SİYASETİN DIŞINA İTİLEMEZ?

Beyler…
Sakin olun ya…
Bu nasıl bir şuur kilitlenmesi.
HDP için diyorsunuz ki "Parti kapatılsın."
"Savcılar göreve…" 
Vekilleri 1991'deki gibi "yaka-paça" cezaevine tıkılsın.
Yanlış.
Gördük ülkeye ve millete ne kadar; "ağır bir faturaya" mal olduğunu.
***
Bu hakikatle bırakın savsataları…
HDP'nin "kapatılmasını" istemek.
O'nu.
Ve siyasi aktörlerini "siyasetin" dışına itmek.
Ötekileştirmek.
Sistemin içine dâhil etmemek; akla ziyan bir durum…
Olmaz.
Olmamalı da.
***
Bir taraftan diyeceksin ki.
Kürt hareketini,
Hele ki silahlı güçlerini "dağdan ovaya" indirtmek gerekir diyeceksin.
Silahtan arındırmanın yollarını arayacaksın.
Siyasi arenada faaliyet göstermeye davet edeceksin
En doğru yolda, seyir edeceksin.
Ama sıkıştın mı "kepenkleri" indireceksin.
***
Ne diyoruz mesele için.
Silah çözüm değil.
Silah miadını doldurmuştur.
Kimse silahla bir yere varmış değil.
Şiddet.
Ölüm.
Kan ve baskılar, gözaltılar, sindirme politikaları.
Sorunu çözmenin ötesinde.
Daha bir katmerleştirilerek; "kronikleştiriliyor."
***
Gelin.
Demokrasiden,
Uzlaşıdan,
Diyalogdan,
Siyasi kulvarda konuşalım ki, "totaliter" tahakkümlerden kurtulalım…
Barışı sağlayabilelim.
Kardeş kavgasına son verelim diye.
***
Evet.
Bilakis, HDP'ye destek vereceğiz.
Cesaretlendireceğiz.
O'nu siyasi alanda "dik durmaya" zorlayacağız.
Silahlı vesayetin altında değil,
Demokratik tavrın,
Faaliyetin kulvarında "siyasi mekanizmayı" işletme alanı yaratacağız ki; "silahlı hareket" üstünlük sağlamazsın.
***
Şu eleştiriyi getirebilirsiniz.
HDP'ye.
Ve Siyasi kadrolarına.
Kürtler.
Türkiyelileşme noktasında; "sizi Meclis'e taşıdı."
Sizde; kendi iradenize,
Demokratik bir parti olma felsefenize sahip çıkın dedi.
"Silahı değil,
Demokrasiyi geçerli kılacaksınız.
Ki "savaş lordlarının" tahakkümünden kurtulabilsin yetkisini verdi.
Doğru.
O zaman HDP'lilere biraz cesaret demeliyiz.
***
Hal-i hazırda…
Barışın da,
Çözümün de,
Yarınlara dair ümitlerin de dinamitlendiği bir atmosferi soruluyoruz.
Kan'ın,
Gözyaşının,
Cenazelerin peş peşe sıralandığı bir evre yaşatılıyor.
Ve bunu da; "maalesef" 90'lı, 2000'l i yılların heveskârları yapıyor.
Savaş lordları…
***
HDP'yi şu noktada anlamakta güçlük çekiyorum.
Özellikle.
Tarihsel ders çıkarma noktasında; "irade" ortaya koymuyor.
Şöyle ki.
Hatırlarsak, IRA-Sinn Fein ilişkisi. 
HDP "bu yapıyı" yakından takip edip bilendir, araştırandır, mevzuuya yol haritası yaptırandır.
Ama "siyasi irade" ortaya koymadan çekiniyor.
Neden bu ikilem...
***
Hiç kuşkusuz ki.
IRA'nın silah bırakma sürecinde örnek alınacak en önemli olay "siyasi iradenin" üstün olmasıydı.
Söz sahibiydi.
Demokratik tavırla, sorunun çözümünde öncüydü.
İşte HDP'de bu iradeyle hareket etmeli ki; "misyonunu" tamamlasın.
Silaha,
Kandile "siz değil, biz konuşacağız" diyecek.
Ama yok.
 
