IŞİD İÇİN BİR PENCERE

ABD nin Irak Operasyonu Saddama yapılmıştı, ama esas cefayı Sünni Müslümanların çekeceği gün gibi ortada idi.

Hepimiz Saddamın çok güçlü bir ordusunun olduğunu biliyorduk veya öyle sanıyorduk.

Karadan, havadan ve Denizden ABD ve müttefikleri Irak’a saldırınca bu ordu birden bire yok oldu.

Nerede ise tek bir kurşun atmadan ortadan kayboldular.

Herkes Saddam ordusunun yerin dibine batmış olması gibi kozmik bir tabiat olayı gerçekleşmiş olabileceğini bile söyledi.

Geçen gün Diyarbakır’da arkadaşlar bana sordular bu İŞİD kim diye.

Şöyle söyledim, fazla bir analiz yapma imkanım olmadı, ama gördüğüm ve hemen herkesin gördüğü şey şu: Bunlar bana göre Saddamın, yerin altına çekilen, hatta onun sahibi olduğu silahlar saklayan ve zamanın gelmesini bekleyen askerleri idi veya topyekun Iraklı Sünni Müslüman Araplardır.

Saddamın gidişi ile işin dümenine Şii Araplar oturtuldu. Sembolik de olsa Cumhurbaşkanlığı Kürtlere verildi. Ama Sünni Araplar ortada kaldılar, horlandılar, aşağılandılar, hatta Maliki döneminde kurulan sözde mahkemelerde akıl almaz cezalara çarptırıldılar.

Sünni Arapları temsil etmek üzere hükümette yer alan Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El Haşimi 2005 seçimlerinde Irak Parlamentosunda en büyük Sünni gurup haline geldi. 4 ay süren Hükümet krizinin çözülmesinden sonra nisan ayında Irak devlet başkanı yardımcılığına geldi. Onun bu göreve geldiği ay içinde/dikkat edin ay içinde/ önce bir erkek kardeşi,sonra da kız kardeşi Meysun Haşimi öldürüldü.  Haşimi ona rağmen görevine devam etti, ancak Onun oluşturduğu SÜNNİ BLOK Malikiden, milisleri silahsızlandırmasını ve devlet makanizmasını kendisine mal etmekten çekinmesini istedi. Maliki bunu baymayınca 2007 temmuzunda Sünni blok hükümetten çekilme kararı aldı.

Aralık 2011'de ABD birliklerinin ülkeden ayrılmasından sonra, Irak Yüksek Yargı Konseyi, Tarık el-Haşimi için "terörist gruplarla bağlantısı olduğu" gerekçesiyle önce yurtdışına çıkış yasağı getirdi, ardından da tutuklama emri çıkardı. Tutuklama kararı çıktığı sırada Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin konuğu olarak Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye şehrinde bulunan el-Haşimi, daha sonra, Erbil'e geçerek Mesut Barzani'ye sığındı. Başbakan Maliki, Kürt liderlerden el-Haşimi'nin iadesini istese de bu gerçekleşmedi.

1 Nisan'da, Aralık ayından beri kaldığı kuzeydeki Kürt bölgesel yönetiminden ilk kez ayrılarak Katar’a gitti, üç gün sonra da Suudi Arabistan'a geçti. 9 Nisan'da Türkiye'ye gelen el-Haşimi için, Irak hükümetinin başvurusu sonunda 8 Mayıs tarihinde Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) tarafından yakalanması için Kırmızı Bülten yayımladı. Tarık El Haşiminin kırmızı bültenle aranması olayına  Başbakan Yardımcısı  Bekir Bozdağ tepki gösterdi ve bu karara uymayacaklarını açıkladı. Ve o günden sonra Irak hükümeti ile Türk Hükümetinin arası tamir kabul etmez biçimde ayrıldı.

20 Mayıs 2012'de, kurdurduğu ölüm tugaylarıyla siyasi muhalifleri ve Irak güvenlik güçlerine yönelik saldırıları organize ettiği suçlamalarıyla gıyabında yargılanmaya başlayan el-Haşimi ve aynı zamanda damadı olan Ahmed Kahtan için, 9 Eylül'de idam cezasına hükmedildi.

Suriye olayı patlak verdiğinde Türkiye, Nusayri Esed rejimine karşı, muhaliflerin yanında yer aldı.

Başlangıçta Türkiye, Esed’e karşı kim muhalif tutum sergiliyor ise onlara destek oldu. Hani lütfen hatırlayın, Esed rejimine karşı Suriye halkı muhalefetini başlattığında, en önde görülenler İhvanı Müslümin idi ve onların ciddi manada silahlı bir gücü yoktu. Devreye El Kaide girdi, sonra Hizbullah ortalık yerde görünür oldu, sonra Ennusra, sonra Özgür Suriye Ordusu gibi kuruluşlar güya birlikteliği tesis etmek üzere ortaya çıktı. Şimdi bine yakın örgüt ve kuruluş Suriye muhalefetini teşkil ediyor. Yani kimin eli kimin cebinde belli değil.

İşte bu ortamda şu veya bu isim altında değil, doğrudan doğruya İslam adına ortaya çıktıklarını söyleyen yeni bir gurup, kendilerine göre gerek Irak’ın ve gerekse Suriye’nin kurtuluşunun Selefi İslam prensiplerinin uygulanmasında olduğunu ve bu düşünce ile ortaya çıkılması halinde gerçek bir zafere ulaşılabileceğini ictihat etti ve ardından Irak Şam İslam devleti kuruldu. Bunlar şimdi de kendilerine İslam devleti ünvanı verdiler ve hedeflerinin tüm İslam toprakları olduğunu ifade etmeye başladılar.

İŞİD önce Suriye topraklarında kendisine hareket alanı buldu, şimdi de Irak topraklarında ilerlemesini sürdürüyor.

Ezilen horlanan tüm Sünni Araplar bu oluşuma en azından seslerini çıkartmayarak destek oluyorlar. Onlardaki düşünce şu: Bunlar bizim çocuklarımız ve herhalde Esed’den de, Malikiden de daha kötü değiller ya diyorlar.