İNANCIMIZDIR BİZİ BİR YAPAN?

Çimentomuz!

"Ümmet inancımızdır"

Dil de…

Mezhep de…

İnanç da…

Irk da…

Renk de…

Kültür de…

Gelenek, görenekler de…

Coğrafik ve bölgesel farklılıklar olsa bile!

Bizi biz yapan temel faktör "ümmet" inancıdır…

Bin yıllık; "bağlılıktır"

***

Yoksa!

40-50 yıl değil…

150 yıldan beridir…

Bu coğrafyamızda…

Ülkemizde…

Enva-i "ihanetlikler" icra edildi…

Emperyalist güçler…

Haçlı orduları, "saldırdı" savaş yarattı…

İşgal etti.

Ki Osmanlıyı yıktılar…

Memalik-i İslamiye’yi lağvettiler…

***

İçten piyonlar satın aldılar…

Saraya…

Cumhuriyetin kuruluşuna; sızdılar!

Ama buna rağmen!

"Küllerinden" yeşerip, ayağı kalktı…

Kurtuluş mücadelesi verdi…

Direndi…

Dik durdu, ser verdi, ancak eğilmedi…

Tüm ırklarıyla…

Tüm inançlarıyla…

Tüm renkleriyle…

Tüm değerleri ve örfleriyle; "bir oldu?"

Yılmadı…

Yıkılmadı…

"Teslim olmadı"

Ayaklarının üzerinde durdu…

***

Ki hali hazırda bile…

Cumhuriyet ve sonrasındaki; zaman dilimi!

Vesayetçi…

Tekçi…

Jakoben…

Kemalist…

Laiklik üzerine;

İnkâr ve asimilasyona dayalı; anlayış hükmettiyse de!

Her ne kadar emperyalistlerin "nam-ı hesabına" var olduysalar da…

Rejim "milletiyle" ters düşürüldüyse de…

***

Hele ki, ektikleri tohum…

Var ettikleri, devşirmeler…

10 yılda bir darbeler ihdas ettiyse de…

Milletin tankıyla, topuyla, silahıyla…

Verilen üniformasıyla…

Vergisiyle oluşturduğu bütçesiyle…

Milli iradeyi…

Sivil siyaseti; "işlevsiz" kıldıysalar da…

Başbakanları idam ettiyse de…

Ulemaları darağacına çektilerse de…

Diliyle..

Diniyle..

Kültürüyle oynadıysa da; "asimilasyona" uğratmaya çalıştıysa da...

***

Asmayalım da besleyelim mi?

Biri sağdan…

Biri soldan; "öldürüyoruz" diyenler çıktıysa da…

Toplum mühendisliğine, soyunanlar olduysa da…

Bu "faaliyetiyle" toplumun DNA'sıyla oynandıysa da…

"Kardeş kavgasını" çıkarıp, körüklediyseler de…

Batıdan ve batıldan; "medet" umar hale geldilerse de...

***

İnancına…

Diline…

Kültürüne…

Felsefesine "pranga" vurmaya kalktıysalar da..

Yine de beceremediler…

Yine de başaramadılar...

Yiğit düştüğü yerden kalktı…

"Ümmet ve millet" olabilme bayrağını düşürmedi…

Van verdi…

Ama vatanı ve milleti teslim etmedi..

***

İşte, son yıllar…

Adları üç harfle başlayanlar…

Ki kimi yerde, beş'e çıkanlar…

Ülkede ve bölgede vücuda getirildi…

Kanı…

Gözyaşını…

Şiddeti…

İnsanlık dışı vahşeti dayatan; "şer güçler" varlık buldu…

Zincirin halkaları gibi…

İttifak içerisinde; ülkenin ve milletin başına örülen bela halleri, kesintisiz sürdüyse de…

Geri adım atılmadı…

***

Ne felaket tellallarına…

Ne felaketin organizatörlerine…

Ne felaketin tetikçilerine…

Ne de ağa babalarına..

Ne de, üst akıllarına...

Hele ki, 15 Temmuz'daki aşağılık "darbe " girişime; "eyvallah" demedi…

Başaramayacaksınız…

Beceremeyeceksiniz, dedi…

İman gücüyle…

Millet olma…

Vatan adına, "tankında, topunda, mermilerin de önüne" kendini siper etti…

Tarihsel duruşuyla…

"Darbeye silahsız milli bir darbe" yaptı…

***

Düşünebiliyor musunuz?

Tüm bu "sinsi ihanetliklere" rağmen…

Teröre…

Kendi içindeki hainlere…

Küresel emperyal güçlerin, "küresel kumpaslarına"

Diplomatik terörizmine karşı!

