İSLAM DÜNYASININ GERİLEMESİ ve BÜYÜYEN FİTNE?!!

Evet, sevgili okurlar.
Gerçekten İslam dünyasını geriye bırakan "mevcut fitne" unsurlarıdır.
Günümüzdeki Müslümanlar için  "işte bu fitne unsurları" çok "büyük tehlike" arz ediyor.
Bu gerilemenin ve gerilmenin nedenlerinden birisi ve en önemlisi de Müslümanların dini inançlarından "gevşek davranmalarıdır" ve "İslam’ın temel ruhunu" yaşamamalarıdır.
Bunun yanı sıra Müslümanların içine girerek, kılıktan kılığa bürünüp pozisyon değiştiren münafıkların varlığı da söz konusudur.
Gerçekten en büyük tehlike içten gelen tehlikedir.
Dıştaki tehlike zaten biliniyor ve kendini gösteriyor.
Ona göre koruma tedbirleri alınabiliniyor.
Fakat içten gelen tehlike; tabiri caizse her şeyi bitiriyor…
Dış düşmanların yapamadığını "iç düşman" yapıyor.
İslamı içten kemiren kimliksiz güruh özellikle kişisel rantını her şeyden üstün tutar.
Hissettirmeden; içten sömürür ve devlet içine "sinsice" sızar.
Devletin birçok önemli kilit noktalarını ele geçirir.
İşte bu şer yapıların "sömürücü" uygulamaları karşısında inanan halk, der demez ümitsizliğe düşer ve bağlılık iplerini yavaş yavaş koparmaya başlar.
Ve böylece İslam; layık etmediği yere düşer ve bir daha da kimse onu toparlayamaz duruma düşer.
İşte, bugünkü hali âlem, İslam dünyasının içine düşmüş olduğu dram, bunun başlıca kanıtlayıcı delilidir.
Nereye gidersen git, bugün İslam dünyasını yöneten; tümüyle olmasa bile en azından güçlü tarafını eline geçiren münafıkları, hain, dışa bağımlı, dost görünümlü olup iç düşmanlık edenlerleri görürsünüz!,
İslam dünyasını "gerileten" en büyük fitne unsurları işte bunlardır.
İnkâr edilemez.
Bu nedenledir ki en büyük yüce önderimiz olan Kur’an-ı Kerim, “Bakara” suresinin 8. ayettinden tutun da 20. ayete kadar.
Aradaki bu 13 ayet; toplumun içindeki dost görünüp de düşman muamelesini yapan, kimliğini gizleyen münafıkları anlatıyor.
Zaten yüce kitabımız, birçok yönüyle bozgunculuk yapan, toplumun, ümmetin iç huzurunu bozan, adeta bir tahrip kalıbı gibi toplumun altını üstüne getiren, karıştıran, fitne sokan bu unsurları anlatıyor.
Kur’anın tümünde değişik versiyonlarla, değişik sure ve ayetlerde 317 tane ayet bu iç bozguncuları bize tarif ediyor.
***
Bu nedenle emperyalist küfür dünyasının İslam dünyası üzerine oynadıkları rolün en önemlisi; bu tür münafık ajanları içeriye sokarak, militan olarak kullanmalarıdır.
Dıştan seyrediyor, deyim yerindeyse “Bıyık altından gülüyor..”
Ama İslam coğrafyasının içine sokarak yetiştirdiği meçhul kimlikli, Müslüman görünümlü nice dönmeleri kendine militan olarak kullanıyor.
Onun için İslam dünyası, bir türlü iki yakasını bir araya getiremiyor.
Zira gerçekten düşman kimliği bilinmediği zaman daha çok zararlı oluyor, daha çok habis oluyor, daha çok yalancı oluyor, bozguncu oluyor.
Bu nedenle İslam dünyası ne yazık ki bir türlü kendi kimliğini tespit edemiyor.
Keşke ah biran evvel gerçek kimliğine ulaşabilse bu İslam coğrafyası…
Pusulasını şaşırmasa…
Ama heyhat!
Ne çare ki bir türlü o hedefini yakalayamıyor İslam dünyası.
Kör, topal bir yerlere gelmeye çabalayan Müslümanlar, oldukça dini gerçeklerini ihmal ediyor.
