ARAKAN’DA TAM BİR İNSANLIK DRAMI YAŞANIYOR!

 

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü yazımızın başlığından da anlaşıldığı gibi Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın Kazakistan’ın başkenti Astana’dan dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularına karşı vermiş olduğu cevaplar, sohbetimizin ana konusunu teşkil edecek..

Gerçekten olup-bitene karşı vermiş olduğu yanıtlar, sevindirici ve ümit vericidir.

Sayın Erdoğan’ın kesinlikle havadan cıvadan konuşmayacağını yıllardan beri yazıyoruz, çiziyoruz ve takip ediyoruz.

İnanın, her söylediği laf, her ifade ettiği cümle, altın harflerle yazılsa yerli yerindedir..

Ki yazılması lazım..

Çünkü hepsi "birer vecizedir…"

Nitekim, ne diyor Erdoğan..

Diyor ki..

“Arakan’da tam bir insanlık dramı yaşanıyor.

Tabii Bangladeş’in de sıkıntıları var.

Ama biz Bangladeş’i bu noktada yalnız bırakmayız.

Umudumuz, bir an önce yer tahsisini yapmaları…”

Bu ifadeler, Erdoğan’ın İslam dünyasına ne kadar bağlı bir lider olduğunu açıkça göstermektedir…

Hiç kuşkusuz ki, Türkiye’nin lideri olması hasebiyle bu görüntüyü verdiği de bir gerçektir....

İnanın, başka bir İslam ülkesi olmuş olsaydı, ne mümkün bunları ifade etmesi…

Zira İslam ülkeleri dedikleri gerçek bir ülke de yok.

Ancak ülkecikler vardır.

Ciddi bir devlet yok..

Ancak devletçikler vardır.

Hani demişler ya; “Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle yola çıkarsak…

Olup bitenler tümüyle zaten bize okutulmaktadır.

Yeniden yazıp sayfaları doldurmaya gerek yok.

* * *

Bakınız.

Suudi Arabistan, ABD’ye yaşanan "kasırgadan" dolayı, 290 milyon dolar bağışta bulunuyor…

Ki bu da, düşündürücüdür.

Onlar, İslam dünyasının inandığı Mescid-ül Haram ve Kabetullah’ın hadimi (hizmetkârı) sıfatını taşırken, Medine-i Münevvere’deki Mescid-i Nebevi’nin de hizmetkârı olarak telakki ediliyorlar.

Gerçekten bu ülke, dünya İslam hacılarının oraya giriş-çıkışları olmasa hiç bir zenginliği yoktur..

Güç sahibi de hiç olamaz…

Ama ne yazık ki, "zenginlik" içerisinde yüzüyor..

İslam dünyası, o büyük İslam mabetlerini ziyaret etmek için gereğini yaparak oraya akın ediyor..

Aşk-ı ilahiye ve aşk-ı Muhammedi’ye yolunda yanıp tutuşan Müslüman halk, buraya gidiyor...

Ama gönül arzu ediyor ki, Suudi Arabistan o bütçesini ABD’ye değil de mağdur, perişan, mustazaf durumdaki diğer İslam ülkelerine bu yardımı yapmış olsaydı….

Daha yerinde ve daha bereketli olmaz mıydı?

Elbette ki olurdu…

Ama heyhat!

Bunu yapmadı.

Yapmaz da.

2013’te Mısır’daki yapılan darbenin baş koruyucusu ve destekleyicisi durumunda olan Suudi Arabistan, dillere destan oldu.

Bunu telaffuz ede ede dillere artık pelesenk oldu.

Ama kime anlatırsın?

Peki, aynı bu devlet bu felsefesiyle gerçekten İslamiyet’i temsil ediyor mu?

Bize göre hayır.

Ancak akıtılan para “İhvan-ı Müsliminlere değil”, “İhvan-ı şeyatinlere" gidiyor.

Gerçekten “İhvan-ı Müslimin”e bu para gitseydi, bugün Suriye bu hale düşmezdi?

Küfrün eline geçmezdi.

Mısır’a gitseydi, Mısır’da kurtarmıştı kendini.

Arakan’a gitse, inanın Arakan için de kurtuluş olurdu.

Ama ne çare ki ABD'ye 290 milyon dolar değerinde yardımı yapıyor…

Arakan’a ise 10 milyon dahi harcamıyor.

Sormazlar mı, hayrola?

Bu nasıl bir yaman çelişki?

İhvan-ı Müslimin nerde?

İhvan-ı Şeyatin nerde?

İhvan-i Şeyatin'e giden 290 milyon dolarlık yardımı "kasırga" alıp götürüyor..

290 değil, 400 milyon doları götürüyor Allah'ın tufanı..

İşte şeytana giden yardımın akıbeti bu…

Keza Katar.

ABD’nin Florida eyaletine gönderdiği yardım 30 milyon dolar.

Arakan’a ise 100 bin dolar.

30 milyon dolar nerede?

100 bin dolar nerede?

Demek ki iman nokta-i nazarında bunu irdelersek, bunun teftişini yaparsak, Arap dünyasında ve bazı İslam ülkelerinde ibre yukarılara değil, hep aşağıya düşmektedir..

Nerdeyse sıfırlanıyor.

“Bu nereye kadar devam edecek?” denilse, kimse cevap veremez.

Cumhurbaşkanı, bugünlerde bunlara karşı ne kadar iyi davranırsa davransın, kesinlikle beklenen hedef kaçmış durumda.

Ulaşamayız.

* * *

Evet, sevgili okurlar...

İhvan-ı Müslimin ile İhvan-ı şeyatin arasındaki seçimi yaparsak…

İhvan-ı Müslimin Mısır’dır, ama onlara karşı savaşıyor.

Deyim yerindeyse köküne kadar iniyorlar.

Ama ihvan-ı şeyatin denilen İsrail ve ABD’ye adeta dest-i muhabbet uzatarak, oldukça köleleşiyorlar.

Sormazlar mı; "bu ne biçim Müslümanlık?"

Şekilcilikten ibaret olan bir İslamiyet’i yaşıyorsunuz…

Elbette ki sorulur bu.

Hiç kimse sormasa Recep Tayyip Erdoğan bunu soracaktır.

Zira Recep Tayyip Erdoğan, Allah ebediyen razı olsun.

O misyonla yetiştirmiş kendini.

Hayatını bununla geçirmiş durumda.

Allah İslam dünyasının başından eksikliğini göstermesin.

Ama ne var ki İslam dünyası, sahipsiz olarak elini gerçek Müslümanlara değil, yani İhvan-ı Müslimin’e değil, ihvan-ı şeyatinlere el uzatıyor.

Yani şeytan kardeşlere...

Ve amelsiz bir İslamiyet’le kendini tanıtmaya çalışıyor.

Onun da ne kadar geçerli olduğunu yüce Allah bilir.

En derin saygı ve sevgilerimle.