PEKİ, ŞİMDİ NE OLACAK?

Dünden devam diyelim!
Evet, dün gün boyu çiftçi dostlar aradı.
Tanıyan-tanımayan!
Ekseriyeti de; DEDAŞ'a Borcu olan çiftçiler.
Tabi borcu olmayanlar da vardı.
Sordukları soru şu; "Peki şimdi ne olacak?"
***
Malum, Danıştay 10. Dairesinin almış olduğu bir karar var.
O karar da;
Bakanlar Kurulu!!!
“DEDAŞ'a borçlu olan çiftçilerin "Destekleme" primlerinin bloke edilmesini istiyor…”
Karar da, aynı zamanda “Ziraat bankasındaki çiftçi alacaklarından borçlar tahsil edilsin” deniliyor?
Yani, DEDAŞ'ın borcu "hükümet" emriyle, çiftçiden alınacaktı.
***
İşte; Danıştay buna "dur" dedi.
Olmaz.. Olamaz.
Çünkü, keyfidir.
Bir kayırma söz konusudur.
Ticari bir alacak-verecek meselesidir.
Bu nedenle; Bakanlar Kurulu'nun bu kararı "yok hükmündedir"
Hem kararı, hem de uygulama tebliğinin "yürütmesini" durdurdu.
***
Peki, şimdi ne olacak?
İşte, müjdeli haberin ardından çiftçinin cevap istediği soru bu?
Bloke konulan para.
Kiminde kesinti "yapılan" tutar.
Yani, 2014 yılına ait "Tarımsal Destekleme" primleri, ne zaman dağıtılacak?
Kesilen "paralar" iade edilecek mi?
Nereye başvuracağız… Muhatabımız kim olacak?
***
Tabi, bu sorulara ek sorular da var.
Özellikle; DEDAŞ'a yönelik.
O da şu;
DEDAŞ hiç bir saha çalışması yapmadan!
Tapuda, "tarla sulu" gözüküyorsa ya da uydu görüntüsünde görünüyorsa.
Veyahut arazi bölgesinde "sulama kanalı" geçiyorsa.
İşte bu doneler üzerinden; "elektrik kullanıldığı" iddiasıyla, fahiş faturalar tanzim edilmiş.
Ki en düşük tanzim edilen fatura 5–10 bin lira.
***
 
Tarife ve bedeller.
Bu çarpık ve keyfi uygulamaya "kim dur diyecek?".
Çiftçi Borcu.
DEDAŞ alacağı.
İki taraf için de "adil ve hakkaniyet" ölçeğinde "alacak-verecek nasıl sağlanacak?
Bir de geriye dönük ödeme talep ediliyor.
Ki bu da "yine bildik" hesaplamayla yapılmış-fahiş tutarlar?
***
İşte bu çarpık uygulamalara kim ombudsmanlık (Kamu Denetçiliği) yapacak?
Arabulucu olacak?
Yoksa DEDAŞ çiftçiyi, Çiftçi de DEDAŞ'ı "suçlayıp" duracak.
Hal böyle olunca; olumsuzluklar devam edecek!
Kavga da, gürültü de, çekişme de son bulmaz.
***
Bu arada, çiftçiler DEDAŞ'ın "elektrik" kesintileriyle yarattığı mağduriyeti de sorguluyor?
Şöyle ki.
Yaz döneminde, DEDAŞ çiftçiyi elektrik kesintileriyle "terbiye" etmeye çalıştı.
Öyle günlerce hatta haftalarca kırsala elektrik verilmedi.
Mısır. Pamuk ve Soya!
Buğday, Arpa dâhil.
Sulama yapılamadığı için; "ciddi bir ürün" kaybı yaşandı?
Bu durumda, çiftçinin zararını kim karşılayacak?
***
Velhasıl, sorular.
Mevzunun çok başlılığı.
Keyfiyet ve tarafların; "güvensizlik" arz edici ticari hesabı!
Hepsi, hal-i hazırda "çözüm ve cevap" beklemektedir.
Ne diyelim?
Biz tüm muhataplara "durumu" ilettik.
Cevabı da, çözümü de.
Söylenecek bir söz varsa söylenmesi gerektiği, "onların" hikmetinde!
Bekleyip göreceğiz!
***
Nerden, nereye?
Türkiye’nin değişen yüzü.
İşte hakikat!
