AİDİYET DUYGUSU!

Sahiplenme…

Ait, olma…

Yaşamın niteliğidir…

Niteliktir…

Farkındalık olduğu gibi birlikteliktir…

Zenginlik…

Eşitlik…

Özgür…

Ve güzellikleri "görebilme" hakikatidir…

Yeter ki…

O duyguyu "yaşama" entegre edebilesin…

***

Eğer ki…

Ben bu ülkeye aidim…

Bu şehir…

Bu mahalle...

Bu sokak...

Aile…

İş yeri…

Yani her karış toprağı...

Yaşama kaynağım..

Umutlarım..

Beklentilerim..

İşim, aşım, kültürüm, değerlerim!

Aha burasıdır ve buraya aittir…

Ve ben buranın sahibiyim, "dersek!"

Diyebiliyorsak…

***

İşte o zaman!

Sahipleniriz.

Sahipleniliriz…

Gücümüze güç katarak büyürüz…

Gelişiriz…

Birlikte olanaklara sahip oluruz…

Değişimi de…

Gelişmeyi de…

Bireyden, topluma "yayarak" kazanımlar sağlarız…

Çünkü bireysel "kazanımlar" haz vermez…

Ama "birlikte" kazanımlar keyif ve tatminkarlığın en üst seviyesini yaşatır..

Hazzı büyütür…

***

Şehrin…

Sokağından…

Kaldırımından…

Yolundan…

Asfaltından…

Çöpünden…

Kanalizasyonundan…

Sinyalizasyonundan…

Yeşilinden…

Bahçe ve parkından…

Spor tesislerinden…

Sosyal donatılarına kadar…

Yani, A'dan Z'ye ne vaki ise; "sahiplenebilmek!"

***

Benimdir…

Ben sahibiyim…

Ben kullanıcısıyım…

Benim paramla…

Benim alın terimle; "yapılmış, inşa" edilmiş!

Kimse…

Evet, hiç kimse "bensiz, bizsiz, bu kentsiz", hâkim olamaz…

Karar veremez…

Keyfiyet arzına binaen, "hoyratça, şuursuzca", heba edemez!

Eden de, "hesabını verir, sorarım, sorarız!"

***

İşte, bu aidiyet duygusu var ya!

Bir yeşerebilirse…

Öylesine, zenginlikler…

Öylesine güzellikler…

Öylesine değişim ve gelişimler oluşur ki…

Cennet misali…

Ama…

O duygu yeşertilmezse…

Sahiplenilerek, beslenilmezse…

Her şey solar…

Çürür…

Dağılır, yığınağa, keyfiyete dönüşür…

Ki hal-i âlem meydanda!

En büyük örnek…

Kadim kent Diyarbakır'ın hal-i perişanlığı!

***

Onun için…

Aidiyet duygusunu "büyütelim..!"

Kent; "milliyetçiliğini", geliştirelim…

Atanmışı da…

Seçilmişi de…

Her kim ise…

Makam ve mevki gözetilmeksizin; "birlikten güç" doğar gerçeğiyle…

Gücümüze güç katmak istiyorsak…

Birlikte büyümek…

Gelişmek…

Diyarbakır adına "aidiyet" duygusunu geliştirelim…

Soran..

Sorgulayan..

Sahiplenen olalım ki; "kent adına amaçlarımıza erişelim."

Nitelikli birliktelikleri, oluşturalım…

***

Yoksa…

Dün olduğu gibi bugün de…

Yarında…

Daha ilerisi zaman içinde…

Dünden iyi olmayız…

Hep "havanda su döven" olmaya devam ederiz…

Derler ya…

Elin oğlu aya gitti…

Biz hala yaya kaldırımını sökmedeyiz!

Velhasıl!

Bu kentin öz kimliği; "aidiyet" duygusunda saklıdır…

Artık kendini, dışarı çıkarmalı!

***

AK PARTİ’DE DEĞİŞİM Mİ?

Cumhurbaşkanı ne diyordu?

Ak Parti'de "değişim" şart…

Metal yorgunluğu var…

Defolu olanlar var…

Bunun için…

"Köklü değişime" gidilmeli…

Yenilenmeliyiz!

