YAPILANLAR KIYAMET ALAMETİ DEĞİLSE HAYRA DA ALAMET DEĞİL

İslamı en iyi yaşamak, hatta başkalarına da yaşatmayı kendilerine görev bilen, bu yolda bütün ömürlerini sarf ettiklerini herkesin takdir ettiği iki kesim şimdi adeta kanlı bıçaklıymış gibi kavgalarını sürdürüyorlar. Bu minval üzere seçimlere giriyoruz.

Çeşitli televizyon kanallarında bir bakıyorsunuz o taraftan, bir bakıyorsunuz bu taraftan insanlar çıkıyor geçmişte o şöyle yaptı, böyle yaptı, şimdi şu yaptığına bakın, Allah’a revamı diyor, diğer taraftan da insanlar çıkıyor, sen önceleri şöyleydin, şimdi niye böylesin, sana yaptıkların yakışıyor mu diye  biri birlerini en ağır şekilde ilzam edecek açıklamalar yapıyor. Bütün bunlar kıyamet alametleri değilse, hayra da alamet değil, kesinlikle böyle biline.

İktidar partisi AB liği normlarını ülkeye hakim kılma konusunda görüşlerini ilk açıkladığı yıllarda, biz bütün bu güzellikleri kendi insanımızın huzur ve refahı için düşünüyoruz, insanımızın üzerindeki ağır baskıları ortadan kaldırmak istiyoruz, hak ve hürriyetlerden yararlanma konusunda insan haysiyetine yaraşır bir düzeni oluşturmak en başta biz Müslümanların görevi iken, bunları şimdiye kadar ıskaladık, daha doğrusu İslami kimliği ağır basmayan partiler, yüce dinimizin bizlere bağışlamış olduğu hür bir şekilde yaşama hakkını görmezden geldiler, sapık ideolojilerini bize dayattılar ve bunları baskılarla uygulama alanına koydular. Biz iş başına geldiğimizde yasakları da yolsuzlukları da yoksullukları da ortadan kaldıracağız dediler, dedik. Dediklerimizi yaptık, başarılı da olduk.

İnsan öyle bir varlık ki, gel seni hapse koyalım, ömür boyu tereyağı bal kaymak, kadayıf, kestane Kebap ile besleyelim. İçeride bir elin yağda, bir elin balda olsun. Bunu nu istersin, yoksa dışarıda,  bayırda kırda ekmek peynir ile hür bir şekilde yaşamayı mı tercih edersin deseniz, hiç kuşku yok ki, aklı başında olan her yüz kişiden biri bile hürriyetten yoksun bir şekilde ballı çörekli cezaevi hayatını tercih etmez. Mecburiyet olmadığı halde bir gün evde akşama kadar kaldığımızda, son anlara doğru, off be ne kadar da sıkıldım demeyeniniz var mı?

Yasaklardan kurtulmak ve özgürlüklerin tadını çıkarmak konusunda Ak Parti o ilk dört buçuk yılda çok önemli adımlar attı. Yaptıkları ile bütün dünyaya parmak ısırttı. Ama döndük dolaştık, şimdi yine yasaklardan söz ediyoruz, Twittir kapatıyoruz. Aklım başımdan gitti adeta. Ya bu iletişim araçlarını % 90 gençler kullanıyor. Bu seçimde 2,5 Milyon genç oy kullanacak. Yani neresinden baksanız 2.2 Milyon genç her gün onlarca kez TWİT atıyor ve biri birleri ile bedavadan mesajlaşıyor. Bunlara elini kolunu bağladım, gel bana oy ver nasıl dersiniz? Bunları Sayın Başbakana kim öneriyor, neden öneriyor, bilmiyoruz. Gördüğüm bir şey var ki, Ak Partiyi herkes elbirliği yapmış aşağıya çekmek için canla başla çalışıyor.

Ha denilebilir ki, meydanlarda insanların yatak odalarının görüntülerinin ortaya döküleceği yolunda söylentiler var, bu dedikoduların önüne geçmek için bu adımlar atılıyor. Ben tabii ki insanların Mahremine girilmesini asla hoş karşılamayan ve bunun İslama aykırı bir davranış olduğunu bilenlerdenim. Nur Suresinin 27 ila 30 ayetlerini buraya yazayım. Bilenler bir kez daha hatırlamış olsun, bilmeyenler neyin peşinde koştuklarını anlasınlar.

27-Ey mü’minler kendi evlerinizin dışındaki evlere izin alıp halkına selam vermeden girmeyiniz. Böyle davranmak sizin için daha hayırlıdır. Ola ki düşünür sebebini anlarsınız.

28- Eğer kapısını çaldığında evde hiç kimse yoksa size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Eğer size “geri dönün” denirse geri dönünüz. Böylesi, sizin için daha onurlu bir harekettir. Hiç kuşkusuz Allah, ne yaparsanız onu bilir.

29-Şenlik(ikamet etmekte olan insanların olmadığı)olmayan ve içinde eşyanızın bulunduğu evlere izinsiz girmenizin hiçbir sakıncası yoktur. Allah sizin gerek açığa vurduğunuz ve gerekse gizli tuttuğunuz bütün duygularınızı bilir.

30-Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.

Bütün bunlar biline biline birilerinin mahremine girilmiş ise, ne adına olursa olsun nasıl bir belaya kendilerini ve milleti sürüklemiş olduklarının farkında olsunlar.

Tabii bu tür şeyler cemaate mal edildiği için, onların hassasiyetlerine konuyu havale eden bu beyanıma, ya kardeşim bunları onlar değil de başka eller yapıyor da onlara mal ediliyorsa, buna ne diyeceksin diye sorduklarında; bu takdirde onlara şunu söylerim. O zaman bunlara yayın organlarınızda sahip çıkmayın. Şöyle bir kaset çıktı, böyle bir görüntü ele geçirildi demeyin.

Bir başkası çıkıp dershanelerimiz kapatıldı, biz nasıl bir kötülük yapmıştık ki, bu bize reva görüldü, içimiz yanıyor , o nedenle düşmanın düşmanı dostumdur noktasına geldik derse, hani dövene elsiz, sövene dilsiz, gönül koyana gönülsüz olacaktık diyoruz ya. O nerede kaldı? Tabii dershanelerin kapatılmasını hoş karşıladım, kapatılma gerekçelerine aklım erdi dediğimi kimse düşünmesin. İşin içerisinde olmamakla birlikte onlarca yazı yazdım, yanlış yapılıyor, bu ülkede kapatılacak nice melanet yuvaları var, her şey bitti iş dershane kapatmaya mı geldi, bu Ak Partinin yasakların kaldırılmasında verdiği sözlere uygun değil dedim.

Hani bir de bu gelişmelerden sonra Siyasi İslamcılık bitti, İslamcılar daha yeni yeni buldukları Demokrasiyi İslamla taçlandırmak yeteneğini kaybettiler denilmiyor mu? Yani İslamın bittiği anlamına gelen cümleler, görüşler safredilmiyor mu? Pek tabii boynumuzu şimdilik büküyoruz.

Demokrasi çoğunluğun hakkını korur, İslam ise tek bir ferdin hakkını dünya aleme feda etmez demeyi bekliyoruz.

Yine en gür sesle haykırıyoruz ve diyoruz ki, biten İslamcılık değildir, bitmeyecektir de.

İslam mı gidin insanlara yatak odalarını kontrolünüze alın veya Bakanlık seviyesine gelmiş olduğunuz halde harama hileye bulaşın dedi ki, bitsin. Cümleleri ve bir takım anlamları yuttuğumun farkındasınız. Kusura bakmayın.