BU İŞ BURADA BİTMEZ...

MHP sinden 2011 seçimlerinde Milletvekili seçilen Engin Alan cezaevi çıkışında “bu iş burada bitmez, kim bize kumpas kurmuş ise bunun hesabını verecektir, eğer biz bu işin üstünü örtelim, elimizi kolumuzu bağlayıp oturalım dersek kendimize, davamıza ihanet etmiş oluruz, kumpası kuranlar bizim yattığımız cezaevi yolunu tutmadıkları sürece biz rahat etmeyiz” gibi şeyler söylemiş.

1999 yılında Apoyu Kenyadan alıp getiren ekibin içerisinde olan, daha sonra Balyoz davasından sanık olarak yargılanıp 18 yıl ceza ALAN, cezaevinde iken bir de Milletvekili seçilen birisinin cezaevi çıkışında bu türden açıklamalar yapması kendince normal

Acele işe şeytan karışır derler ya, Engin beyin de sükunetini muhafaza etmesi, zamanın neler getireceği, başından geçen olaylar sebebiyle bilinmediğinden gelişmelere teenni ile yaklaşması gerekir.

Düşünün siz bütün Türkiye’nin nefesini tutarak izlediği Apo Operasyonunda görev alacaksınız, sonraki yıllarda Korgeneralliğe kadar yükseleceksiniz, ardından darbe girişimi isnadı ile cezaevine konulacaksınız, yargılanıp mahkum olacaksınız, hakkınızdaki bu karar Yargıtay tarafından onaylanacak, ardından yapacağınız darbenin mağdurları tarafından AİHM sinin vermiş olduğu kararlara uyum sağlamak için, Anayasada yapılan değişikliğin yürürlüğü için yine bu insanlar tarafından çıkarılan kanun uyarınca AYM sine başvuracaksınız ve bireysel savunma hakkınızın ihlal edildiği gerekçesi ile yapılan tespit sonrasında serbest kalacaksınız…

Bütün bunlar birer film gibi adeta.

Açık ve net söyleyelim gelişmelere bakıldığında, bu davanın siyasi yönünün ne kadar ağırlıkta olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Camia ile Ak Parti el ele vermiş yükselen yıldızlar olarak Türkiyeyi adeta hallaç pamuğu gibi atar hale gelmişlerdi. Hayra alamet öyle çok güzel işler yaptılar ki…

Ak Partinin kapatılma davasından selametle kurtulmasından sonra bu defa ipler Camia ile Hükümet kanadının eline geçti.

Bilinmesine rağmen askeri vesayetin hakim olduğu dönemlerde asla dönüp yan bakılmayacak askeri hareketlenmeler, ihtilal hazırlıkları, bu defa belirli bir plan çerçevesinde fahşedilmeye başlandı.

Kapatılma davasından kurtulan Ak Parti adeta yeniden doğmuştu. Askeri vesayetlerden en çok zarar eden Cemaatler de, artık bu işe bir son verilmesi için Ak Partiye inanılmaz destek verdi.

Darbe girişimlerine ait bilgi ve belgeler bir bir fahşoldu.

Bu hengamda TBMM sinde bir de 27 maddelik Anayasa değişikliği yapıldı ve bu değişiklik 12.Eylül.2010 referandumu ile halk tarafından onaylandı.

Askerlerin darbe girişimlerinin hesabının sivil yargıda sorulmasının önü açıldı.

Askeri vesayet, Üniversiteler, bilim adamları, akademisyenler, teorisyenler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar Ak Parti-Cemaat birlikteliğini çözecek, oluşan yeni Türkiye profiline sekte vuracak akıldan yoksun kalmışlardı. Büyük şaşkınlık yaşıyorlardı.

Üllumnatinin uşakları yeniden bebelerinin elini tutmaya karar verdi. İki kristal vazonun kafa kafaya çarpıştırılmasından başka çıkar yolları kalmamıştı.

Bir tarafa yolsuzluk, usulsüzlük, diğer tarafa akideden, hakikatten sapma yaftaları vuruldu. İşler arap saçına dönünce,

Harp hiledir, herkes her türlü tedbirle amacına ulaşmakta haklıdır denildi.

Evlere kapılarından girin emri ilahisine aykırı hareket etmekte bir beis görmeyen Camianın bacalardan paldır küldür girme niyeti, dershanelerinin kapatılması ile karşılık gördü.

Katar marşandişsiz kaldı. Vagonlar sürüklendi, önünde ne varsa silip süpürdü. 17 ve 25 Aralık operasyonları adeta dağları yerinden yurdundan etti.

Ve tabii karşılık hamleler tusunami etkisi yarattı.

İşte Engin Alan,

Size kumpas kurulduğu lafı o zaman gündeme geldi.

Arkasından dağ çekilenler, yeni bir dayanağa ihtiyaç hissedince, mensubu olduğun gücün şehla gözünden yardım istedi.

Şu anda gelinen nokta odur.

Öyle bu dava bitti falan deme. Dün de yazdım. Gün doğmadan neler doğar, zaten kimse bu davanın bittiğini söylemiyor.

Ve şunu bil ki, bu ülkede, hem de var gücünüz ile milletin tepesinde boza pişirecek konumda olduğunuz hengamda, kimsenin sizin yapmadığınız eylemleri olmuş gibi göstermeye, sihirlenmişçesine darbe sözlerini ağzınıza koymaya, ülkenin dört bir yanına ıslak imzalı krokiler çizilerek silahlar gömmeye, dönemin Genelkurmay Başkanının “bu harp oyunları maksadını aşmıştır ve yapılan çalışmalardan benim haberim olmamıştır” sözlerini söyletmeye gücü yetmez/di/.

Aslında sen ve arkadaşlarının yapığını, her şeye rağmen fahşetmeye de kimsenin gücü yetmezdi ama, bir kere can boğaza geldi dayandı ve insanlar “artık ya ölürüz, ya diriliriz” noktasına geldi ve eylemleriniz Mahkemelik oldu.

Şimdi atlarınız serbest, eğerleriniz altınızda diye, gün bugündür deyip, aslında nefret ettiğiniz yöneticileri, meş’um emellerinize alet etmeye kalkmayın. Bu defaki kumpasınızı kimse yutmaz.