TOKİ FABRİKALAR TARIM BAKANLIĞI ÇİFTLİKLER KURAR

Ak Parti iktidarlarının flaş hizmetlerinden birisi de Toplu Konut İdaresinin hemen herkesi ev’lendirmesi oldu.

Türkiye Osmanlı kültür ve medeniyetinin bir parçası olan ülke olmasına ve “dünyada mekân, ahrette iman” özdeyişini kendisine rehber edinmiş bulunmasına rağmen, konut meselesini yakın zamana kadar çözememişti.

Diğer iktidarlar zamanında ülkenin konut meselesinin halli için bir takım gayretler gösterildiğini, bu amaçla Emlak Konut İdaresinin kurulduğunu biliyoruz. Ama emlak konut yeterli başarıyı gösteremedi ve kurum bir anlamda tasfiye edildi.

Onun yerine geçen Toplu Konut İdaresi kısmi başarılarını, Ak Parti iktidarı ve Başkan Erdoğan Bayraktar beyin bitip tükenmek bilmeyen çalışmaları ile taçlandırdı.

Bu iktidar döneminde bütün illerde, hatta ilçelerin büyük çoğunluğunda toplu konutlar yapıldı.

İnsanlar ucuz ucuza, bankaların sağladıkları krediler ve uzun vadeli taksitlerle ev sahibi oldular.

Önceleri toplu konutlardan ev edinmek isteyen insanların kendilerinin veya eşlerinin evlerinin olmaması kuralı getirilmişti. Zira bu konutların hemen tamamı, Devletin tahsis etmiş olduğu arsalar üzerinde yapıldığı için gerçekten piyasa koşullarının altında ev edinmek mümkün hale gelmişti.

Bu sayede düşük gelirli yüz binlerce insan ev sahibi oldu.

İnşaat piyasası da bu sayede çok canlı tutuldu.

Elbette her işte olduğu gibi bu işte de, yani toplu konut ihalesine katılımlarda ve işlerin bitirilmesinde bazı problemler yaşandı. Hatta işleri yüksek kırım ile alan sermaye gücü zayıf kimi müteahhitlerin iflas ettiği söylendi.

Ama hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, Türkiye TOKİ’nin hizmetleri sayesinde bir anlamda toplu konuta doydu.

Ben bununla Türkiye’nin toplu konut ihtiyacı kalmadığını elbette söylemiyorum.

TOKİ idaresi bu alanda ve Erdoğan Bayraktar beyin başkanlığında çok güzel işlere imza atacaktır.

Burada bir hususu da teslim etmeliyiz, eğer toplu konut idaresi doğrudan Sayın Başbakana bağlanmasa idi, Erdoğan beyin eli bu kadar rahat olmaz ve her taraftan kırk haramilerin işe müdahil olması sebebiyle, istenen başarı elde edilmeyebilirdi.

İşin o yönünü tespitte basiret gösteren Sayın Başbakan, kurumu olduğu gibi kendisine bağladı ve böylece Erdoğan bey bir anlamda “BAKAN” gibi çalışma imkanı buldu.

Şimdi diyorum ki, acaba TOKİ bundan böyle Fabrikalar, Tarım Bakanlığı büyük çiftlikler kursa nasıl olur.

Türkiye’nin işsizlik problemi gerçekten çok can yakıyor.

Bu bayramda Diyarbakır’da Ak Partinin halk ile bayramlaşmasına katıldım. Geçen dönemde bizden iş isteyen partili bir hanımın, hala iş talebinde bulunması “şaşırtıcı” geldi.

Türkiye işsizlik problemini hiç kuşkusuz özel sektör yolu ile aşmaya çalışıyor. Bu alanda iş alemi, KOBİ’LER, yatırımcılar ülke tarihinde görülmedik biçimde destek aldılar, alıyorlar.

Peki hala işsizlik probleminin çözülememesinin sebebi yeterli “özkaynak”a sahip olmamaktan geçiyor ise, prim teşvikleri, elektrik, su destekleri, sorunu çözmeye yetmiyor ise, yeni düşünceler, yeni projelerin bu alanda harekete geçmesi gerekmez mi?

Bendeniz TOKİ’nin yeni şirketler kurarak ve “HALK İŞTİRAKİNİ DE SAĞLAYARAK” fabrikalar, çiftlikler kurmasını öneriyorum.

Anadolu’nun her tarafında on biner sayılı büyükbaş hayvan çiftlikleri kurulsa, bir anda 3-4 Milyonluk yeni hayvan rezervine sahip oluruz.

Bu çiftliklerin kurulması ile ilgili olarak vatandaşlardan katılım istenir veya hisse senetleri çıkarılır, insanlar buraya ortak olurlar, bir kısmı ortağı olduğu bu tesislerde çalışır.

