BİR ŞEY DEMEYELİM Mİ, SUSALIM MI?…

Yok arkadaş yok!.. Ne biz, ne gönüllü seçmen, ne de bu kentin ve ülkenin “söz sahibi” fertleri!.. Bir şeyler diyecektir, demeye de devam edecektir.. Susmayacaktır.. Yer ve zaman ölçeğinde, konuşacaktır, sesini gürleştirecektir?…

***

Doğru’ya doğru, yanlışa yanlış, eleştiriye de dozunda, yapıcı, hataların ve yanlışların telafisine gidilmesi yönünde duruş ortaya koyacaktır.. Demokrasinin, fikir özgürlüğünün gereği de budur.. Ki, bu minvaldeki duruş herkes için sorumluluk ihtiva edicidir..  Hen mevzuda böyle olmalı!…

***

Hep derim!.. Diyarbakır’a dair her ne konuşulursa konuşulsun, siyasi ve ideolojik kulvarlar farklılık arz etse de, sözüm hep kent milliyetçiliğine odaklanmıştır.. Kentin kazancı varsa, ordayız, değilse yokuz.. Diyarbakır’ın sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel mevzuları vaki ise; akan sular durur!…

***

Onun için de, kimse gocunmasın, gönül koymasın, tepki vermesin!.. Kimse de bu yöndeki ifadelerimizi bir algı operasyonudur yaygarasıyla anlamsızlaştırmasın!… Ya da verilen destekleri de, yanlış olarak, konumlandırmasın.. Kaldı ki, görünen köy kılavuz istemez, hakikatlerin de üstü örtülemez!..

***

Eğer ki bir mevzu konuşuluyor ve tartışılıyorsa ona dair duruş varsa vardır, yoksa yoktur olmalıdır?!.. Böylesi kısa bir girizgahın ardından,  özelde Diyarbakır, genelde ülke genelinde oy kaybı yaşayan AK Parti’ye dair, ettiğimiz bazı kelamlara gösterilen gocunmalara gelmek istiyorum!?..

***

Neymiş!.. Bir şey yazıp çizmeyin, konuşmayın.. “Yani üç maymun rolünün benimsenilmesini” istiyorlar, zat-ı muhterem!.. Kelam ettiklerimizi de, “algı operasyonu ya da yargısız infaz” olarak, kendilerine göre kerametleştiriyorlar!.. Denir ya yok daha neler?…

***

Ey zat!.. Sen eğer ki, Partinin yetkili organının başında isen.. Seçim işlerinden sorumlu isen.? Sandık da ve seçmen de senden soruluyorsa!.. İl Başkanı, Teşkilat Başkanı, İlçe Başkanı.. Seçilmiş vekil isen.. MKYK üyesi isen.. Partinin, ekmeğini suyunu yemişsen?…

***

Ve seçimde, tarihi bir hezimet yaşamışsan!.. Elinden belediye-ler alınmışsa.. Matematiksel olarak, yüzde 30’lardan yüzde 10 değil de, yüzde 10’lara düşmüşsen!… Ki bu Diyarbakır için verdiğim rakam.. Ülke genelinde ise, Ana muhalefet seni sollamışsa, 21 yıllık liderliğini ikinci sıraya düşürmüşse?!..

***

Öncelikle sen!.. Ve siz, adaylar.. Seçim öncesi, mangalda kül bırakmazcasına gittiğiniz her yerde, konuştuğunuz her platformda, bu seçimi biz kazanacağız diyendiniz.. Oy yüzdeliklerini dahi, iddiaya girerek ifade edenlerdiniz!.. Belediye Meclis üyeliklerini belirleyenler de sizler oldunuz!… Kontenjanlar bile, ayırdınız!..

***

Vaziyet bu iken!.. Sandıktan çıkan sonuç, hanginizi doğruladı.. Hiçbirinizi doğrulamadı bilakis sizinkisi atmasyon dedirtti.. Ne söyledikleriniz, ne vaat ettikleriniz, ne de iddia ettiklerinizin bir tekini dahi, ikmale getiremediğiniz gibi, tutturamadınız da?!..

