BATIL VE YANLIŞ BİR SİSTEM!? (II)

Evet, sevgili okurlar.
Cuma günkü sohbetimizde şu ifadeleri kullanmıştık;
“Toplumun milli iradesi dışında olan bir siyaset, siyaset değildir.
Milli irade dışına taşınan siyasetler hiçbir alanda toplumu temsil edemez ve ülkeye yeni bir yenilik de getiremez?”
Deyim yerindeyse “Eski tas, eski hamam” denilebilir?
Zira önceden neyi yapamamışsa bundan sonra da daha iyisini yapamaz. 
Diğer bir deyimle; neyi yapmışsa bundan sonra da aynısını yapar.
Edinilen deneyimler doğrultusunda Türkiye’de bugüne kadar çağdışı bir Anayasanın hegemonyasıyla, siyaset yapıla gelmiştir.
Antidemokratik, hukuk dışı, milli irade dışında her şeyi kitabına uydurma şekli zaten orta yerdedir.
Muhalefetiyle, iktidarlarıyla, hiçbiri diğerinden ayırt edilemeyecek bir hal yaşanmaktadır.
Demokratik hukuk devleti olarak adlandırılan mevcut bir sistem ve bu sistemin temsilcileri siyaset alanlarında; ruhaniyetten ve manadan uzak, hep maddiyata münhasıran toplumun ve seçmenlerin gözünü aldatmak için, boyama formülleri kullanarak halkın önüne maddiyatı koyuyorlar.
Hem de çaprazlama vurarak, her şey ters yüz edilerek ortaya konuluyor.
Demokratik sistem, hür bir seçim uygulaması deniliyor.
Oysaki Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki uygulanmakta olan sözde demokratik seçim sistemi, deyim yerindeyse tam bir curcuna.
Muhafazakâr olarak kendini gösteren iktidar partisi Ak Parti’nin milletvekili adayları, denilebilir ki hiçbir ilde, ilçede sağlam zemin üzerinde yürümemekle beraber, tam tersine büyük sıkıntılar içerisinde siyaset yapmaktadırlar.
***
Örneğin; “Kimin eli kimin cebinde belli değil”.
Aday olarak gösterilen ve sözüm ona seçim atmosferini normalleştirmeye çalışan, aynı partinin seçim organizasyonunu elinde tutanların dahi ne anlayışta ve hangi ideolojiye hizmet ettiği bile belli değildir.
Tümüyle olmasa bile çoğunlukta aynı anlayışı taşımaktadırlar.
Tabiri caizse iktidar partisi bu coğrafyada kendi eliyle, kendini arkadan vuruyor ve farkında bile değil.
Veya farkındaysa da peşinen ülkeyi HDP’ye teslim etme görüntüsünü vermektedir.
Örneğin; Batman’da oluşan ve cinayetle sonuçlanan partililer arasındaki kavga ve nihayetinde bir gencin ölmesi…
Bugün Batman’da Ak Parti’nin seçim çalışmaları tamamıyla olmasa dahi anormal bir şekilde kilitlenmiş.
Van ilinde belki Ak Parti bir aday dahi çıkaramaz.
Diyarbakır, zaten başlı başına sorun.
Yıllardan beri bakanlık mevkiini ihraz ettiğinden bu yana partiye zerre kadar halkın teveccühünü kazandıramamakla beraber, hep bakanlığının bünyesindeki verilen yanlış görüntüler ve yolsuzluk, usulsüzlük şaibeleri ayyuka çıkmıştır.
Ve hala ne yazık ki aynı kişi, sözde katkıda bulunmak üzere Diyarbakır’a gelip seçim çalışmaları görüntüsü vermektedir.
Zaten önceden bu şahsın seçmenler nezdinde herhangi bir kıymet-i harbiyesi olmamakla beraber, halkın güvenini de kazanamamıştır.
Bir yerlere gelmişse de unutulmamalıdır ki iktidar partinin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzü suyu hürmetiyle olmuştur.
***
Mardin’e gidiyoruz.
