oldu. Suriye baştan başa/Lazkiye tarafı hariç tutulacak olur ise/ yıkılmış, yakılmış, yerle yeksan olmuş vaziyette. Devam etmekte olan iç savaşın ne zaman biteceği belli değil.

Aslında bu iç savaşa başlangıçta Kürtler de dahil idiler. Ama Kürtler bir yolunu bulup bu işten kendilerini sıyırdılar ve büyük çoğunluk olarak yaşadıkları Rojavada bir anlamda şimdilik kendi federe devletlerini oluşturdular. Esedin bu konudaki projesi tuttu. Kuzeyden de tepesine binmeler azaldı. İleride durum ne olur şimdiden kestirmek zor.

Suriye eğer bir parçalanmaya gidecek olur ise, Kürtler kendi devletlerini kurmuş olmanın kararlılığını her yerde sergileme imkanı bulacaklar. Suriye iç savaşı bir parçalanma ile neticelenmese bile, artık Kürtler bakımından dünya eski dünya değil. Yeni teşkil edilecek Suriye federasyonunun kendi iç işlerinde bağımsız, dış siyaset ve genel güvenliği bakımından Suriye Devletinin içerisinde yerlerini alacaklar.

Yıllar yılı haksızlığa maruz kalan bu insanlar, şimdi de Irak Şam İslam Devleti Örgütü tasallutuna maruz. Örgüt, KOBONE’ olarak bilinen bölgeyi ele geçirmeye çalışıyor. Kürtlerin Suriye topraklarında yoğun olarak yaşadıkları bölgeler Türkiye sınırındaki Efrin, Ezaz, Kobani, Tilebyad, Sera Kaniya, daha alt bölgede Haseka, Amuda, Qamışlo ve Tırbe sipe.

Kobani bu yaşanan bölgelerin tam ortasında yer alıyor. IŞİD in buraya saldırmasının ve burayı ele geçirmek istemesinin ana sebebi Kürt bölgesinin bütünlüğünü bozmak. Yani Kobani’yi ele geçirince, bölgenin Türkiye ile olan ilişkisini tümden koparmak ve iki küçük parçaya bölünmüş olan Kürt bölgesini kısa sürede teslime mecbur bırakmak.

Bu durumu kabul etmeyen bölgede yaşayan Türk vatandaşlarından yüzlercesinin YPG güçlerine katılmak üzere Rojava’ya gittiği biliniyor. YPG güçlerine katılmak üzere giden Türkiyeli Kürtler hiç kuşku yok savaşmaya gidiyorlar.

YPG nin PKK nın Suriye kolu durumunda. Bu itibarla Kuzey Irak Kürdistanı yönetimi ile arasının iyi olmadığı biliniyor. Barzanilerin bunlarla arasının iyi olmamasının yegane sebebi, PKK nın YPG yi kontrol etmesi ve ileride kendilerinin de karşı koyamayacakları bir güç haline gelmesi.

Bizim burada üzerinde durduğumuz konu, Kobani de zor durumda kalan ROJAVA Kürtlerine Türkiyeden yüzlerce insanın yardım amacı ile gitmesi ve bu olaya Türkiye’den resmi bir karşı çıkışın olmaması. Böyle bir durumu nasıl değerlendireceğiz? Türkiye PKK ya katılanları, şu anda meri mevzuata göre terör suçu işlemiş olarak kabul ediyor ve yakaladığında 8-9 seneyi bulan cezalar veriyor. Kobani’ye gidenler bakımından nasıl bir uygulama yapacak veya hukuk mevzuatımız bize bu konuda neler söylüyor, uygulaması olmadığı için şimdilik bilmiyoruz.

Ancak Devletin şu andaki duruşuna bakıldığında, savaşa isteyen gider, orada isterse kalır, evine dönerse de vatandaşımdır şeklinde/mi/.

Aslında bu ikircikli bir durumdur. Türkiye Esed yönetiminin uygulamalarına karşı ve yönetimin çökmesinden çok mutlu olacak. O

sebeple maddi, manevi elinden gelen tüm desteği muhaliflere veriyor. Bunlar KÜRTLER de olsa. Türkiye’nin Rojava desteği dolaylı yoldan PKK ya verilen destek değil mi?

Ama iş kendisine geldiğinde, yani PKK ya katılımlar için, bunu terör suçu olarak görüyor ve yakaladığına meri mevzuata göre cezalar veriyor. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti Devletinden aldıkları cezaların toplamı herhalde milyon seneyi bulmuştur.

Devam etmekte olan barış sürecinde, Türkiye’nin ROJAVA konusundaki tutumu, elbette hem İmralı ve hem de Kandil tarafından not ediliyordur. Galiba başarıyoruz.