***
Sonuç olarak.
Eğer ki bugün;
Güçlü, sivil bir siyasi irade ortaya konulmuş olsaydı.
Ve dik duruşuyla.
Demokratik "çözüm üreticiliğiyle" hareket edilseydi.
"Kimse kanı ve gözyaşını" konuşmaz.
Barışın doyumunu anlatır, kardeşliğin keyfini çıkarırdı.
***
Bir kaç ay öncesinde.
Cudi'nin,
Munzur’un,
Eğil'in, Kulp'un Muş ve Bingöl yaylalarının sevki,
Sosyal hayatın renkliliği,
Sabahın ilk ışıklarına kadar; "insanların" sokakta, eğlendiği.
Hayatı yaşadığı dönem iken.
Bugün; "karanlık çökmeden" herkes, evine çekiliyor.
 
TEK TARAFLI ÇAĞRI OLMAZ!…
Hep ifade ederim.
Şiddet varsa.
Taraflar vaki ise; "kimse" tek taraflı çağrıyla; barışı sağlayamaz.
Çözümü, ikmale getiremez.
Bir tarafı sorumlu tutmak,
Diğer tarafı muaf tutmak.
Birini eleştir.
Diğerine toz kondurmak "samimiyet ve hakkaniyetten" uzak olmaktır.
***
Hal-i hazırda.
Vahim bir tarafgirlikle; "ötekileştirme" söz konusu.
Şöyle ki.
Bir taraf sanki hükümetin hiç kusuru yok.
Sütten çıkmış ak kaşık misali.
Olup-bitenden "muaf" tutularak, karşı tarafa yükleme yapılıyor.
Nesnelli-nesnelsiz.
Hükümet "silaha ve güvenlik konseptine" geçişine "alkış tutuluyor, iyi yapıyor" deniliyor.
***
Diğer taraftan.
Kürt Silahlı hareketi için.
PKK-KCK.
Ve Gençlik yapılanmasının "saldırıları, eylemleri, suikastları" alkışlanıyor.
Olaylar masumiyet karinesi içerisinde, gösteriliyor.
İktidar bunu yaptı,
Asker şunu yaptı diyerek; "olup-bitene" haklılık payı çıkarılıyor.
***
Şimdi böylesi bir durumda.
Öznesiz konuşmalar.
Taraflar arası "muaf ve kayırmalar" içeren, çağrılar bir anlam teşkil eder mi?
Yok.
O zaman; " mevzunun" siyasi aktörleri, çift taraflı sorumluluk almalı.
***
Eğer ki.
HDP mevcut durum nedeniyle; "hükümete operasyonlar dursun" diyorsa.
Ki diyor.
"Operasyonları durdurdun."
O zaman.
Dönüp, PKK'ya da "saldırıları durdurun" demeli.
Aynı anlayış hükümet için de geçerli olmalı.
PKK saldırdı diye.
Tüm gemiyi yakacak değil, "çözüm süreci" bitti demek yanlış.
***
Velhasıl…
Şunu iyi biliyoruz ki.
PKK saldırıları durmadıkça,
Askere polise,
Yönelik suikastları sonlandırmadığı müddetçe; "operasyonlar" devam edecek.
Operasyonlar da sürdüğü müddetçe.
Çözüm süreci askıya alındığı, sürece de; "PKK şiddetini" sürdürür.
İşte; Söz'ün bugün kü manşet haberi..
"İşte kaygının resmi.."
Herşeyi tüm çıplaklığıyla; anlatan genelleme bir haber.
Gerisini siyasiler düşünsün..