Bu adam "çok namuslu!!!"

Vay be!
Ne günler geçiriyoruz...
Hangi zamana kaldık?
Aklın.
Mantığın "erişemediği"  bir dönemi yaşıyoruz?
Baksanıza!
Hırsızlık.
Üçkâğıtçılık.
Yalan.
İftira. 
Dolandırıcılık.
Yolsuzluk.
Usulsüzlük.
Ve Rüşvet sıradanlaştı…
***
Hepsi. .Ve daha ötesi...
Adam kayırma...
İhale peşkeşçiliği...
Komisyon alma...
Enva-i hile ve desise
Rutin…
Hayatın(!) olağan akışıymış gibi "işlem ve alaka" görüyor.
Pislikler.
Ahlaksızlıklar.
Şeref.
…Ve haysiyet yoksunluğu.
Namussuzluk.
Kul hakkını gasp…
Zalime “eyvallah”…
Garibe, mazluma "boynun" kırılsın diyen bir ülkedeyiz..
***
Kısacası zalimane bir "lağım çukuru"…
Aktörler…
Müsebbipler…
Çukur kazıcıları…
Lağım taşıyıcıları; "siyasi mekanizmanın"  ne yazık ki baş aktörleri..
Söz sahipleri.
Maalesef; "erozyona" uğramış, uğratılmış.
Usta sanatkârlar hepsi "ilmik ilmik" dokuyorlar kötülükleri…
Hal-i hazırdaki "eserin" tek sahipleri onlar.
Çünkü "idari mekanizma" anlarda…
Onların dışında, başkası değil.
Ne dışarıdan ithal edildi,
Ne de, başkası bize dayattı "bu tahribatı, erozyonu"
Hepsi kendi yerli malı misali "bok çukuru" inşa ettiler…
***
Şimdi.
Ağızlarında "sakız misali" çiğniyorlar.
Sanki!
Ülke güllük gülistanlık…
Huzur var.
İstikrar var. 
...Ve güven varmış gibi…
Sütliman her şey.
İnsanlar patır patır ölmüyor.
Cinayetler kol gezmiyor.
Katliam yaşanmıyor..
İntihar saldırıları yapmıyor.
Savaş..
Çatışma..
Dağ, taş, ova bombalanmıyor..
Kardeş kavgası yok muş...
***
Dökülen kan.
Akıtılan gözyaşı,
Kör ateşinin düştüğü baba ocakları yokmuş?
Hepsi.
Sanki bu ülkede yaşanılmıyormuş...
Devlete.
Millete "darbe vari kumpaslar" kurulmuyor.
İktidar alaşağı edilsin.
Varsın ülke "kan revan" olsun diyen çeteler ürememiş.
***
İktidarın gücüyle; zalimane "hakimiyet" kuran.
Bendensen yaşarsın.
Değilsen ölürsün mantığı güden.
Herşey iktidar için "mubahtır" diyen.
İnsanlığın "onurunu" ayaklar altına alan, bir güç kol gezmiyor muş?
Ülkenin ve milletin üzerinde; "kara bulutlar" dolaşmıyor muş.
Bizans oyunları oynanmıyor muş gibi.
İşsizlik.
Fakru zaruret yaşanmıyor.
Herkes iş sahibi, aş sahibi imiş...
Hırsızlık.
Soygun. 
Gasp yaşanılmıyor.
Gelecek nesil suç potansiyeli olarak, cezaevlerini doldurduğu.
Suç yaşının 7'ye indiği.
İnsanlar gündüz ortası "soyulmuyor?" boğazına bıçak, kafasına silah dayanılmıyormuş?
***
Yaşamın her alanını "mafyanın" sarmadığı…
Para babalarının…
Küresel sermaye gücüyle "işçiyi" ezmediği…
Bir Türkiye’deymişim gibi…
Hal-i hazırda içine düşünülen; "lağım çukuru" yok muş?
Vay be…
Ahlakın…
Namusun…
Şeref'in "beş kuruş" etmez noktaya gelinmediği...
Arsızın üstünlük kazandığı…
Mazlumun ötekileştirip, ezildiği bir ülkede değil mişiz gibi tavır takınılıyor…
***
Dem vuruyorlar…
Kendilerince…
Bir birlerine; "namus ve şeref" üstünlüğü dersi veriyorlar.
İtham ediyorlar…
Yok, göbekli şerefsiz,
Yok, viskili şerefsiz…
Boğazın şereflisi,
Sırça köşkün namussuzu…
***
Yazıklar olsun.
Var olan duruma da "iltifat" yağdırıyorlar bol keseden.
Siyasi ahlak.
Siyasi şeref timsalleri birer abide gibi kendilerini de göstermekten geri kalmıyorlar!
Öyle ki; kendine oy vereni şerefli, vermeyeni şerefsiz görüyor…
Daha azgını.
Vatan haini, vatan sevdalısı…
***
Velhasıl.
Mevcudiyet durum.
Şunu zorunlu kılıyor sanırım.
Ki siz de.
Aynı fikirde olacağınızı, sanıyorum.
Tarif bu.
Galiba.
Ülke. Millet. Devlet.
Yasa. Nizam yekûnuyla.
Değerlerin ölçüsünü.
Hepsindeki; "Namus ve Şeref" tanımını.
Haysiyet.
Ahlak.
Gibi kutsiyet isteyen "O maneviyatı" yeniden, tanımlamak lazım.
Sorgulamalıyız.
***
Aksi takdirde.
Lağım çukurundaki "pisliğin yarattığı" batağa doğru; toplumda hızla itilmek isteniliyor.
Müsebbiplerin.
Siyasi aktörlerin "mahlukat dışı" zihniyetinden.
Doğabilecek "tahribattan" nasibimizi alırız ki maazallah.
İşte o zaman; "geri dönüşü" olmaz!
Onun için.
Bu Güruh yapıdan "arınmamız" gerekir…
***
Dün dedim ya.
Ahali artık bıçak kemiğe dayandı diyor…
Hodri meydan.
Yeter artık, "getirin sandığı da" ense traşınızı gösterelim size.
Yetti be.
Erozyona uğrattınız; "tüm değerlerimizi."
Beşeriyeti.
İnsanı insanlık "vasfından" çıkardınız.
Kim kime güvenecek?
Kim dost, kim düşman?
Belli değil.
***
Dün.
Sokakta yürürken ne diyorduk?
Hırsız.
Üçkâğıtçı birini görürken "yanımızdakini" dürdüklerdik.
"Buna dikkat et. Üçkâğıtçı. Namussuzun teki" diye.
Şimdi. Tam aksine.
Namuslu.
Şerefli. Haysiyetli, dürüst birini gördüğümüzde.
Birbirimizi dürtükleyip diyoruz.
Bu adam "çok namuslu" diye…
İşte hal-i vaziyet bu.