SAYIN CUMHURBAŞKANIM DURMAK YOK GEZİLERE DEVAM

8.Cumhurbaşkanımız rahmetli Turgut Özal köşke çıkmaktan çok mutsuz olmuş, onun mutsuzluğu nerede ise herkes tarafından konuşulur bir hale gelmişti.

Üst düzey bürokraside önemli görevler almak, ardından Parti kurup siyasete atılmak ve ilk seçimlerde partinin iktidara gelmesi, rahmetliyi ömrünün o dönemi için sürekli gündemde tutmuştu.

Rahmetlinin kendisi bile partisinin 4 ayrı parçadan meydana geldiğini ve iktidarı paylaştığını söylüyordu.

Ancak bu ifade tarzı söz konusu dört eğilimi bir çatı altında tutmak gibi ağır bir yükü de beraberinde getiriyordu. Rahmetli bu tanımlamasından çok çekti ve hele Genel başkanlığı Mesut Yılmaz’a verince çekmediği kalmadı.,

Bu dört eğilim söylemi, bir yerde ANAP’IN en yumuşak karnı olarak temayüz etmeye başladı.

Zaten o sebeple 1989 yılında yapılan belediye seçimlerinde ANAP adeta hezimete uğradı. Önemli şehirlerin büyük bölümünü kaybetti. Refah Partisinin ayak sesleri duyulmaya başladı.

Bu hengame içerisinde Özal kendisini 1989 yılında köşke attı. Cumhurbaşkanı seçildi.

1991 seçimlerinde Partisi çoğunluğu kaybetti. Demirel Başbakan oldu. Artık Rahmetli için ızdıraplı günler başlamıştı. Çankaya şişmanı deniliyor, Demirel’in müsteşarı söyleniyor, Ağabey Başbakan, kardeşten Cumhurbaşkanı mı olur ifadesi aşağılayıcı tabirlerle ifade ediliyor… ve akla gelmez bir sürü tezvirat yapılıyordu.

Rahmetli çok sıkılmış, eşinin desteği ile parti başına geçen Mesut YILMAZ’dan adete ikrah edecek hale gelmişti. Bunun üzerine yeğen Hüsnüye yeni bir parti kurma çalışması yapması için telkinde bulunmuş, köşkten istifa etmeyi, yeni partisinin başında yeniden ülkeye ciddi hizmet etmeyi planlamıştı.

Ama olmadı, kader hükmünü icra etti, 1993 yılının Nisanında vefat etti.

Bunları niye hatırlattım biliyor musunuz.                 

Evet yoğun siyasi bir çalışmadan gelen,hayatı en aktif görevlerle dopdolu olan insanlar, köşkte çok rahat etmezler.

Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bey de pek tabii bu ülkede en yüksek makamlarda görev üstlenmiş birisi.

O sebeple köşkte öyle oturup, gelen giden kararnameleri, kanunları imzalaması, sanki bayramlarda yağmur damlacıklarının ıslattığı pencereden karartılar halinde evlatlarının gelişini bekleyen babalara benzemesini hiçbirimiz kabul edemeyiz.

Onun bu ülkeye katacağı daha çok değerler var, birikimlerinden ülke insanlarının elde edeceği çok imkanlar var.

Sağolsun O da fırsat buldukça hem dış dünyayı hem de ülkeyi gezerek birikimlerinden insanların yararlanmasını temine çalışıyor.

İşte Muş ve Bingöl illerini ziyareti,hiç kuşkusuz köşkte daha az oturmanın gerekliliğine götürmüştür Sayın Cumhurbaşkanını.

Doğu ve Güneydoğu illeri insanlarının beşeri ilişkilerde hiçbir bölgemizdeki insanlarla kıyaslanmayacak özellikleri, farklılıkları var.

Bunu geçen gün Güneydoğum derneğinin toplantısına katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Faruk Çelik bey de ifade etti.

Faruk Bey burada yaptığı konuşmada, ben Artvin Yusufeli ilçesinde doğdum, ancak Bursa’da büyüdüm. Bir anlamda Bursalı sayılırım, zaten orada yaşıyorum.(Yani şimdi Ankara’dayım ama, ileride siyaset bitince Bursaya, evime gideceğim demek istedi)

Mesleğimiz gereği çok sayıda insanla karşılaştım, konuştum. Ancak şimdi Şanlıurfa İlinin Milletvekiliyim. Ben Güneydoğu insanı kadar candan, sevgi ve merhamet dolu insanları başka hiçbir yerde görmedim.

Bu insanlar samimi gördükleri kişilere karşı, evlerini, barklarını, gönüllerini açıyorlar dedi.

