LAİKLİK KAVRAMI, BU MİLLETİN KABULÜ DEĞİLDİR!? (II)

Dünden devamla sohbet serimiz devam ediyor! Tekrar olacak ama, hakikati her daim haykırmak gerekir.. Ne diyoruz; “Laiklik kavramı, bu milletin kabulü değildir?”.. Aynen de öyle.. Ben de diyorum ki, “hiç değil?” Çünkü, “laiklik” denilen kavramın uygulanış biçiminde çok hile ve desiseyi içerdiğini, kimse inkar edemez.. Ki hal-i âlem orta yerdedir..

*

Dünkü sohbet faslımızda, mevzuyu hayli irdelemiştik!?. Şöyle ki, “laiklik” denilen kavram, 1924 Anayasasından tutun da 1982 anayasasına kadar, ve tabi ki bugün dahil olmak üzere, tüm mevcudiyetiyle, kendini koruyor.. Aynı zamanda, Anayasa’da “dokunulmazlık” zırhı altında, diktasını sürdürüyor..

*

Şunu kimse inkar edemez!… Türkiye insanı olarak Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle, tevhit inancına dayalı bir bütün olarak her şeye, her daim var olmuşuzdur..  Bu millet, kıtlık görmüş dayanmış, savaşları görmüş mücadele etmiş, şehit vermiş, gazi olmuş dayanmış, ama hiç bir zaman inancından, iman şuurundan zerre-i miskal taviz vermemiştir…

*

Çünkü bayrağının zemininde yer alan kırmızı rengi tamamıyla şühedaların kanından oluşmaktadır.. Ay yıldız, bir bütünlük içerisinde savaş meydanlarında akan kana, yansımasıdır.. Bu da I. Muradın Kosova’da gece kalkıp şehitlerin arasında yürürken kim şehit olmuş, kim yaralı diye kontrol ederken, o şehitlerin kanına yansıyan ay yıldızın yansımasına şahit olmuş.. Ve böylece de Ay Yıldızlı bayrağımız oluşmuştur… Bayrağımız çok kutsaldır, çok mübarektir. 

*

Şu hâlde Türkiye’deki mevcut siyaset neden çok büyük çelişkiler içermektedir.. Neden aldatıcıdır.. Çünkübayrağımızın zemininin neyi ifade ettiğini çok iyi biliyoruz, ama sahip çıkmıyoruz veya çıkamıyoruz ya da yansıtmak istemiyoruz.

*

Hep dile getirdiğim gibi!.. Ay Yıldız’ın tüm müştemilatıyla ruhunu, aba ecdadın mirasını her kesime olduğu gibi gençliğimize okutmalıyız, öğretmeliyiz ve onu ulvi değerlerin en üstünü olarak görmemiz gerekir… Okul derslerinde okutmamız, yazılı ve görsel medyaya yansıtmamız gerekiyor.. Tüm bunlar, devleti elinde tutanların sorumluluğundadır.

*

Diyorum ki bu millet bin yıldan beri küfürle, inançsızlıkla mücadele etmiştir. Şehit olmuş, gazi olmuştur ama toprakları zalimlere teslim etmemiştir. Haçlıları denize dökmüştür. Ne ile? Topla tüfekle mi? Evet o da var ama bu olduğu kadar tevhit inancıyla “Allahû Ekber” nidalarıyla bunu yapmıştır ve başarmıştır.

*

Millet olarak, ecdadımızın geçmişteki büyüklerimizin izinden yürümemiz gerekmiyor mu? Elbette ki gerekiyor. Eğer ecdadın izinde yürümezsek, onların imanını taşımazsak, boşuna çaba göstermiş oluruz.