Doğrusu…

Bu ifade, "partide" ciddi bir rüzgarın eseceğine dair beklenti hasıl etti…

Ama gidişat; "pekte" beklenilen gibi değil…

***

Diyarbakır'ın özeline binaen…

Çermik…

Çüngüş…

Eğil…

Silvan…

Kulp…

Lice…

Kocaköy…

Ve kentin en büyük ilçesi, "il olmaya" aday Ergani!

6. olağan kongreleri yapıldı…

Peki değişen…

Ya da "teşkilat" başkanlığını bırakan var mı?

Yok…

***

Aşama itibariyle arıza-i bir durum var mı?

Ben anlamış değilim…

Siz…

Özellikle Ak Parti'ye gönül verenler çaktığınız bir durum var mı?!

Der misiniz?

Biliyorum…

Her değişimden söz edince; "teşkilatta" bazıları rahatsızlanıyor…

Hasta oluyor…

Şimdiden geçmiş olsun diyelim!?

***

OKUR MESAJI…

Bir okurum mesaj atmış…

Kendi fikri mi?

Yoksa başkasından alıntı mı?

Bilemiyorum..

Ama okurken, "mutsuz şehrin" bir insanı olarak, kahkahayı bastım…

Damadı FETÖ'cü olan, aileler için…

Özellikle Kayınpederler...

Diyor ki…

Kendilerini şöyle savunsunlar…

Desinler…

Devletin en mahrem alanına giren…

Kendine "yer edinen!'

Sızmada "ustalık" gösteren böyle bir örgüt…

Bizim aileye mi, "sızamaz?!"

Kızımızın mı?

Oğlumuzun mu "mahrem" yerine, dâhil olmaz mı?"

Ne dersiniz…

Gerekçeli bir savunma olmaz mı?

***

TEOG KALKARSA!

Cumhurbaşkanı emir verdi…

Başbakan…

Ve Milli Eğitim Bakanı "işlem" başlattı…

TEOG…

Evet, "TEOG" sınavı kalkacak?

Lakin…

Görünen o ki, "kalkacak" denildi diye "hemen kalkar mı?"

İşte o zor…

Bu iş, zaman alacak…

Çünkü alternatif bir proje ve yeni bir sistem gerekli…

Bakanlığın önerdiği bir sistem var…

Şöyle…

Öğrenciler, liselere girişte herhangi bir sınava girmeyecek; 8 yılın başarı ortalaması ile performans notuna bakılacak…

Diyorum ki…

İşte bizim de yıllardır vurguladığımız sistem; "not sistemi" neden uygulanmıyor…

Neden; "öğrencinin ders notuyla", sağlıklı bir eğitim işlenmiyor?

Adil ve güvenir ölçü; "öğrencinin" ders başarısıdır…

İtirazı olan…

Ne diyelim?

"Milli" olmayan bir eğitim sistemi…

Milli "meseleye" çözüm olabilir mi?

Sanmıyorum…

Ki tarihinde görülmüş değil…

Onun için, "iktidarların, siyasilerin ideolojilerin" değil…

Hele ki, "batıla dayalı" Avrupai deyip, "aslini" dışlayan değil…

Kendi özünü.

Kendi değerlerini…

Kendi milli maarifliğini ortaya koyan; "Bir eğitim sistemini" inşa etmeli..

Yoksa…

Buzul üzerindeki ayının, suya düşen adamın imdat çığlığına verdiği; "cevabın" karikatüründeki ifade gibi…

"Nah kurtuluruz."

***

TEBRİKLER…

Tebrikler

Amedspor…

Tebrikler

Diyarbekirspor…

Her ne kadar..

TÜİK..

İş, aş, huzur, güven istikrar eksenli veri ortaya koyup…

Diyarbakır…

Yüzde 24.7'yle, ülkenin "en mutsuz" kendi, diyorsa da…

Haftasonu…

Alınan çifte "galibiyetle", büyük moral oldunuz…

Mutlu ettiniz…

Kadim şehir adına, çifte tebrikler size…

Başarı daim olsun…