LAİKLİK KAVRAMI, BU MİLLETİN KABULÜ DEĞİLDİR!?

Hiç olmadı... Dün olduğu gibi bugün de kabulü değildir... Yarın da olmayacaktır... Dün ifade ettim hiçbir lügat kitabında, “laiklik” kavramı açık ve net bir şekilde “dinsizliktir” diye yer almıyor… Açıkça da ifade edilmiyor… Ama uygulanma biçiminde, laiklik dinsizlik olarak, topluma dayatılıp uygulanmaktadır…

***

Onun için diyorum ki ister lügat kitapları olsun, isterseniz ilmi kitaplar olsun, “laiklik eşittir dinsizlik” tanımını getirmiyorsa da teoride ve pratikte, uygulamada bu böyledir... “Laiklik = dinsizliktir.”

***

Demem o ki, “Laik Türkiye” demek, Türkiye’ye hakarettir, ihanettir, büyük bir aldatmacadır... Ve tabi ki anayasa suçudur. Zira bu millet, bu değişik ve aldatıcı kapalı kavramları kabul etmiyor. Velev ki dayatma yollarıyla da olsa, kabul etmediği gibi sineye de çekmiyor...

***

Dün de altı çizili şekilde vurguladığım gibi, bu millet bin yıllık tarihine, kültürüne bağlı bir millettir... Aba ecdadı neye inanmışsa, onlar da aynı inanç içerisinde olmuştur... Tarihini unut, inancını terk et, al sana yeni bir tarih, al sana yeni bir inanç, al sana yeni bir kültür demekle olunmayacağı gibi; kabulü de mümkün değil…

***

Yerli ve milli olmayan, tamamen dış orjinli ve ithal olan batıl kavramları millete yutturmak, gaflet ve dalalettir... İşte millet, bunun farkındadır ve kabul etmiyor.

***

Ki bugün bir kısmının uygulanır olmasındaki en büyük etken, Cumhuriyet’in kuruluşundan hemen sonra oluşan vesayetçi anlayış tarafından, Anayasa’nın dibacesine enjekte edilmesidir. Ki bu da hukuki değil… Antidemokratik bir zorbalıktır.

***

Bu itibarla diyoruz ki bu milletin yüzde 99’u, yani 85 milyonluk bir toplum olarak inancına, geçmişine, tarihine, kültürüne bağlı bir millettir. Batı dünyasından ithal edilmiş yeni deyimlere kanamaz, aldanamaz ve kabullenmez.

***

Ne diyoruz, bu milletin şanına, şerefine, izzetine ve azametine yakışır kavramlar getirin, getirilsin... Ki bu millet o inancı paralelinde yürüsün ve kalkınabilsin.

***

Yoksa kandırıcı, aldatıcı kavram değişiklikleriyle millet daha ne zamana kadar, yaşanan ve yaşatılan ihanetleri sineye çekecektir? Gelen giden iktidarların, uyduruk yasaların ve anayasanın zorbalığıyla millete antidemokratik bir anlayışla bunları kabul ettirmeye çalışmışsa da sonunda kaybeden onlar olmuştur… Halk olup-biteni fark edince, demokratik zeminde gereken dersi vermiştir, onları iktidardan al aşağı etmiştir...

***

Tarihin gidişatı ve ülke ile milletin yaşadıklarını, özellikle temel kavramlar üzerinde sizlerle yaptığımız hasbıhalin özetinde, hakikatleri dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı şekliyle tebliğ etmektir.

***

Dün de ifade ettim... Biz icra mercii değiliz. İcra mercii iktidardır, hükümettir, bakanlıklardır, hatta yekûn şekilde, Milletin iradesini temsil etmek üzere seçilen Milletvekillerinin yer aldığı TBMM’dir.

***

Şunu herkesin iyi bilmesi gerekir… Kim bunu millete bilerek yutturuyorsa, bütün milletin vebali onun boynundadır, huzur-i ilahide hesabını verecektir... Her kim olursa olsun; “hak ettiği” cezaya çarpılacaktır… Toplum olarak kendimize gelelim... İmanımıza, dinimize sahip çıkalım. Aba ecdadın kültürüne bağlı kalalım.

***

Son yüz elli yıl içerisinde yamalı bohça gibi değişik kavramlar Türkiye’ye ithal edilerek Yasama, Yürütme ve Yargı mekanizmasına monte edilmiştir… Türkiye insanı bunları hükmen de olsa zımnen de olsa dün olduğu gibi hiçbir zaman kabullenmez..

***

Telaffuzları da içerikleri de kavramsal bütünlüğüyle hiçbiri milli değildir, yerli de değildir. Bunları dile getirirken, gelişi güzel dile getirmiyoruz… Biz bilimsel olarak konuşuyoruz, tarihe ve kültüre dayanarak, bunları ifade ediyoruz…

***

Buyurun bundan yüz sene öncesine hatta ta Selçuklu dönemlerine kadar gidelim... Kitapları okuyalım, inceleyelim, söz konusu dile getirdiğimiz kavramlardan hangisi var hangisi yok? Bila istisna hiçbirini bulamadığınız gibi, söz konusu da değildir…

***

Ancak 1923’te cumhuriyetten sonra anayasaya sokulmuş ve dayatılarak millete kabul ettirilmiştir. Bu hukuki değildir, ruhu da batıldır. Uyanışı da antidemokratiktir...

***

Demem o ki milletin iktidar partilerinden, bakanlıklardan, cumhurbaşkanından istek ve arzuları, talepleri, dile getirdiğimiz mevcut kısır hale çözüm bulunmasıdır… Milli, yerli, tarihi ve kültürel kavramları barındıran, milletin inancıyla örtüşen yepyeni bir anayasanın ikmale getirilmesidir…

***

Anayasa hiçbir şekilde, ithal malı olmamalı, ithal kavramları bünyesine almamalıdır… Tümüyle yerli malı olmalı...

***

Biz medya kuruluşu olarak, yayın hayatına başladığımız günden bu yana istek ve beklentimiz, bu milletin kendi benliğine dönmesidir... Dönüşü de kendi kültürüne yönelik bir dönüş olsun.

***

Ecdadımız nasıl büyümüş, kalkınmış, ne ile yürümüş, kendi önünü nasıl açık etmişse; bu millet de aynı yolda yürümek istiyor… Çünkü ta Avrupa’ya kadar ehl-i salibi mağlup etmiştir... Viyana kıyılarına kadar at koşturan ecdadın torunları olarak, başka yollara sapmamamız gerekir...

***

Ay yıldız bayrağımızın kırmızı zemini de şüheda kanlarının yansımasından meydana geldiğini hiçbir zaman unutmamamız gerekir… Bunu yetkililerin dikkate almaları lazım ki milletin güvenini elde edebilsinler…

***

Uyduruk siyasete millet “artık yeter” diyor. Ve haykırıyor… “Yüz yıldan beri yanlış kavramlarla, yanlış uygulamalara aldandık, ama artık kendimize geldik aklımızı başımıza aldık. Böylesine aldatmacalara artık yüz vermiyoruz, iyi gözle de bakmıyoruz.”

En derin saygı ve sevgilerimle.