Sayın Cumhurbaşkanımız da Muş ve Bingöl ziyaretlerinde elbette Güneydoğu insanının bu özelliklerini çok yakından bir daha görme imkanı buldu ve yaptığı konuşmada:

Muş'un, Sultan Alparslan'ın Anadolu'nun kapılarını açıp bu toprakları yurt haline getirdiğini, şehrin güzel insanları ile buluşmanın kendisi için büyük mutluluk olduğunu söyledi. En zor durumlarda bile ısrarlı bir şekilde iyi şeylerin olması gerektiğine inanan ve bunu destekleyen birisi olarak, bugün memleketimizde güzel şeylerin olduğunu görmekten de ayrıca çok büyük mutluluk duyuyorum.Şunu her zaman söyledim, bugün de söylüyorum. Biz büyük bir milletiz, biz çok büyük bir devletiz. Tabii ki büyük milletlerin farklılıkları olacaktır. Ama farklılıklarımızı sıkıntı olarak görürsek tehdit olur. Farklılıklarımızı zenginlik olarak görürsek hepimizi kucaklarız, kardeş oluruz ve o zaman çok daha güçlü oluruz. Bugün bu kardeşlik rüzgarlarının çok güçlü estiğini görüyorum. Bu muhakkak ki devamlı olacak. Bizler huzur, barış, kardeşlik duyguları içerisinde hep biri birimize destek olacağız. Farklılıklar her insanın fıtratında olan kelimelerdir, vasıflardır. Hem de hepimizin bu milletin çok önemli vasıflarından birisidir. Bizde hepimiz birbirimizin kardeşiyiz.

Yapılan cesur çalışmaları takdirle izliyorum İstersek İstanbul'da, istersek Diyarbakır'da, istersek Muş'ta istersek Kayseri'de yaşayabiliriz. Bütün bu vatan toprakları hepimizindir. Tabi ki hepimiz birbirimize eşitiz,Her ülke gibi Türkiye'nin de noksanları ve eksikleri vardır, ancak bunları çözmek, bunlardan kurtulmak için çaba göstermek hepimizin görevidir. Bu konuda atılan cesur atılımları, yapılan cesur çalışmaları bunların hepsini doğrusu takdirle izliyorum dedi.

Sayın Cumhurbaşkanımızın halkla birlikte oturması, çay içmesi, gerek Muşta ve gerekse Bingöl’de halktan insanlarla yan yana, omuz omuza gelmesi, onların Cumhurbaşkanımıza bir kardeş sefkati içerisinde sarılmalarını büyük keyifle izledik.

O anda aklıma Halktan olan Haktan olur cümlesi geldi. Bunu iki şekilde betimledim. Birincisi halktan uzak olan haktan uzak olur, ikincisi halkla birlikte olan hakla birlikte olur.

Cumhurbaşkanımızın ziyareti sonrasında her iki ilin Belediye Başkanlarının televizyonlardaki mülakatlarını dinledim.

Bir Cumhurbaşkanı Muş’a 29 yıl sonra Bingöl’e ise 10 yıl sonra gitmiş.

İçim cız etti doğrusu.

Sanki Muş ve Bingöl başka ülkelermiş, başka diyarlarmış gibi burkuldum.

Muş Belediye Başkanı Necmettin DEDE ve Bingöl Belediye Başkanı Serdar Atalayın geziye ilişkin görüşleri fevkalade idi.

Hele Sayın Cumhurbaşkanımızın Muş tarihinde ilk defa bir gecesini bu ilde geçirmesi tarihe düşülen önemli bir not oldu.

Cumhurbaşkanımızın Muş ziyareti sırasında Belediye Balkonunda BDP li Sırrı Sakık beyi de gördüm. Halka diğer vekillerle birlikte el salladılar.

Ya işte bu kardeşim dedim.

Biraz sevgi, biraz merhamet, biraz hak ve biraz hukuk her şeyi ne kadar da kolay kılıyor.

Necmettin Dede “biz şimdiye kadar inatlaşma ve öldürme ile sorunların çözüleceğini düşünüyorduk. Ama işin bu şekilde gitmesinin mümkün olmadığını görünce, oturup konuştuk. Sayın Cumhurbaşkanımız bundan bir süre önce bu ülkede güzel şeyler olacak demişti, geldi ve işte görüyorsunuz, bu ülkede güzel şeyler artık oluyor. Kimse bizi yolumuzdan döndüremez dedi” diye de konuşmasına ilavede bulundu.

Evet bunlardan sonra gelmek istediğim bir nokta var tabii ki.

Biz kendilerine hangi görev düşerse düşsün, tabii Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığı kast ediyorum, gerek Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan beyin ve gerekse Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül beyin bundan böyle de makamsız, mansıpsız oturmaya hakları yoktur.

Durmak yok, gezilere devam diyorum.

Bu makaleyi 20.04.2013 günü yazmışım. Evet artık Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan beyin Ak Parti tarafından Cumhurbaşkanlığına Adaylığı kesinleşmiş oldu. Çünkü dün Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bey, ben 30 Mart 2014 yerel seçimler öncesi Sayın Başbakana Cumhurbaşkanlığına aday olmadığımı söylemiştim deyince Ak Parti çevrelerinde Gül mu, Erdoğan mı Cumhurbaşkanlığına aday olacak sorusu aydınlanmış oldu.

Evet durmak yok gezilere devam.