Taviz vermeyen; "bir ülkenin, milletin" varlığını…

***

Parasını harcıyor…

Canını veriyor…

Evladını kaybediyor…

Ama velâkin, zerre-i miskal "bin yıllık kardeşliğine, ümmet olma" vasfına, hele ki, "vatanına", halel getirmiyor…

"Bayrağını" düşürmüyor…

Koruyor…

Kolluyor…

"Bu kardeşliğimizi kimse bozamaz" diye her seferinde postasını koyuyor…

Narasını atıyor…

***

İnanmıyorum ki!

Dünyanın hiç bir ülkesi…

Ortadoğu'daki hiç bir devlet…

Ki millet…

Türkiye'deki "halklar" gibi; bütünlük adına, millet olabilme adına "direnç" gösterebilsin…

İç-dış belaları "savurabilsin, üstesinden" gelebilsin…

İçindeki; "satılmış-devşirmelere" rağmen bunu başarabilsin…

Yoktur…

***

Velhasıl!

Şiddetin,

Kanın,

Gözyaşının,

Enva-i badirenin ikmale getirdiği; 2016 yılı…

Ki son 48 saatinin içerisindeyiz!

Hafızalara, "tarihin en kötü" yılı olarak geçse de…

Yazılsa da…

Şunu iyi bilmek gerekir…

Her şerde bir hayır vardır…

Öyle ümit ediyorum ki…

Ders-i ibret noktasında…

Toplumun,

Devletin,

Siyasetin,

Yani kamunun genel itibariyle; "79 milyon" olarak…

Kendi "özeleştirili" mekanizmamızla; muhasebemizi yapacağız…

***

Ve yine…

Her daim olduğu gibi; "ümmet ve kardeş" olma, irademizi kesintisiz kullanacağız…

İnadına, inadına diyeceğiz…

Batıyoruz,

Mahvolduk,

Ülke ve millet olarak; "bölünüp-parçalanıyoruz" diyen, trollere..

Felaket tellallarına!

Efendisiz, efendilere…

Diyeceğiz ki…

"Yarınımız daha iyi olacak?"

Ne diyor, Üstat…

İnanç…

"Başarabilmenin" yarısıdır diye…

O'nun için…

Ümmet olma noktasında;

Vatanı, devleti ve milleti hep "iri ve diri" tutacağız…

Dün olduğu gibi bugün de!

Yarın da…

***

SİYASİ BİR AYAR…

Malum…

Eski Türkiye…

Yeni Türkiye diye bir polemik var…

Tabi polemiğin merkezi; "siyasiler"

Ki onlar, "işin suyundadırlar"

Ancak anlayamadığım bir nokta var…

O da şu…

Sağcısı da..

Solcusu da..

Demokratı da,

Liberali de,

Sosyalisti de,

Radikali de; "yenilik ve değişimden" dem vuruyor…

***

Ve yine…

Bu sistem,

Bu rejim,

Yasama, Yürütme ve Yargı diyerek!

"Bu kervan" yürümez…

İş bitiremez…

Yani genel itibariyle; "hal-i vaziyetten" şikayetçi…

Ama ne hikmetse!

Haydi…

Gelin "değişimi birlikte" yapalım denildiğinde…

Ya da, siyasi aktivite başlatıldığında!

Bilaistisna!

"Kıvırma, çark etme" başlıyor…

***

Bakınız!

Meclisteki tüm partiler…

Hepsi…

Seçim meydanlarında; "yeni anayasa, sivil anayasa" diye, yırtınmıyorlardı?

Vaatlerinin başında; "değişim" değil miydi?

Şimdi; kavga-gürültü, yumrukla; "direniş" gösteriliyor…

Ne yeni anayasa?

Ne sistem değişikliği?

***

Kimi; kan dökülmenin" nedeni diyor?

Kimi, kan dökülmeden olmaz diyor?

Sonuç itibariyle…

Hep ifade etmişimdir, tekrar edeyim!

Türkiye’nin…

Bu milletin…

Bu vatanın en büyük eksikliği; "çıkmazı, açması" siyasi trollerdir…

İşte bu devşirme kafaların yüzündendir ki; "belalardan" bir türlü yakamızı kurtaramıyoruz…

 

***

 İnanın…

Bu kafalar, bu anlayış sahipleri olmazsa…

"Siyasi aktörler" olarak, karşımıza çıkmazlarsa…

Söz sahibi ve vekil olmazlar ise!

Türkiye'deki mevcut yönetim şekli ne olursa olsun…

İster Parlamenter sistem…

İster Başkanlık sistemi…

İster kraliyet…

İster monarşi…

Yönetim şekli ne olursa olsun; "fark" etmez…

Bugün, yer küresinin en büyük "KÜRESEL GÜCÜ" olarak, hami olurdu?..