ÇIKAR KARŞILIĞINDA İBADET YAPILMAZ!? (III)

Sevgili okurlar...

Ramazan-ı Şerif ayına girmek üzereyiz! Mukaddes bir ay… 11 Ay’ın Sultanı... Mevcut ayların en kutsalı bu aydır... Maneviyatı yüksektir… İnsanların duasını almak, dua edebilmek, Allah’a ibadet etmek, Kur’an-ı Kerim’i okumak ve okutmak!.. İslami tedrisatta bulunmak... Hiç kuşkusuz ki, her ay, her zaman dilimi içerisinde bunları yapmak, her Müslüman için vaciptir. Kulluk görevinin yerine getirilmesidir... Ancak Ramazan ayı için büyük önem taşımaktadır…

***

Lakin şu hakikati de göz ardı edemeyiz!.. Ramazan ayı Kur’an ayı... Amma velakin, Müslümanlar bütün aktifliklerini, sadece Ramazan Ayı içerisinde Kur’an okumaya yönlendirirlerse ve bununla yetinmeye kalkarlarsa, yanlış yaparlar... Çünkü Kur’an-ı Kerim Müslümanların günlük hayat akışlarını simgeleyen ilahi bir nizamnamedir... Onun için de beşer için alıp-verdiği nefes kadar ulvidir… Her anı, onunla yaşaması gerekir.

***

Çünkü Kur’an bir bütünlük içerisinde hem hukuktur, hem ilim ve irfandır, hem de ibadettir, duadır… İnsanoğlu için, ebedi ve fani dünya noktasında nurani yolu gösterendir… Toplumları toplum eden, devletleri diri tutan, insanları da güçlü kılan en büyük nimet, “inancıdır, iman meşalesidir.” Ki o da Kur’an-ı Kerimdir…

***

Bilinmeli ki, Kur’an’a sırt çevrildiği anda, Kur’an da yüz çevirir… Uzaklaşır, sırtını döner... Tabiri caizse Kur’an’dan uzak bir hayat akışı, insanoğlu için canavarlaşma halini yaşatır. İnsanlar birbirini yer bitirir. Ne helal ne haram ne hak ne hukuk ne adalet, hiçbir şey kalmaz.

***

İşte bu hakikat karşısında, Kelamullah olan Kur’an-ı Kerim’in 6236 ayetine, ana çizgilerine sadık kalmak lazım... Ona uymak lazım ki o da bize sahip çıksın. Kur’an nerede okunursa okunsun, oraya bereket getirir, uğurlu olur. Maddi ve manevi bir ferahlık sağlar... Zira ilahi bir kelamdır… Son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak gelmiştir. Müslümanın kıblegâhıdır.

***

Kur’an bize kıblemizi tanıtıyor ve de gösteriyor. Müslümanlık, Kur’an’sız olamaz. Toplumun içinde Kur’an hâkimiyeti yaşanmadığı takdirde o toplum, ne kadar “Ben Müslüman’ım” dese de fayda vermez, bile bile kendini ateşe atmış olur... Gaflet ve dalaletin çukurunda debelenip durur, kendini kandırmış olur…

***

Hiç kuşkusuz ki “Kur’an’ı okumak, Kur’an’ı hatırlamak, illaki şuurlu, imanlı bir akla sahip olması gerekir.” Bu itibarla ümmet olarak İslam şiarıyla yaşamak istiyorsak illaki Kur’an’la yaşamamız gerekir.  Kur’an’ı tozlu raflara kaldırarak, evde süslü bez çantalara koyup bir yerlere asmak veyahut bir insan vefat ettiği zaman alıp cenazesine koşup onun üzerine okumak para koparmak değildir! Kur’an böylesi insanları ve toplumları çarpar, onları bereketsiz kılar. Kur’an’ın hakkı bu değil…

***

Kur’an hak, hukuk, adalet kitabıdır. Dua kitabıdır… İbadet kitabıdır. Onun için 7’den 70’e kadar tüm Müslüman aileler Kur’an’ı okumak, çocuklarına okutmak, onunla ibadet yapmak, onunla yaşamak için gayret ve çaba göstermeleri gerekir… İnanan bir toplum olarak Kur’an’a sımsıkı sarılmamız lazım…

***

Bunu da yalnızca Ramazan aylarında yapmamalıyız! “Şu kadar cüz okudum, bu kadar hatim indirdim” deyip sonra da Kur’an-ı Kerim’i tozlu raflara kaldıramayız... 11 Ay boyunca bu minvalde hiç ibadet yapmadan, “ben ibadet yaptım, ben Kur’an okuyorum” denilemez... Kimse kusura bakmasın ve kimse kimseyi aldatmasın!

***

Kur’an sadece Ramazan aylarında okunmak için inmemiştir. Bazı hoca diye geçinen çıkarcı zihniyetler için de inmemiştir. Onların “din simsarlığı” yapmaları için, Kur’an’ı okumayı “ticaret kazancı ve sektörü haline” getirmeleri için de inmemiştir… İbadet kişiye özgüdür ve ihlaslı olunması lazım…

***

Çünkü Kur’an ilahi hükümler manzumesinin ta kendisidir. Kur’an’ın bulunduğu yer, Kur’an’ın bulunduğu kalp, nurlu olur, o toplum, o aile nurlu olur. Uğur ve bereket yağar diye düşünüyoruz. 

***

Şunu da iyi bilmeliyiz ki Kur’an’a sırt çevirdiğimiz zaman, vahşi bir hayat bizi yakalar… Allah korusun işin içinden çıkamayız. Bin pişmanlık da fayda vermez.

En derin saygı ve sevgilerimle.