MÜZEVVİRLİĞİ BIRAKIN

Karı koca arasında, evlatlar ile babalar arasında çeşitli meseleler hakkında görüş ayrılıkları olmuyor mu? Hatta ortaya çıkan sorunlarda sert tartışmalar yaşanmıyor mu? Elbette bu ikili arasında da hemen her konuda mutabakat vardı, hiç tartışmadılar, hiç biri birlerinin fikirlerine sert eleştiriler yöneltmediler demek elbette safdillik olur.

Ama bu ikili hemen hemen hiç kimsenin başaramadığını yaptı, kırılan kolun yen içerisinde kalmasına yüzde yüz imkan sağladı. Yani Hem Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hem de Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, 2001 yılında parti kuruluşundan bu yana ne yaşadılarsa bunu dışarıya aksettirmemeyi, sanki her konuda, her alınan kararda mutabıkmışçasına davranmayı bildiler. Tabir caiz ise aralarından suyun sızmasına bile fırsat vermediler.

Allah, Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bu ülkenin en önemli ve bir numaralı görevini yapmayı nasip etti. Halkın huzuruna çıktı ve ilk turda oyların salt çoğunluğunu alarak Cumhurbaşkanı seçildi.

Onun Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra pek tabii hemen 2015 seçimlerine kadar Partinin başına kim geçecek, Cumhurbaşkanı kim olacak tartışmaları başladı.

Dün bu konuda Parti MKYK sını topladı ve burada konunun tartışılması yaşanır iken, bir MÜHİM belirsizliği ortadan kaldırmak için/evet sadece bu amaç için/ Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bey, Cumhurbaşkanlığının devir ve tesliminden sonra Ak Partiye döneceğini ve siyasi yaşamına burada devam edeceğini açıkladı basın mensuplarına.

Aslında bu konunun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bundan önceki görüşmelerinde Sayın Başbakana da aktarıldığını tahmin ediyoruz. Zira O çeşitli aşamalarda yapmış olduğu konuşmalarında millete hizmete devam edeceğini açıklamıştı.

Elbette millete hizmetin siyaset dışında da yolları var. Ama bugünün Türkiye’sinde hangi bilgi ve beceriye sahip olursanız olunuz, hangi deha anlamında özelliğiniz bulunursa bulunsun, eğer siyaset dışında iseniz, o niteliklerinizi topluma yansıtmakta gerçekten büyük güçlük çekiyorsunuz.

Bu durumu elbette Sayın Cumhurbaşkanı hepimizden iyi bilecek durumda idi. İşte o sebeple “bundan sonra da ben millete hizmete devam edeceğim” diye açıklama yaptığında benim değerlendirmem, Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda siyaset yolunu seçeceği ve partisinden kopmayacağı noktasında toplandı. Ve bir süre önce yazdığım bir yazıda, Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah

Gül Kurucusu Olduğu Partinin Başına geçer başlığını kullandım. Partisinin başına dönmesinin neden bu kadar ehemmiyetli olduğunu belirtmeye çalıştım.

Sayın Cumhurbaşkanının yeni Cumhurbaşkanımıza görevini devir ve teslim ettikten sonra Ak Partiye döneceğini açıklamasının hemen akabinde Ak Parti sözcüsü ve Genel Başkan yardımcısı Hüseyin Çelik bey bir açıklama yaptı, partinin 27 Ağustosta büyük kongreye gideceğini ve yeni genel başkanını seçeceğini duyurdu.

Onun bu açıklamasını bakıyorum bugün gazetelerin büyük bölümünde, Ak Partide kapılar Sayın Güle kapandı şeklinde yorumlamışlar. Ak PARTİ MKYK sı devam ederken Cumhurbaşkanından ben partime döneceğim ve hizmetlerime devam edeceğim açıklamasının gelmesi ve hemen ardından Hüseyin Çelik beyin biz kongreye 27 Ağustosta gidecek ve yeni Genel Başkanımızı seçeceğiz açıklaması, ellerin açılması ve restleşme, yani restine rest olarak nitelendirilmiş.