Şeyh Said ve "47 kader" arkadaşı.
"Vatana ihanetten", darağacına çekilerek, katledildiler.
Seküler anlayış.
Tek partili, iktidar..
"Kürtleri ve İslamiyet’i" yok sayan tekçi zihniyet tarafından idam edildiler..
Onları yargılayan da; İstiklal Mahkemeleri idi.
Tarih; 1925!
***
Ve bugün. Tarih 2014.
O günden bugüne; 89 yıl geçti!
Şimdi; O gün vatan haini diye ilan edilen Şeyh Said'in adı; "idam edildiği" yere veriliyor.
Yani bildik Dağkapı Meydanı artık "Şeyh Said" meydanı.
Önceki gün; "tabelalar" asıldı.
Hatta şehrin muhtelif noktalarında, yol gösterici tabelalara "Şeyh Said" meydanı ismi yazıldı.
***
Yani, dün nerdeydik.
Ve bugün, nerdeyiz?
Değişen, Türkiye!
Şimdi, beklenen önemli bir adım daha var.
Şeyh Said ve beraberinde "idam" edilen 47 arkadaşının kabirleri.
Mezar yerleri "artık" açıklanmalı.
Önceki gün Başkan Gültan Kışanak bir açıklama yaptı.
Meclis olarak konuşuyoruz.
Ancak asıl olan; “devlet arşivlerinin” açıklanması.
***
Olması da gerekir.
"Bu insanlar; bu toplumun kimlik, kültür, geçmiş ve inancının bir parçası ve mezar yerlerinin nerede olduğu bilinmelidir.
Bilinmemesi, gizli tutulması kabul edilir değil.
Kulaktan kulağa gelen bir söylenti yok değil.
Var.
Denir ki; Dağkapı Meydanı'na defnedilmişler.
Ama bu yetmez.
Önemli olan "devletin bu konudaki resmi evraklarının" artık açıklanması!
***
Ne diyeyim!
O günler de çok uzakta değil.
Çünkü Türkiye değişiyor.
Gerçekleriyle "yüzleşmeye" başladı.
90 yıllık Cumhuriyet tarihi içerisindeki "inkâr ve asimilasyon" artık rafa kaldırıldı.
Tekçi zihniyet, tarihin "çöplüğüne" doğru hızla yol alıyor.
***
HOCAM ÜŞÜYORUZ!
İl Milli Eğitim Müdür Vekili Sayın, Adnan Hürata.
Havalar soğudu.
Okullarda, kaloriferler yanıyor mu?
Size, bu minvalde şikâyet var mı?
Ya da; arıza-i bir durum söz konusu mu?
***
Mevzuuya ne kadar muttalisiniz bilmem!
Ama muhakkak ki "kulağınıza" gelmiştir.
"Üşüyoruz hocam!" diyen öğrencilerin çığlığını.
Tabii cevap da isterim.
Özellikle hakkaniyetin bilinmesi açısından.
***
Ancak ben, yine de bana ulaşan bir bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Tabii ki, sizin de muttali olmanız için.
"Üşüyoruz hocam" çığlığı Bağlar Teknik Kız Meslek Lisesinden.
E-Mail Salı günü gönderilmişti.
Sorunları, şuan çözülmüş mü, çözülmemiş mi bilemiyorum.
Ama çözülmediğine inanıyorum.
Neyse, mesajı aynen aktarıyorum.
Hiç bir ifade ve cümle düzeltmesi de yapmadan, sizlere sunuyorum.
***
Merhaba.
Bağlar Teknik Kız Meslek Lisesinde okuyan şu an tüm öğrenciler "buz gibi" sınıflarda eğitim görüyorlar.
Hepsi hasta…
Kalorifer olarak maalesef ısıtma konusunda hiçbir şey yok.
Bu çocuklar perişan durumda.
Desteğinizi istiyoruz.
Hocam "çocuklar üşümesin!!!"
***
Evet, biz çığlığı buradan aktararak, görevimizi yaptık.
Bakalım, çözüm üretmesi gerekenler "görevini" yerine getirecekler mi?
Göreceğiz.
Tabi ki, mevzuunun da takipçisi olacağım.
Bu arada öğrenci kardeşlerimden de "haber bekliyorum."
Özellikle, durumun hangi aşamada olduğuna dair.
Olumlu veya olumsuz!
Hayırlı Cumalar.