ÇANAKKALE RUHUNU YAŞIYOR MUYUZ?

Çanakkale..
Geçilmez..
Gururumuz.
Desturdur…
Zafer ve Bağımsızlıktır.
Özgür Türkiye "muharebesi" Çanakkale…
***
Ne yer küresi.
Ne tarih.
Ne de beşeriyet "unutmaz" unutmuyor Çanakkale'yi….
Büyük bir ruh'a sahip…
Yedi düvele meydan, okunan bir muharebe idi Çanakkale.
***
Türk, Kürt..
Laz.. Çerkez. Zaza.
Sünni.. Alevi..
Ermeni.
Ne etnik kimlik,
Ne de siyasi düşünce akımı,
Hepsi "yekvücut"..
Hedef "vatanı" işgalci güçlerden kurtarmak idi Çanakkale…
***
Evet…
Sene-i devriyesi olduğu gibi.
Bir asrın; "üstünden" geçiş takvimiydi dün…
Peki…
O Çanakkale Ruhu'na sahip miyiz?..
Ya da, O zaferin "Kahramanlarına" layık mıyız?
Bıraktıkları "mirasa" halel miyiz?
***
O ruhu yaşattık mı?
Daha bir büyüme.
Genişleme; "yeni zaferler" için kendimize, hayat iksiri ettik mi?
Yok.
Bilakis "O ruh" terk-i diyar edildi.
Çünkü.
Ne o Çanakkale "ruhu" var.
Ne de, bu ruhun tüm "evlatlara" yâd edilmesi var.
***
Kanını döken.
Canını feda edenler değil..
Bir iki "zümre" ile, Çanakkale ile alınır oldu..
Ve bu zümre; 
"Bu ruhun" mirasına ihanet edip seküler zihniyetle; "tarumar" etti.
***
Zaferin meşalesinin yakıldığı O gün!..
Ve kaç yıl sonrası..
Pek tabi ki, bugünlere kadar geldiğimiz zaman dilimi..
Şöyle tarihsel mercekle bakılsın..
O ruhun "hayat nizamı" ne yazık ki "tahrip" edildi..
İttihat ve Terakki cemiyeti sayesinde..
Cumhuriyetin, kuruluşuyla "her şey" tersine dönüldü.
***
Tek tip insan…
Tek tip bir felsefe…
Tek tip bir, düşünce…
Tek tip bir kimlik…
Tek tip bir ırk…
İnanca,
İmana karşı bir zihniyet oluştu…
İşte bu "Seküler" yapıyla; "Çanakkale Ruhu" yok edildi.
***
Önceki gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle bir ifade kullanmıştı..
Çanakkale zaferi için…
Çanakkale "ruhunu" özgürleştirmeliyiz.
Türkiye, "özgür ve bağımsız" olmalı…
Yani; yedi düvele meydan okuyan, "Çanakkale'deki "ruhu" yeniden, yaşatmalı…
***
Evet, Çanakkale ruhu…
Bu ruh..
Ehl-i salibinin İslam'a karşı başlattığı "yok etme" muharebesine karşı; "diriliş" ruhuydu... 
Zaferin ruhu…
İman etmiş ümmetin diriliş ruhuydu…
İşte seneyi devriyesinde…
Bu ruhu…
Bu dirilişi;
Yeniden "yaşatmalı" şahlandırmalıyız…
***
Netice itibariyle…
Çanakkale ruhu…
Destanı ve bıraktığı mirasın, idraki şudur…
Beşeriyetin; "maneviyatla?" bütünleşmesidir.
İnançtır…
İmandır…
Kur'an-ın hakimiyetiyle "milli" ruhtur…
***
Eğer ki bu ruhu diri tutarsak…
Hal-i hazırdaki;
Tüm "milli mevzularımızı" çözer.
Dün yaratılan;
Ayrı-gayrı "fitnesini" eşitlik, barış ve kardeşlik "özgürleşmesiyle", sonlandırırız…
***
Kimse;
Kimliğinden,
Dilinden,
Dininden,
İnancından,
Değerlerinden,
Yaşam felsefesinden dolayı "ötekileşmez"
***
 
Yeter ki bu ruha bir asırdır "göle oluşturan" zihniyet terk edilsin.
Yeni nesil.
O ruhun imanıyla; "kenetlenip" kendisine gelsin!
Ülkesine.
Toprağına.
Ve Milletine "barışın" filizlerini, özgürleştirebilme felsefesiyle hayata geçirsin.
***
Velhasıl.
Çanakkale’yi Çanakkale yapan ruh…
Milletin ruhudur…
Bu ruhu yeniden diriltecek olan da bu "Millet" olduğuna göre…
Söz; "komuta merkezinin" değil, Milletindir diyorum.
***
Hükümetin; HDP kabusu!..
Tartışmasız…
7 Haziran seçimleri…
Her ne kadar; "çok partiyle" ikmal olacaksa da..
Özü itibariyle..
Tüm plan ve kurgular; HDP üzerine odaklı..
Onun için de..
HDP "sandık" noktasında Partilerin, kabusu!..
***
Baksanıza!
Özellikle, AK Parti…
CHP…
MHP'nin "ettiğini, söylediğini" umursamıyor…
Varsa yoksa!
HDP'ye odaklı, "söylemler" geliştiriyor…
***
İşte, Yalçın Akdoğan'ın son beyanı…
Diyor ki…
HDP Barajı aşarsa "birtakım sıkıntılar" doğurabilir…
Ne gibi mesela?
Elbette ki, HDP barajı aşarsa…
AK Parti bırakın 400 milletvekilini…
300'ü bile bulması, "zora" düşecek…
***
Hatta…
Tek başına "hükümet" kurma sandalye sayısına bile; "krize" düşebilir…
Ki maazallah diyorum..
Türkiye "bir daha" koalisyonlu, dönemler yaşmasın.
Geçmişte gördük; "aylık hükümetlerin" nasıl ülkeyi "yağma" ettiğini..
***
Tabi ki;
AK Parti'nin en büyük hayali olan Başkanlık Sistemi..
Bu da; "suya" düşecek…
Mevcut anayasa değişikliği de…
Yani AK Parti patentli bir Anayasa'da rafa kalkmış olur…
Tüm bunlar elbette ki; "sıkıntı" oluşturucu…
***
Peki, HDP baraj altı kalırsa…
Demokrasiye…
Çağdaş yönetim anlayışına,
Parlamenter sistemi,
Cumhur'un temsiliyet vasfına "halel" getirmez mi?
Sıkıntı olmaz mı?
***
Sokaklar…
Şiddet sarmalına dönmez mi?
Terör…
Şiddet…
Kavga ve silahlar "gemiyi azıya" vurmaz mı?
Vurur…
İşte bunlar da sıkıntı değil mi?
Milyonlarca kişinin, "iradesinin" meclise yansımaması dahil…
***
Kısacası…
Akdoğan cephesindeki "sıkıntı" kadar…
HDP'de de var.
Ama en büyük sıkıntı;
"Milli irade" denilen temsiliyet üzerinde bu kadar "oynak" siyasetin icra edilmesidir.
Bırakın; milli irade kendi öz değerleri ve özgürlüğüyle "kendisini" yansıtsın…
algı köreklemesi yapılmasın.
Eğer bu olmaz ise..
Bilin ki en büyük "sıkıntı" bu cepheden çıkar…
Onu da; "yüzünüze alacağınız" şamarla hissedersiniz…
Sizce…