ZULÜM VE TOPLUMLAR!?(II)

Evet sevgili okurlar.
Bugün kameri takvime göre, üç ayların başı olan Recep ayının beşinci günü.
Bu mübarek üç ayların başlangıcı olan Recep ayının ilk Cuma gecesine rastlanan gece; "Regaip Kandili" olarak bilinmektedir.
İslam dünyasının geleneği ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in de uygulaması olarak kutlana gelen bir gerçektir.
Yine bu mübarek Recep ayının 27. Gecesi ise Miraç gecesi olarak adlandırılıyor…
İslam tarihi boyunca uygulana gelmiştir bu ibadet dolu geceler.
Keza Şaban ayının 15. Gecesi Beraat Gecesi olarak biliniyor..
Pek tabi ki Ramazan ayının da 27. Gecesi de; Kadir Gecesi olarak uygulanmaktadır.
Ki, Kadir gecesi ayetle sabittir.
Diğer gecelerin hakkında ayet olarak açıkça herhangi bir kayıt olmamakla beraber Hadis’çe sabittir..
Ve Efendimiz (s.a.v) tarafından uygulanmıştır.
Bu itibarla tüm İslam dünyasının ve sizlerin de bizlerinde Regaip Kandili kutlu olsun.
Nice nice hayırlara vesile olması dileğiyle...
***
Sevgili okurlar.
Bilindiği üzere yazı serimiz; “Zulüm ve Toplumlar” başlığını taşıyor.
Nerdeyse bir haftadan beridir "bu mevzu üzerine" sizinle hasb-i hal ediyoruz.
Dayandığımız nokta, inandığımız yüce Kur’an-ı Kerim’in Hûd suresinin 112. ve 113. Ayetlerinin mahiyetidir.
Ki bu ayetlerin yüce mealleri kapsamında konuyu ele almıştık.
Zira bu her iki ayetin derin anlamları var.
Toplumların yaşamlarıyla ilgili olup, geleceklerinin teminatı için, insanlara peygamber vasıtasıyla gönderilen ayetlerdir ve gerçekten toplumlar arasındaki barış unsurunun sağlanmasında yol göstericidir.
Çünkü bu her iki ayetin yüce mealleri olan istikamet, yani dürüstlük ile zalimlerin yanında yer almama koşusu, bütün beşeriyetin barış simgesini temsil eden ilahi mesajlar.
***
İşte 112. Ayetin yüce meali; 
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”
Emr-i ilahi Hz. Muhammed (s.a.v)’e yönelik tüm ümmeti ilgilendiren bir mesajdır.
Toplumların geleceklerine yönelik bir ilahi düsturdur.
İlkedir ve vazgeçilmez olmazsa olmazıdır.
Keza 113. Ayet ise; 
“Zalimlere yanaşmayın, zalimleri desteklemeyin, az bir yanaşma tarzınız dahi siz cehennem ateşiyle azaplandırılacaksınız”
İşte, ilahi bir hükümle İslam’a inanan İslam dünyasını uyarmakla beraber, tüm beşeriyete bir ikazdır ve uyarıcı mahiyetindedir.
Yani ayetlerin hulasa anlamı toplumlar arasındaki hayat ilişkileri, tüm günlük hayat akışı dürüstlük ilkelerine dayanmalıdır.
O pencerede gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Nitekim bu paralelde, bu meyanda, aynı o tarzda bir de “zalimlerin yanında da yer almayın” diyor.
Evet, zalim derken yalnız zulüm yapan bir kişiyi kastetmiyor.
Zalim kişiler kastetildiği gibi o zalimlerin zulmünü bilerek veya bilmeyerek destekleyen tüm toplumları da kastediyor.
Hatta rejimleri.
Hatta düzenleri.
Hatta yasaları ve anayasaları benimseyen tüm toplumları ikaz ediyor.
Bu sorun, büyük bir sorundur.
Gerçekten İslam ulemaları arasında çok değişik görüşler olmakla beraber, bazı fıkıh ulemalarının da ittifak etmeleriyle beraber, ağır basan görüşler anlattığımız gibidir ve o yöndedir.