Ben bunun doğru bir değerlendirme olduğunu düşünmüyorum. Şimdi 2007 yılının Nisan ayına dönmek istiyorum. Başbakan bizlere yeni Cumhurbaşkanı kim olsun diye fikrimizi soruyordu. Biz de hem yazılı ve hem de sözlü beyanlarda bulunduk. Ve bendeniz özet olarak Sayın Başbakanım, Cumhurbaşkanlığına aday olursanız seçilirsiniz, bunda şüphe yok. Biz Abdullah Gül bey ile parti siyasetini bal gibi yürütürüz. Ancak yurt içi ve yurt dışı kamuoyundan aldığım bilgiye göre sizin en azından bir dönem daha parti başında kalmanız yolunda görüşler var, aman Tayip bey partinin başından bir süre daha ayrılmasın diyorlar. Siz bir dönem daha parti başında kalın, Sayın Abdullah Gün Cumhurbaşkanı olsun, gerisi Allah kerim demiştim.

Evet çok şükür dediğim oldu, eşinin başörtüsü v.s gibi sebeplerle ortaya atılan kimi aykırı görüşlere rağmen Sayın Başbakan Abdullah beyi Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi, Tayyip bey parti başında kaldı ve bu arada yapılan seçimlerin hepsinde başarı ile çıktı ve Cumhurbaşkanlığına yükseldi.

Farkında iseniz bu ikilinin birlik ve beraberliklerini sürdürmeleri halinde ne kadar başarılı olduklarını vurgulamaya çalışıyorum. Bugün basında çıkan bir sürü aykırı fikre rağmen Allah’ın izni ile kimse bu ikilinin arasını ayıramaz. Çünkü memleketin bu ikilinin büyük bilgi birikimi ve tecrübesi ile yönetilmesinde azim fayda var. İnsanlar elbette bir dönem kendi menfaatlerini gözetirler, hatta kişisel çıkarları bencillik seviyesinde insanları hataya götürebilir. Ama bu aşamalara gelen bu iki insanın bundan sonra MİLLETE, MEMLEKETE, ALEMİ İSLAMA, İNSANLIĞA HİZMETTEN BAŞKA BİR AMAÇLARI OLAMAZ. HEMEN HER ALANDA BU İNSANLARDA VEREN EL OLMANIN ERDEMİNİ GÖRECEĞİZ düşüncesindeyim.

VE O NEZAKET DOLU MESAJ

Sayın Cumuhurbaşkanı Abdullah Gül bey, yeni Cumhurbaşkanı Sayın Recep TAYYİP Erdoğan bey için açıklamış olduğu tebrik mesajındında;

Bir kez daha tebrik ediyorum. Kendisine, ailesine, tüm milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Cenab-ı Allah’ın hep yardımcısı olmasını ve başarılı olmasını temenni ediyorum. Hiçbir dönem olmadığı kadar yoğun bir görev süresi geçirdim. Neticede 7 yıl bitmiş oldu. Demokrasinin güzel tarafları, nasıl seçilince onur duyarsınız, devrederken de onur duymanız gerekir. Dolayısıyla o onuru duyuyorum gerçekten. Şüphesiz ki ben bu göreve seçilirken de bağımsız bir kişi olarak gelmedim, siyasi kimliğimi hepiniz biliyorsunuz. 1991’den beri beni tanıyan arkadaşlar var aranızda. Daha sonra AK Parti’nin kuruluşunun ilk tohumunu atan benim, yenilikçi hareketle. Sonra hep beraber partimizi kurduktan sonra ilk başbakanı ve ilk cumhurbaşkanı oldum. Şimdi de büyük bir mutluluk duyuyorum, partimiz ikinci cumhurbaşkanını çıkartmış oldu.

Siyasi kimliğim nedeniyle seçiliş sürecinde de büyük sıkıntılar yaşadığım. Cumhurbaşkanlığı sırasında anayasanın verdiği sorumluluk çerçevesinde siyasi kimliğimi kenarda tuttum. Bütün partilere eşit olmaya çalıştım. Bütün milleti de kucaklamaya çalıştım. Buranın kapısını herkese açtım. İl ziyaretlerimde sadece valiliklere değil hiçbir ayrım yapmadan bütün belediye başkanlarına gittim. Herkesin Türkiye’ye ait olduğunu gösterdim.

Tabii ki fiili olarak cumhurbaşkanlığı bitmiştir. Bu ayın sonunda, 28’inde devir teslim töreni yapana kadar, resmi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’yım. Cumhurbaşkanlığım bittikten sonra şüphesiz ki partime döneceğim. Benim için tabii ki doğal olan şeydir. İnanıyorum ki Türkiye çok güçlü bir şekilde her anlamda yoluna devam edecektir”

Evet yolunuz, yolumuz açık olsun inşallah.