ZENGİNLER YİYİŞİR FAKİRLER DİDİŞİR

Sayın Başbakanın bu sıfatla Diyarbakır’a yapmış olduğu son ziyaretinde, daha doğru deyimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi için düzenlenen mitinge katılımı esnasında pek tabii bizler de orada olduk.

Vekilliğimiz biteli belli, Sayın Başbakanın Diyarbakır’a yapmış olduğu tüm ziyaretlerde biz hemşehriliğimizi gösterdik. İşimize geldiğinde orada olmak, işimize gelmediğinde bulunmamak gibi bir tavrın içerisine girmedik. 2007 den beri yapılan toplantıların sadece sonuncusunda ismimiz meydanda anons edildi ve platforma çağrıldık. Halkın arasında idik, ismimiz anons edilince platforma çıkalım mı diye bizim Şıh(Şeyh) Osman Aslan’a sordum. Uzaktayız, yetişemeyiz dedi. Biz de bulunduğumuz yerden el salladık millete.

Hava alanında Sayın Başbakanı bekliyoruz. Başka illerden gelen vekil arkadaşlar da var.  Oruçluyuz ve Temmuz ayındayız. En iyisi bulunduğumuz yerden ayrılmayalım dedik. O arada Sayın Bakanlar Beşir Atalay ile M.Mehdi Eker de geldiler. Sohbet koyu.

İş adamlarından Ethem Sancak, Nihat Özdemir de var. Ethem bey Mehdi beyin yanında.

Bir ara Mehdi bey bugünkü yazını okudum dedi. Belli ki yazının içeriğine katılmış. Yoksa bir takım eleştirilerini ileri sürmekten çekinmez. Doğru olan da bu.

Ben, Sayın Bakanım o yazı 2010 yılında yazıldı. Önemine binaen  ve Sayın Başbakanın bu sıfatla şehri son ziyareti sebebiyle o yazıdan belki haberdar olmasını temin ederim diye yeniden yayınladım ve yazının 2010 tarihinde yazıldığını, bugün de geçerliğini muhafaza ettiğini sonunda belirtmiştim dedim.

Yazı güneydoğu başta olmak üzere ülkenin en azından 4-5 yerinde öyle böyle değil, dünya ölçeğinde Devletin de kısmi ortaklığı ile/sırf denetimi sağlamak için/ büyük çiftlikler kurulmasını HOLLANDA örneği ile anlatıyordu. Yazının özetinde ise bugün Türkiye’de bir anda 4-5 Hollanda ölçeğinde tarımsal alanların tesis edilebileceği ifade ediliyordu.

Evet bugün Hollanda da 6 veya bilemedin 7 milyon insan yaşıyor. Ve Hollanda’nın yüz ölçümü 41.528 kilometre kare. Yani Türkiye’nin nerede ise 19 da biri kadar bir ülke. Ama bu Hollanda üretmiş olduğu tarımsal bitkiler sebebiyle, nerede ise tüm Avrupayı besliyor. Bütün bir Kıta Avrupasının gıda ihtiyacını karşılayacak kadar artık değer üretmek, ülkeye 900 Milyar dolayında gayrısafi milli hasıla sağlıyor ve kişi başına düşen milli gelir 60 bin dolar civarında. Anlayacağınız Hollanda dünyanın en müreffeh şekilde yaşayan ülkelerinden birisi.

Mehdi bey yazını okudum dediğinde; ben de yazının aslında 2010 tarihli olduğunu, mazisinin ise seçildiğim yıllara kadar gittiğini söyledim. O arada konuşmalar Ethem Beyin dikkatini çekmiş olacak ki, benim hakkımda yakınındakilere beni işaret ederek bir şeyler sorduğunu gördüm.

Bu anekdotu niye bugün yazdım biliyor musunuz. Evet bugün çıkan bazı yazılarda Ethem beyin Şanlıurfa Devlet Üretme Çiftliğine talip olduğunu ve bu alanda fenni usule uygun /damlama sulama v.s/ ziraat yapmayı planladığını öğreniyoruz. Yine çıkan haberlerde Ceylanpınar Devlet Üretme çiftliğinde  963 bin 903 dekar alanda sulu tarım yapmaya elverişli DÜNYANIN EN BÜYÜK TARIM ALANI varmış.

Gülelim mi ağlayalım mı bilmiyorum.                                   

Dünyanın en büyük sulu tarım yapmaya müsait alanında biz hiç tarım yapmıyor, üretmiyormuşuz. NE DİYEYİM AKLIMIZ BAŞIMIZDA İSE AĞLAYALIM, KAYBETTİ İSEK GÜLMENİN ŞİMDİ TAM ZAMANI.

Nihat Özdemir Beyin Siirt iline yaptırmış olduğu Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinin açılısına Ethem bey Bilal Erdoğan bey ile katılmış ve ardından Ethem Sancak ile Bilal Erdoğan birlikte Şanlıurfaya geçerek bahsini etmiş olduğum alanda inceleme yapmışlar.

Tabii gazeteciler bu ziyareti Ceylanpınar arazisinde yapılacak sulu tarım işini ikilinin birlikte yürüteceği yorumunu yapmışlar. Niye onlar demeye getirmişler.

Beni biliyorsunuz. Siyaset öncesindeki yazılarımda da, siyasetten sonraki yazılarımda da ben taş taş üstüne koyacak insanları arıyorum ve onlardan yanayım. Hepimiz insanız, bizim de isteklerimiz, arzularımız, taleplerimiz var. Vallahi ben de isterim ki benim evlatlarım da böyle büyük imkanlarla işe atılsınlar, ticaret yapsınlar, kazansınlar. Ama biz kendi çapımızda ne zaman ticaret, ziraat yapmaya kalkışsak battık gitti.

1983 yılında Bismilde bin dönüm pamuk ektik ortaklarla. Dicleden su çekip araziyi suluyorduk. Devasa su motorumuz, pamuğun çiçeğe geldiği sırada arıza yaptı. Motorun bulunduğu yerden çıkarılması, alınıp Diyarbakır’a getirilmesi, tamiri derken, pamuklarımız çiçek döktü ve zarar. Daha ne zararlar ettiğimi yazarsam aklınız durur. Bu kadar da olmaz dersiniz. Diyarbakır da evimi barkımı sattım, burada arsa işi yapan birisine verdim, adam intihar etti iyimi. Neyse. Ben ister fikrimde olsun, ister zikrimde olmasın, kim taş taş üstüne koyuyor ise, eninde sonunda bu milletin kazanacağını ve gerçekten en büyük derdimiz olan fukaralığın önüne geçileceğini düşünüyorum. O zaman din diyanet de güzel yaşanır, hak ve özgürlükler de hakkınca ortaya çıkma imkanı bulur.

Peygamberimiz efendimizin “Kadel Fakru En Yekuvne Kufren-Az kaldı fakirlik küfür olacak hadisi ile, İngilizlerin “Hungry Man İs An Angry Man-Aç adam kızgın adamdır” sözü bu işlere nasıl da denk düşüyor.