Yani “zalimlerin yanına yanaşma, az bile olsa meyil etme” hükmü bunu gerektiriyor.
***
Aslında bu uyarı ekseriyetiyle;
Devlet otoritesini elinde tutan, milletin oylarıyla milli iradeyi eline geçiren devletlerin başındaki devlet adamlarına yöneliktir.
Onları kastediyor.
Yani devlet ve toplumları yönetenlerin yönetim biçimleri, mutlaka Allah’ın hüküm ve kanunları paralelinde olması gerekir.
Allah’ın emr-i maruf dediği şeyleri uygulamak, nehyi münker dediği şeyleri de, yasaklaması lazım.
Nerede olursa olsun, bu tür rejimin uygulayıcılarının emir ve hükümlerine itaat etmek vaciptir ve onların emirlerinden çıkmak da günahkârlıktır.
Hatta Allah nezdinde dahi suçtur.
Ufak tefek hataları dahi olsa görmezlikten gelinir.
Zira ellerindeki uygulama gerçeği daha büyük bir biçimde önemlidir.
Önemli konularla ilgili olduğu için de büyük önem taşımaktadır.
Toplum olarak onların hiçbir zaman emir ve direktifleri altından çıkılamaz.
Amma velakin.
Tam tersine uygulama biçimleri İslam dışı olan rejimler ve yönetimler olunca Müslüman bir toplum, inancı gereği onlara itaat etmeyebilir.
Hatta etmemelidir de.
Karşısına çıkıp ayaklanma gibi bir durum değil.
Ancak demokratik ve meşru zeminlerde hak arama yoluyla onları tenkit edebilir, uyarabilir, onlara oylarını vermeyebilir.
Ve hatta birleşerek büyük milli birliktelik gücüyle onlarla yasal biçimde mücadelesini de yapabilir ve yapmalıdır da.
Zira yoldan çıkan ve Allah’ın kulluğundan insanları alıkoyup tağuti düzenlerin hükümleri altına insanları sokan yönetimlere itaat edilemez.
Eğer severek onlara uyulursa veya itaat hükümlerine inanarak, bel bağlarsa, dinden çıkabilme tehlikesinden kendini kurtaramaz.
Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerim’in Maide suresinin 78. Ayeti şöyle; 
İsrailoğullarının Hz. Davut ile Hz. İsa’nın lisanıyla lanetlenmiş olmalarının sebebi, Allah’ın emirlerini uygulamadığı için ve yasaklarını da meşru kıldıkları için Allah’ın lanetine maruz kalmaktan kendilerini kurtaramamışlardır.
Bu bir hükümdür.
Keza Efendimiz (s.a.v), Meclis-i Nebevi’de sahabelerle otururken şöyle yemin ediyor;
“Benim nefsimin elinde olduğu o yüce Allah’a yemin ediyorum ki siz inanmış bir ümmet olarak sizi yöneten insanları doğru yola, doğru işleri yapmaya zorlamazsanız…
Yani Allah’ın emirlerini yapmaya, yasaklarını da terk etmeye davet etmediğiniz müddetçe, siz hiçbir zaman Allah’ın gazabından kendinizi kurtaramazsınız.
Yani otoriteler kendi milletlerini doğru istikametler paralelinde yönetmedikleri takdirde, topluma düşen en önemli görev;
Onları doğru yola davet etme zorunluluğudur.
Bunu yapmadıkları takdirde Allah nezdinde zalime yardım edenler durumuna düşersiniz diye inancımız gereği ayet ve hadisle sabit olmuştur.
Aslında başta ifade etmeye çalıştığım gibi devlet otoritesini eline alan ulul emir kişiler, milletin inanç paralelinde hareket ettikleri müddetçe, onlara uymak, emirlerini yerine getirmek, onların yanında yer almak, millete vacip ve hatta farz-ı ayn durumundadır.
Ama tam tersine iseler..
Bu tür İslami inanç dışında batıl ideolojiler paralelinde hareket edenlerin yanında yer alıp alkış tutmak, onlara oy vermek, küfre gitmekten o toplumu kurtaramaz.
En derin saygı ve sevgilerimle.