YARGIYA SAYGI

1998 yılında Anayasa Mahkemesi, Refah Partisi hakkında verdiği kapatma kararı kararının ardından, yöneticilerden ellerindeki Hazine yardımını devlete iade etmelerini istemiş,ancak RP, paranın örgütlere gönderilerek harcandığını ileri sürmüş ve söz konusu Hazine yardımını iade etmesine olanak bulunmadığını belirtmişti. 

Müfettişlerin incelemelerinde paranın, sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği tespit edildi. Bu nedenle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aralarında RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın da bulunduğu parti yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da dava açtı. Davada Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Erbakan hakkında özel belgede sahtecilik suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezası verirken 68 RP yöneticisi 1 yıl ile 1 yıl 2 ay arası hapis cezası aldı. Yargıtay, bu kişiler hakkındaki kararı onadı. 

O dönemde sırf Refah Partisi yöneticisi oldukları için haklarında isnat ile ilgili soruşturma yapılan isimlerden bazıları için takipsizlik kararı verildi. Verilen takipsizlik kararında bu kişilerin partide sadece yönetici konumunda bulundukları, para alış verişine asla müdahil olmadıkları belirtildi. Sayın 11.Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bey de aynı konumda idi. 

O dönem Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül’ün dosyası ise ayrıldı. Gül hakkındaki evrak tefrik edilip, dokunulmazlığı bulunduğu için işleme konulmadı.

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ise hakkındaki dosyanın akıbeti tartışıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Gül hakkında gönderilen bu dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararına Cahit Nalbantoğlu isimli kişi itiraz etti. İtirazı Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi karara bağladı ve Sayın Gül hakkındaki takipsizlik kararını kaldırdı.  İtiraz üzerine verilen kararlar kesin nitelik taşıdığı için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Sincan Mahkemesi’nin kararının ‘kanun yararına bozulması’ istemiyle Yargıtay’a götürülmesi için Adalet Bakanlığı’na başvurdu.

Bakanlık, istemi yerinde görerek söz konusu kararı ‘kanun yararına bozulması’ istemiyle Yargıtay’a götürdü. Başvuruyu değerlendiren Yargıtay 11’inci Ceza Dairesi de Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını kanun yararına bozdu. Daire, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararına itiraz eden Cahit Nalbantoğlu’nun itiraz hakkı bulunmadığına da hükmederek Sincan Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Gül’ün yargılanmasına yönelik verdiği kararı kaldırdı.

Hukuki sürece bakıldığında; Sayın Cumhurbaşkanımızın neden ifade vermeye gideceği anlaşılamadı.

Zira süreç tamamlanmış ve dosya kapanmıştır. Dosyanın tekrar gündeme gelmesini gerektiren yasal bir zorunluluk bulunmuyor.

Yani Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında açılmış yeni bir takip işlemi yok, aslında böyle bir takip işlemine yeniden başlanması için hukuki bir mecburiyet de yok.

O halde Sayın Cumhurbaşkanı neden, hangi sebeple ifade vermeye gidecek, biz bunu anlayamadık.

Sayın Cumhurbaşkanımız her şeye rağmen iş ortada kalmasın,  benim konumumda bulunanlar hakkında ya takipsizlik kararı veya beraat kararları verildi, hukukun üstünlüğüne vurgu yapmak benim en önemli görevim diyor ise, bunun yasal zemini nasıl bulunacak, işin doğrusu ben bir hukukçu olarak bilmiyorum.

Bence Savcılık Sayın Cumhurbaşkanımızı eldeki verilere göre; hukuki sürecin tamamlanmış olduğunu gerekçe göstererek, ifade vermeye çağırmayacaktır, çağırmaması gerekir.

Ancak bu gelişmelere bakıldığında; Sayın Cumhurbaşkanının bu girişimi ile hukukun üstünlüğüne, adalete bir kez daha vurgu yapılmak istendiği ortaya çıkıyor.