Aynı şey kurulacak fabrikalar için de geçerlidir.

Şimdi bakın köylülerimiz şehirde bir evim olsun diye öykünüyor, Toplu Konuttan ucuz bir ev ediniyor, kışı sıcak kaloriferli evde geçiririm diye ilçeye veya ile geliyor. Kış yaz oluyor ve köylü bir daha köyüne dönmüyor.

Köylümüzün bu oranda köyünü terk etmesi bu ülkenin çok büyük kaybıdır.

Çünkü artık gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüz değildir, olmuyor.

Köylümüzün köyünü bu oranda terk etmesi değil midir ki, dünya hayvan rezervinin önemli bir kısmına sahip olan bu ülkeyi, et yiyemez, kurbanını kesemez hale getirdi.

Nüfusumuz arttı, et fiyatları pahalandı demek bize yakışmıyor.

Artan nüfus köyünü terk etmekten ötürü üretimden çekiliyor ise, kuşkusuz bundan sonra bizi daha zor günler bekliyor demektir.

Benim söylediklerimde Devletin yeniden üretime girmesi gibi bir yanlış anlama düşüncelere gelmesin. TOKİ idaresi organizatör olsun, bir ev için ortalama yüz bin lira veren insanlar bu organize sayesinde kurulacak şirketlere, fabrikalara , çiftliklere getirip paralarını yatırsınlar, kazandıklarından TOKİ idaresinden ev ihtiyaçları var ise,yine ev alsınlar.

İnsanlarımız evlerini alırken, ülkemizde faaliyet gösteren birçok yabancı Bankadan kredi alıyor. Bankalar kar realizasyonunu gerçekleştirdikleri paraları, kuşkusuz kendi ülkelerine aktarıyor. Ve harcanan bu yüz binlerce lira “üretim özelliği olmayan” evlere gidiyor.

İşte TOKİ’NİN veya kuracağı iştiraklerin, yönlendiriciliği altında bu paralar fabrikalara, çiftliklerin kurulmasına gidecek olur ise işsizlik konusu çözüme ulaşmaz mı?

Hiç kuşkusuz her şeyin çok kolay olmadığını biliyorum. Ama barajlar, köprüler, yollar, fabrikalar, el hasılı üretime ait her şey önce fikir olarak ortaya çıkar. İleri sürmüş olduğum bu fikrin uzmanlarınca tartışılması, eksik ve gediklerinin giderilmesi daha sonraki iştir. Bu aşamada önemli olan fikrin incelemeye değer bulunmasıdır.

6 Milyon Nüfuslu Hollanda koca bir Avrupa’yı nerede ise besliyor.

Meraları, yaylakları, kışlakları, bitki türlerinin çeşitliliği ile ünlü ülkemizin et üretememesinin mazereti yoktur.

Hakeza Avrupanın en genç , en dinamik nüfusuna, çok önemli tabii kaynaklara sahip Türkiye’nin işsizlikle cebelleşmesi bir yana, komşu ülkelerden işçi alacak duruma gelmesi işten bile değildir.

Cumartesi günü Sayın Başbakanımız Diyarbakır’a gelecek. Bölgemizin yine en ağırlıklı sorunu işsizlik, yoksulluk, fukaralıktır diyorum hep. Görüşümde bir değişiklik yok. Ben yukarıdaki yazıyı 06.12.2010 günü yazmışım. O günden bu güne Diyarbakır’da istihdam yaratacak kaç işyeri kuruldu ve buralarda ne kadar istihdam yaratıldı? Eskiye oranla çok bir şey değişmediğini biliyorum.

Hazır Sayın Başbakanımız ben Cumhurbaşkanı olur isem, ülkemin yolları, köprüleri, barajları, santralleri, fabrikaları, istihdamı ile de meşgul olacağım diyor. O halde ey millet ne duruyorsunuz, şimdiden söz almaya bakın, pankartlarınızı dövizlerinizi ona göre hazırlayın. Veya en azından şehrin istihdam sorunu ile ilgili raporlar hazırlayıp sunun olmaz mı?

İş ve aşa bu kadar önem vermemin sebebi, Peygamberimizin “Kadel Fakru En Yekuvne Küfren/Az kaldı fakirlik küfür olacak hadisi ile, İngilizlerin Hungry Man İs An Angry Man/Aç adam kızgın adamdır, sözüdür. Demek ki aç adam bir anda dini imanı bırakıp küfre sapabilir, her şeyi inkar edecek hale gelebilir, geliyor da. Açlık sebebiyle dinini imanını bir tarafa bırakan insan kızgın olmaz mı?