HALK, MEVCUT DÜZENLE BARIŞIK DEĞİLDİR!? (VI)

Geçtiğimiz hafta başlattığımız sohbet serimizi, yeni haftanın ilk gününde aynı başlık altında, sürdürmeye devam ediyoruz.. Öyle görünüyor ki, bu faslı bir süre daha aynı rotada, gerçekleştireceğiz.. Zira, mevcut hal iyi bir hal olmadığı gibi, yarınlar için de endişe vericidir.. Çünkü, mevcut düzen ile halkın yürüyüşü arasında, cudi dağı kadar bir ayrışma var.. Düzen işleyiş yönünde başka bir vadide yürüyor, halkın iradesi ise bir başka vadide yürüyor.. Zıt istikamette, zıt kutuplarda yürüyorlar... İşte bundan dolayıdır ki, "halk, mevcut düzenle barışık değildir.."

***

Tabi sistemi halkla "barışık" kılmayan temel etken ise, düzeni elinde tutan sistemin uygulayıcılarıdır.. Onların, uygulama biçimi olduğu gibi, sistemin ruhunda yer alan anlayışın da hükmü de yüksektir.. Her zaman ifade ettiğimiz gibi; mevcut düzen gerek işleyiş ve gerekse uygulayıcılarının benimsediği anlayış; "milli ve yerli" değildir.. Tüm mevcudiyetiyle, "ithaldir" ve ruh dengesinde "batıl" anlayış vardır.. Ne diyor; illa ki, Laik Türkiye!..

***

Peki, “laik” denince, Türkiye’nin mevcudiyetini, varlığını, bin yıldan beri Müslüman olarak aba ecdatlarının yaşadığı inanç doğrultusunda, yürüdüğü yolu, benimsediği değerleri, örf, adet, gelenek ve göreneklerini, terk-i diyar mı etmesi gerekir?.. İnancından, imanından, Kur’an’ından, milli ve yerli olma noktasındaki ulvi değerlerinden, uzaklaşması mı gerekiyor?.. Yani, tüm tarihini bir kenara bırakıp, Cumhuriyet sonrasında CHP’nin dikte ettiği dış orjinli tekçi, vesayetçi, seküler anlayışına mı biat edecek?..

***

Ne mümkün!.. Dün olduğu gibi bugün de, bu millet tarihini de, milli ve yerli değerlerini de, elbette ki iman şuuruyla bağlı olduğu İslam inancı ve Kur’an-ı Kerim’in hükümleri doğrultusunda yaşamıştır, yaşamaya da ilelebet devam edecektir.. Avrupa’dan ithal edilen, “batılı” önceleyen, bir kelimesi Türkçe dahi olmayan kavramlara “kutsallık” kazandırıp, Anayasa ve Kanunların “ruhuna” enjekte eden her ne ise, bize göre “gaflet ve delalettir..” Aldatmacadır, milleti hile ve desiselerle kandırmaktır..

***

Tüm bunlara rağmen, zehirlemeye yönelik kurgulanarak dizayn edilen kavramlar istenildiği kadar, bu millete dikte edilsin, onu “Kur’an rotasından” çevirmeye yönelik planlar ihdas ederse etsin, belki bir zümreyi yoldan saptırabilir.. Ama bu millet, tüm bu asimilasyonlara rağmen 7’den 70’ine kadar, hangi koşullarda olursa olsun, aba ecdatlarından beri, dün olduğu gibi, bugün ve yarın da Kur’an-ı Kerim’in direktifleriyle, peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in hadisleriyle, yaşam biçimiyle, yaşamayı kendine şiar edinmiştir.. O iman şuuruyla, hareket etmiştir… Ne diyoruz, Milli ruh “dipdiridir” ve şahlanmaya yönelik o büyük günü bekliyor.