*

Hiç birbirimizi kandırmaya gerek yoktur. Nitekim bir arpa boyu kadar da ilerleme kaydedilmemiştir. Ne sanayide, ne teknolojide, ne tarihte, ne ilim ve irfanda, ne edepte, ne de terbiye ve ahlakta? Her şeyde geri kalınmış gibi geliyor bize göre!…

*

Bu millete öncelikle ahlak lazım. Ahlak da ancak İslam terbiyesiyle yetiştirilmiş gençlikle kazanılabilir. İslam’ı tozlu raflara kaldırıp da kendiliğinden bir şeylerin gerçekleşmesi beklenemez.  Aksi takdirde topyekûn bir şekilde bu sorumluluğun altından kendimizi kurtaramayız.

*

Çok ama çok derinden düşünmeliyiz!?. Toplumsal olarak, millet olarak başımızı iki elimizin arasına alıp aşağıya bakmak lazım, derin düşünmek lazım, başını kaldırıp göklere bakmak lazım; bizim hal-i durumumuz nicedir diye? Elimizi açıp dua etmemiz lazım.

*

Nereden nereye geldik, bugün ne yapıyoruz, mana nedir? Bu memleketin tüm coğrafyasında İslam’ın gerçek manadaki görüntüsü nedir, ne değildir? Buna bakmak gerekiyor.

Kur’an’ın hükümlerinin, emir ve yasaklarının kaçta kaçı yürürlüktedir ve topluma enjekte edilmiş midir?

*

Bunları irdelemeliyiz! Ama gel gör ki yok.. Kaldı ki uygulamada hiçbirinin zerre-i miskal esamesi okunmuyor.. İslam’ın emir ve yasaklarını anlatan Kur’an hükümlerinin hiçbiri bugün millete uygulanmıyor, yürürlükte değildir.

Bu itibarla millet de gelen giden hükümetlerden, sistemi elinde tutanlardan şikâyetçidir. “Böyle olmaz” diyor. Ama kime söylüyor ki?

*

Yüz yıldan beri CHP’nin savunduğu küfür sistemi bugün hükmen yürürlükte değilse de yine de fiilen yürürlüktedir.

Her ne kadar CHP ortada yoksa da muhafazakâr partisi olarak geçinen gelen giden tüm partiler kendilerini muhafazakâr göstermişlerse de milletin oyunu alıp iktidara geldikten sonra hiç de milletin inancına sahip çıkmamıştır. İslam’ın “İ” harfi dahi uygulanmamıştır.

*

Bu da siyaset kandırmacasıdır. Çok büyük günahtır ve vebaldir. Ama yine de millet uyanmıştır. CHP’nin varlığıyla diğer partilerin varlığı elbette ki bir değildir. Halk her zaman muhafazakâr geçinen partilere oy vermiştir ve CHP’yi dışlamıştır.  Ne var kimuhafazakâr partiler de iktidarı ele geçirdikten sonra uykuya dalmıştır. Millet zaten uyanıktır onlar da uyanmazsa millet iktidar şansını muhafazakâr geçinen partilere de vermeyebilir artık.

*

Ülke insanı elbette ki kendi inancını yaşamak istiyor.  Usulden inanmak istiyor, yaşamak istiyor.. Ancak, yüzeysel değil, füruata dayalı değil. Saadete dönmesi lazım ki o zaman gerçek manada yüce İslam dini bu memlekette tüm gerçekleriyle tahakkuk etsin.

Yoksa “füruatı tut, usulü terk et” demekle olmaz zaten. Usul olmayınca füruat yalnızca kâfi gelmiyor. Bireysel olarak namaz kılmakla bu memleket kurtulamaz. Bireysel olarak oruç tutmakla memleket kurtulamaz.

*

İslam’ın tüm hükümlerini toplumun her kesiminde gerçekleştirmek lazım. İslam’ın kural ve kaideleri Kur’an’da geçiyor. Kur’an neyi emrediyorsa, bu milletin oylarıyla iktidara gelen partilerin bunu milletin huzuruna sunması lazım.

*

Yoksa böyle giderse bu memleket bir yere varamaz. Milletin inancı doğrultusunda istek ve arzuları gerçekleşmediği takdirde vebali çok ağır olur, hiç kimse de bu vebalin altından kendini kurtaramaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.