Dün akşam Sayın Miroğlu medyaya konuştuğunda, insanı adeta derinden derine düşündürüyor.
Ve ümitsizliğe sürüklüyor.
Orhan Miroğlu Beyefendi. 
Yakından tanıdığım bir insan olma hasebiyle; kişisel olarak asaletli bir insan olup, gerçek manada Kürt kimliğini taşıyan, inanmış bir insan olduğundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Ama medya önünde konuştuklarını da hafife almamak lazım…
Köylerin, adeta HDP’nin yan kuruluşu olan PKK’nın kontrolünde olduğunu söylüyor.
İktidar partisinin bir mensubu olarak "Mardin ili bölgesinde köylere, ilçelere rahatlıkla ulaşılmıyor, gidilemiyor" diyor.
Köyler, ilçeler ve seçmenler çok büyük tehdit almakta olup, kendisi de ancak aşiret türünden silahlanarak mücadeleye girmek zorunda kalıyor.
Bu hal, bu görüntü, ne yazık ki sözüm ona demokratik, hukukun üstünlüğüne inanmış bir ülkede yapılıyor.
* * *
Deveye demişler ki “boynun neden eğridir?”
Deve demiş ki “Benim nerem doğru ki”
Bu demokratik geçinen seçim sisteminin, yasalarının ve anayasasının ne kadar eğri büğrü olduğu, deve misali artık boynunu da aşmış ve gövdenin hepsi eğri ve yamuk durumda.
Ne yazık ki batıl bir sistem, küfür ve zındıkaya dayalı bir rejimin hali pür melali meydanda.
Adeta tabulaşmış çağdışı Kemalizm putçuluk anlayışıyla yönetilen bir Türkiye, acaba ne zaman sağlam ve kaygansız bir zemin üzerine oturtturulabilir?
Doğrusu, düşündürücüdür.
***
Dün Sayın Cumhurbaşkanı, Şanlıurfa’da toplu açılış töreninde çok önemli konulara değindi.
Dünya ve Amerika siyasetinden iç siyasetimize kadar ve muhalefetin çalışmasına kadar, iktidarın çalışmasına kadar, nerdeyse her şeyi dile getirdi.
Ama konuşmalar ümit verici, güzel konuşmalar ve bilimseldi.
Natıkası çok düzgün bir belagata sahip Cumhurbaşkanı, Başbakanlık sıfatından tut şimdiki taşıdığı Cumhurbaşkanlığı sıfatına kadar, dile getirdiği tüm tespitler doğrudur ve katılabilinir.
Ama her nedense hep lafta kalıyor.
Eğer Türkiye bu seçim sath-ı mailine girerken, seçime 14 gün kala bir zemin atmosferi içerisinde yürüyen Türkiye’de, seçim bölgelerindeki seçmenlere ve seçilmek isteyen adaylara serbest bir çalışma şansı elde edilemiyorsa ki kanıtlayıcı deliller ortada…
Buna da demokratik seçim özgürlüğü adı veriliyorsa, halkın söyleyebileceği tek ifade şudur ki tümüyle gerçek dışıdır ve yalandır.
Bu sistemin bu şekildeki uygulanması demokratik değildir, antidemokratiktir.
Çünkü hür bir zeminde oyunu kullanabilecek olan; “ben oyumu şuraya veriyorum, buraya veriyorum diyen” seçmenlerin hiçbirisi, demokratik bir zemin üzerinde değildir, kaygan bir zeminde yürüyor.
Bu nedenle yazımıza başlık olarak kullandığımız “Batıl ve yanlış bir sistem” ifadesi zaten kendini ele veriyor.
Gerçekten; sistem batıldır, yanlıştır, antidemokratiktir, insan temel hak ve özgürlüğüne aykırıdır, bu anayasa darbeci vesayete dayalı bir anayasadır.
Boşu boşuna milleti birbirine düşürmüştür.
Bundan sonra da ne yazık ki aynı tehlikenin sürdürülmesi de söz konusudur.
Bizden dostça uyarı…
En derin saygı ve sevgilerimle.