KÜRT OYLARI SONUNDA BAŞBAKAN'A AKACAK

Evet başlık aslında her şeyi ifade ediyor. O halde gerisini okumaya gerek yok diyebilir miyiz?

Hayır diyemeyiz.                             

Çünkü burada farklı bir değerlendirme yapılmış olacak.

Öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçimine girecek üç adayımız artık belli.

Benim için ne saadet ki(tabii parti anlamında değil, mutluluk bağlamında) iki adayı çok yakından tanıyorum.

Birisi arkadaşım, hemşehrim, kendisi ile bir araya geldiğimizde çok güzel sohbet ettiğim güzel bir insan.

Diyarbakır Barosu geleneğinde tekaddüm edenin, teehhür edene bir imtiyazı hep vardır. Yani mesleğe önce başlayan sonra gelenden bir adım önde sayılır. Münasebetler hep sevgi ve saygı çerçevesi içerisinde götürülür.

Selahattin Demirtaş bey 1999 yılında baromuzda Avukatlığa başlamış. Benim stajla birlikte başlangıç tarihim 1979. Yani arada bu hesaba göre 20 sene fark var.

Vekilliğim sırasında Diyarbakır’daki tüm sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederdim. Siyasi partileri de.

Bu bağlamda Bayram Ziyaretleri için HDP geleneğinden gelen parti il başkanlığını ziyaret etmem, ya onlar bize gelmiyor biz niye gidiyoruz eleştirilerine, aldırmam için bir sebep olma/dı/mıştı/.

Ama İHD yi ziyaretimiz rutine bağlanmıştı.

Bir ara Selahattin bey İHD Diyarbakır şube başkanlığı yaptı.

Onu ziyaretlerimizde birçok konuya değinir, Diyarbakır’ın her bakımdan eksiği gediği nedir, bunlara nasıl çareler bulunur diye sohbetlerimiz olurdu. Ve tabii iş döner dolaşır Kürt sorununa gelirdi.

Ak Partinin Kürt sorununu çözecek tek parti olduğunu, bu açıdan büyük merhaleler kat edildiğini söylediğimde, Selahattin bey “hayır bu konuda hiç ümit yok asla demezdi, üstelik biz de sizlerden çok şeyler bekliyoruz” mealinde değerlendirmeler yapardı.

Şimdi O HDP nin eş genel başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı.

İlk tur için de olsa Selahattin Beyin Cumhurbaşkanlığına bu yaşta ciddi ciddi aday olması, aslında çok güzel bir duygu. İnsanın içinde bir şeyler depreşir elbette.

Ama ben tabii Selahattin beyin ne İHD başkanlığında, ne HDP ile devam eden parti genel başkanlıklarında ve ne de Cumhurbaşkanlığı adaylığında işi abarttığına/abartacağına/, tozu dumana katıp göz gözü görmez hale getireceğine, ya ben ne de bulunmaz Bursa kumaşıymışım gibi bir algı içerisine gireceğine, yani öz deyimi ile şımarıklık yapacağına asla ihtimal vermedim, vermem.

O’nun için mühim olan, elbette Kürt sorununun çözümünde aldığı roldür. Kendisine kaderin tayin ettiği yükü kaldırma gayretidir.

Ben bu tür tecrübeleri geçiren Selahattin beyin, sorunun çözümünün son aşamasına kadar işin içerisinde olmaktan geri durması, tarihin kendisine yüklemiş olduğu böyle bir misyondan uzaklaşması, bir kenara çekilip bundan sonrasını başkaları halletsin diyeceğine ihtimal vermiyorum. Bu durum onun sorumluluklarını daha da arttırıyor ve ciddiyetten uzak durmaya, adeta gülüp eğlenmeye vaktinin olmadığını ortaya koyuyor.

Selahattin bey, genç yaşına rağmen, bu en ağır yükü bugüne kadar işi gayet iyi taşıdı. Onu başarılı kılan en önemli etken, en zor anlarda bile sabır ve metanetten ayrılmaması, tavırlarında hakaret ve kızgınlığın yer bulmaması büyük rol oynadı. Başkalarına çok ağır gelecek sözleri belli bir uslüp içerisinde söylemedeki başarısını herkes takdir ediyor.

Selahattin beyin, Cumhurbaşkanlığı adaylığı sebebiyle sadece Kürtlerden değil, Türk solundan da iyi bir oy alacağını zannediyorum.

HDP nin Türk Solunu da temsil etme, demokrat kesimleri bir araya getirme, ezilenlerin, horlananların, bir kenara itilip kakılmak isteyenlerin sorunlarına çare bulmak amacıyla kurulduğunu biliyoruz.

Zaten bu seçimde Türkiyenin sol kesimlerinin tek adayı Selahattin bey.

Yukarıda bir kısım özelliklerini sıraladığım Selahattin bey, HDP nin kuruluşun amacına ulaşıp ulaşmayacağını gösteren en iyi aday. Ben kimi kesimlerin aleyhte beyanlarına rağmen, bu seçimde Selahattin beyin % 10 ların çok üzerinde bir oy alacağını zannediyorum. Eğer Selahattin bey bu seçimde % 10 un üzerine çıkarsa, Kürt siyasetçilerin artık baraj sorunu kalmayacaktır ki, bu çok önemlidir.

Niye diyecek olursanız sebebi şu; Kürt siyasası % 10 barajını aştığı andan itibaren sanıyorum ülke yeniden koalisyonlar dönemine giriş yapacaktır. Yani Kürtler Erbakan Hocanın eski partileri gibi ANAHTAR bir rol oynamaya devam edeceklerdir.

Bu harekete, eğer Türk Milliyetçiliği tavan yapmaz ise, ilk defa iktidar ortağı olma gibi bir imkan doğacak.

Diğer yandan bendeniz Ak Partinin ilk defa seçime girmiş olduğu 03. Kasım. 2002 seçimlerinde ilimden Milletvekili seçildim. Dört buçuk yıl vekillikten sonra da durup dinlenmeden yazılar yazdığım, siyasi analizler yaptığım için, herhalde Sayın Başbakanı en iyi tanıyan insanlardan birisiyim.

Tabii ki biz 10 Ağustos 2014 günü yapılacak seçim sonucunda Sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı olarak seçilmesini istiyoruz.

Benim yukarıdaki analizim ilk turda seçilmeyi belki zora sokabilir, ama ikinci tur için Sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı seçilmesi kesindir.

Sebebi şu:

İlk turda Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı seçilmez ise, HDP liler mecburen oylarını R.Tayyip Erdoğana vereceklerdir.

Niye?

Çünkü:

R. Tayyip Erdoğan’ın iktidarda olan bir partisi var.

HDP liler Kürt sorununun çözümü için eğer bir pazarlık yapacaklar ise, bu pazarlığı en akıllıca yürütecekleri tek bir parti var o da Ak Parti.

Zira diğer partilerin HDP ile birleşmesi halinde bile Kürt sorununa çözüm üretecek bir güçleri yok.

Üstelik Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlunu aday gösteren partilerden birisi MHP, ve bu parti Kürt sorununda savaştan yana taraf. Yani barış sürecine tamamen karşı.

10 Ağustosta olmasa da 17 Ağustosta Kürt oylarının tamamı Sayın Başbakana akacaktır.

Son bir değerlendirme. İkinci oylamada HDP liler oylarında bir bölünme olmadığını ortaya koymak için, ilk turda aldıkları oyların tamamını herhalde Sayın Başbakana vereceklerdir ki, öyle alel usul şeylerle oylarında bir eksilme olmadığını ortaya koyabilsinler.