* * *
Hâlbuki yüce İslam dini Allah tarafından insanlığın yegâne kurtarıcısı ve herşeyiyle donatılmış bir din olarak gönderilmiş…
İnsanlığa layık olan bütün değerleri bünyesine taşımış ve insanlara dağıtmış…
Ne yazık ki Müslümanlar nasibini ondan bir türlü alamıyor.
Hiç kuşkusuz ki, ilimsiz, bilgisiz, okumasız, kuru bir ibadet şekliyle bir yere gidilemez.
İllaki inanç, amel, ne kadar güçlü olursa olsun, ilimsiz olmaz.
Teknolojisiz olmaz…
Toplumları toplum yapan, ülkeleri güçlendiren, coğrafyaları üstün kılan temel unsur, "ilimle amelin" birlikte, faal olmasıdır.
Tek başına amelsiz ilme dayalı inanç ve itikad geçerli olmamakla beraber, ilimsiz amel ve itikad da geçerli değildir.
Günümüzdeki çağdaş, muasır medeniyete tırmanan dünya, ilerlemenin, yücelmenin, bazı kuralları kullandığı için kesinlikle fesat ve bozgunculuk yaptığı halde, Allah onlara fırsat verir.
Tıpkı sözde batı medeni dünyanın günümüzdeki yaşam tarzı gibi…
Zira onlar bu dünyada Allah’ı unuttukları halde, Allah onlara rızık ve varlık kapısını açar.
Neden mi?
Çünkü elini sebeplerden, teknolojiden, sanattan, çalışmadan gevşetmiyor.
Sımsıkı teknolojiye sarılıyor ve hedefine ulaşıyor.
Bu da Allah’ın değişmeyen kanunlarından birisidir.
Oysaki İslam dünyası bunu yapmıyor.
Dinde samimi olma şartıyla; ilim, itikad ve amel beraber olduğu zaman kat be kat batı dünyasını geçecektir.
Nitekim insanlık tarihi buna şahittir.
Ama dindeki istikametini düzeltmeyen İslam dünyası hiçbir zaman yerleşim gerçeği, gücü bulamaz.
Eğer İslam dünyası batı dünyası gibi maddeye sarılırsa, ruhun mana değerini gevşek tutarsa, oldukça uçuruma yuvarlanır.
Ümmetin tarih boyunca ülkelerden ülkelere at koşturarak, fütuhat ve başarı elde etmişse, kesinlikle ruh unsurunu sağlam tutmuştur.
Maddeden ayırmamakla beraber, maddeden fazla ruhunu sağlamlaştıran bir İslam dünyası hiçbir zaman eğilmez, bükülmez, gerilemez.
Bu kesinlikle şarttır.
Kalkınmanın, ilerlemenin, barışın, kardeşliğin temel şartıdır.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Ermiş bir İslam âlimi Şeyh Ahmedê Cêzîrî, Kürtçe divanında mealen şöyle diyor;
“Süratle gelişen, parlayan bir ruh, eğer dünyanın çamur ve bataklığına batarsa, tez be tez kendini o beladan kurtaramaz”
Onun için, sağlam bir İslam ruhu, güneş gibi parlayan bir mana değeriyle ayakta olması gerekir.
Yoksa inançsız ve amelsiz bir dünya bataklığına batan bir ruh, hiçbir zaman parlayamaz, gelişemez ve geliştiremez kendini.
Sevgili okurlar.
Başınızı ağrıtmadan, tek kelimeyle…
Siyaset alanında olsun, ticaret alanında olsun, ekonomi alanında olsun veya eğitim alanında olsun, her nerede olursa olsun, tüm günlük hayat faktörlerinin başarısı; sağlam ve dürüst bir siyasete bağlıdır, bir devlet yönetimine bağlıdır.
Devlet yönetimini sağlam ruha sahip, istikametli insanların elinde olduğu müddetçe, o devlet serfiraz olur, başı dik olur, milletiyle pekiştirilir, kaynaşır, fitne unsuru onu yağmalamaz.
Ve sıkıntıya sokmaz…
Ama tam tersine meçhul kimlikli insanların eline geçerse, o zaman o toplumun kimseden şikâyetçi olma hakkı yoktur, kendi düştüğü gaflet uykusundan dolayı, müstahak olduğu yere de düşer.
En derin saygı ve sevgilerimle..