***

Mevcut Anayasa’nın ilk dört maddesi, herkesin malumudur.. Muhtevasında yer alan hiçbir kelime, kurgulanan hiçbir cümle ve ortaya konulan tanımlama bir bütünlük içerisinde; “milli ve yerli” olmadığı gibi, Türkçe bile değildir.. Anayasa ki, toplumsal bir mutabakat kimliğini taşıması gerekir.. Ruhu tamamen, milletin “milli iradesini” içermesi lazım.. Yani Anayasa’nın ilk maddesinden başlamak üzere son maddesine kadar hiç bir şekilde, “yabancı bir kelime” yer almaması gerekir.. Aksi taktirde, özünde ve ruhunda “sakıncalı haller” yer alır ki, bakıyoruz mevcut hal, bu resmi bize gösteriyor.. Tüm bunlar, ilmi tespitlerimizdir, zerre-i miskal yanlış bir beyan yoktur..

***

İşte size, Laiklik kelimesi..

Çok kez sormuşum, bir kez daha buradan haykırarak sormak istiyorum.. Yahu Allah billah aşkına gelin hep birlikte, bütün lugat kitaplarına bakalım.. Söz konusu “Laik” kelimesi nereden türemiştir, anlamı nedir ve bizim Anayasamıza kim neden sokmuştur?.. “Laiklik” tamamen  Fransa’dan ithal edilmiştir.. Ve de, kasıtlı olarak Anayasamıza konulmuştur.. Gel gör ki, ne Fransa’daki uygulanış biçimi, ne de bir başka ülkedeki uygulanış biçimi, Türkiyemiz’de uygulana gelinmemektedir.. Çünkü, her şey aldatmacadan ibarettir.

***

İddiam şudur ki, sahadaki uygulanış biçimine de baktığımızda, Laiklik eşittir dinsizlik olarak karşımıza çıkıyor.? Ki Cumhuriyet sonrasındaki işleyişin biçimi, bunu tescil etmektedir.. Hal bu iken, nasıl oluyor da, “Türkiye Laiktir” denilebiliyor?.. Buradan hodri meydan diyorum, “Laiklik” kavramını savunan ve bel çıkan, uygulanış biçimini doğru görenlere.. “Laiklik dinsizliktir” gerçeğinden hareketle yüreğiniz yetiyorsa, “Dinsiz Türkiye” ya da “Dini Olmayan Türkiye” veyahutta “Türkiye İslam Ülkesi” değil deyin.. Diyebiliyor musunuz yok?.. Deyin bakalım, o zaman millet başınıza neler getirir görün?!…

***

Ama o yürek yok? Sürekli hile, desise ve kandırmaca, sinsi kavramların arkasına sığınarak, kendilerini idame ettiriyorlar.. Bir kere şunu iyi bilin.. Bu Millet Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, acemiyle 85 milyon bir bütün olarak, İslam’a inanmış, Kur’an-ı kendine şiar edinmiş, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (S.A.V)’i de, kendine rehber edinmiştir..

***

 

Sabah “namazını” kılarak evinden çıkar, dua eder!.. Akşam evine “Allah’a şükürler” olsun diyerek gelir, sofraya otururken, besmelesini çekip, yemeğini yer.. İstirahate çekilirken bile, ibadetlerini yerine getirir… Demem o ki, milletin yegane ana hedefi İslamdır…

***

Bu itibarla, laiklikmiş, demokrasiymiş, Atatürkçülükmüş bunlar bize göre ne millidir, ne de yerlidir. Demem o ki, kimsenin hakkı yoktur, değişik yabancı kelimeler ithal edip anayasaya ve kanunlara sokuşturarak, bu milleti “ulvi değerlerinden” alı koymasına?.. Bu millet uyanmıştır, gerçeklerin de farkındadır…

***

Nitekim, Cumhuriyet Halk Parti’nin kimliğini ve niyetini  anlayan bu millet yüz seneden beri onlara iktidar şansı vermemiştir ve vermez de…Çünkü, inanmış bir millet hiçbir zaman inancını, dinini, islamiyetini hiçbir şeye feda edemez, vazgeçemez. Zira aba ecdadın kültürü orta yerdedir, Kur’an-ı Kerim orta yerdedir.

***

Hiçbir rejimin, ideolojinin hakkı yoktur ki bu milletin hakkını elinden alsın. Milletin ruhuna aykırıdır bu ve hukukun derin ilke ve kurallarına da aykırıdır. Hiçbir hukuk literatüründe de bunun yeri yoktur ve kabul de etmiyor..

En derin saygı ve sevgilerimle…