***

Peki biz ne diyorduk “eğer ki bir oy varsa, o oy Erdoğan’ındır, sizin zerre-i miskal oyunuz yok.. Yeter artık, partiye hamur olma halleri.? Ahalide karşılığı olanlar, sahada yer alsın.. Bu gidişatla, bu kılavuzlukla, bu söylem ve eylemlerle bir şey çıkmaz.. Hezimet yaşarsınız.. Geçmişten dersler çıkarın dedik..” Sonuç yine bizim dediğimiz çıktı?..

***

Sormak istiyorum!.. Bir yenilgi var mı var!.. Hem de, hezimetin de ötesinde?.. Sana oy verecek olan, binlerce, onbinlerce seçmen sandığa gitmiş mi gitmemiş?.. Ya da başka partilere meyil etmiş mi, etmiş?.. En önemlisi de, demokratik, özgür ve bağımsız, müdahalesiz, kaygısız bir şekilde sandık kurulup, tercihler yapıldı mı yapıldı?.

***

Hasılı kelam!.. Vaziyet bu iken.. Birisi çıkıp, ey arkadaş, ey partinin yetkili zevatı, niye bu böyle oldu, senin, sizin, teşkilatın, adayının, seçim koordinasyon merkezinin, bu işte bir dahli, hatası, yanlışı, yok mu?.. Deyin neden bu hezimet yaşandı, yaşatıldı, bi açıklayın, izahat verin deme hakkı yok mu?..

***

Ama, yanıt yok!.. Özeleştiri de yok.. “Haklısınız vallahi büyük bir hezimet yaşadık, şimdi kendi içimizde, sorgulama yapıyoruz” demek de yok.. Var olan ne?.. “Siz nasıl oluyor da, suyu bulandırıyorsunuz. Algı operasyonu yapıyorsunuz. Bize fatura kesiyorsunuz…” En garibi, partiye kırgın olan seçmen var, insanlar var noktasındaki gerçeğe bile göz kapatılıyor?

***

Küçük olsun, benim olsun mantığı güttüğünüz içindir ki, sürekli bir kan kaybı yaşanıyor.. İşte önceki gün gördük, Partinin Lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hakikati haykırdı.. Bu gerçeğe parmak basarak, bütün açık sözlülüğüyle dile getirip ifade etti..  "Bayrak değişimine gideceğiz. Bünyemizde gerekli değişimleri yapacağız."  Hadi bakalım deyin öyle değil diye!… Diyemezsiniz!..

***

En izahtan ırak olan da, sorsanız peki tüm bu olup bitenden kim sorumlu, ağızlarını açtıklarında parti yöneticileri sorumlu değil diyecekler!.. Tipik bir CHP mantığıyla; seçmen sorumlu diyecek kadar garipleştiler?.. Öyle ya, seçmen sandığa gitmemiş, uykularından kalkmaya üşenmişler.. Bir de Ramazan ayı oruç. Hafta sonu, kimse giyinip, gitmemiş!..

***

Yok arkadaş yok!.. Birileri fena şekilde, hesap vermesi gerekir.? İşi öyle olağan akışına bırakmaz, bırak öyle gitsin, demek olmaz, olamaz da?!.. Seçmenle, bu kentin ahalisiyle, bir bütünlük içerisinde sadece işi düştüğünde, ya da seçimden seçime selamlaşma çerçevesinde tutup, kendi özel işine organize alma haliyle, bir yere varılamaz, varılamayacağı gerçeğini bunların görmesi lazım!?.

***

Bu kulvar, bu anlayış, bu küçülme hali zilletlik getirir.. Çünkü hükmedilen siklet, bu zilletliği kaldırmaz.. Erdoğan’ın o tarihsel, büyük sözü olan, cümle ikmale getirilmediği sürece, “biz bu milletin ta kendisiyiz” haykırılıp, sinerjini yaratmadığınız müddetçe, bildik alaboralar devam eder!.. Çıkış noktası, AK Parti’yi dirilten millet olmalı, kişisel özel işler olmamalı…

***

 

GÜNÜN SÖZÜ..

İnanmışlık odur ki; “biz bitti demeden, çıkılan yolun bitmeyeceğini” haykırabilmektir!..

 ***

HAYIRLI CUMALAR..