"KÜRESEL SİSTEMİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK TEHDİT İSLAM'DIR" (!)

Evet, sevgili okurlar.

Bu köşede yıllardan beri yazdıklarımızın-çizdiklerimizin temel amacı ve varlık nedeni, peşinen hissettiğimiz, gördüğümüz küresel İslam düşmanlığı tehlikesidir..

Ki varlığımız da, dirliğimiz de bu meyandadır…

Çünkü bu küresel İslam Düşmanlığı tehlikesi az-öz bir tehlike değildir.

Dolambaçlı bir tehlikedir..

Mekirlidir ve hilelidir.       

Tarih boyu, İslam'a karşı sinsice hep kirli oyunlar sergilenmiştir…

Tek hedef, İslam dünyasını paramparça edebilmektir…

Zaman zaman kiraladıkları piyon ve ajanların yardımıyla hedeflerine ulaşabilmişlerdir..

Ama mukdedir olamışlardır..

İslam dünyasının içine sızmışlardır…

İslam’ı sindirme planlarını projelendirerek "ümmet" varlığını içten içe vurmaya çalışmışlardır…

Hıristiyanlık dini gibi, İslamiyet’i de "Protestanlaştırma" senaryolarını organize etmişlerdir..

İslam’a karşı “küresel tehdit” bu!..

Dün olduğu gibi bugünde aynı senaryolar tertipleniyor?

Başta söylediğim gibi mekir ve hileden ibarettir.

Batı dünyasının, yani haçlı emperyalizminin tarih boyu çok derin oyunlar içerisinde olduğu gerçeği, yüce Kur’an-ı Kerim'deki İbrahim Suresinin 46. ayetiyle de sabittir.

Zira yüce kitabımız, onların o hilelerini, oyunlarını, küfür ve şiddetlerini ortaya çıkarmada bir mihenk taşıdır.

Değdi miydi, "o kirli küfür dünyasının" nasıl bir kalitede olduğunu ortaya koyar.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “İbrahim” suresinin 46. ayeti mealen aynen şöyle buyuruyor;

“Gerçekten onlar (İslam’a karşı) tuzaklar kurdular. Oysa onların tuzakları dağları yerlerinden oynatacak nitelikte de olsa, Allah’ın denetimi altındadır (O’nun iznine tabidir).           

İnkâra şartlanmış olanların İslam’a karşı ortaya koyacakları hile ve entrikalar ne kadar güçlü olursa olsun, velev ki dağları yerinden oynatacak kadar kurgulanmış güçlü ve kuvvetli olsun Allah izin vermedikten sonra onların kimseye bir zarar vermesi düşünülemez. Zira inkârcılar, kemiyet ve keyfiyet bakımından çok güçlü de olsa, o gücün kullanılmasında ortaya konacak olan irade tamamıyla Allah’ın elindedir.”

Bu itibarla ümit varız.

Kesinlikle gelecekteki nesil, şimdiki mevcut nesilden daha uyanık olacak, daha kültürlü olacak, daha zeki ve akılcı olacak.

Düşüncemiz ve ümitvarlığımız bu yöndedir..

Ki emareler de zaten bunu bize hissetiriyor..

***

Sevgili okurlar..

Bakınız, O büyük Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin, bu minvalde vecizeli bir sözü var.

Der ki...

“Yakinim var ki behemahal İstikbal semavatı zemin-i asya teslim olur yed-e beydaye İslam’a…”

Yani, İstikbal İslam’ın berrak ve nurlu eline teslim olacaktır.

Bu küresel oyun ve tuzakları kuranlar da "kendi tuzaklarının" içine düşeceklerdir...

* * *

Sevgili okurlar.

Aynı paralelde, Yeni Şafak Gazetesinin deneyimli kalemlerinden, kardeşimiz, muhterem Yusuf Kaplan Bey’de, dünkü yazısında değerlendirmede bulunuyor..

Yazısından bir kaç "altı çizili" cümlelerini sizlere aktarmak istiyorum..

Önemli..

Hele ki yaşadığımız zaman dilimi içerisindeki; "tehdit ve tehlikelerin" bilinmesi açısından, pürdikkat çekmekte..

"Dünyanın bütün dengelerini altüst eden iki vahşî dünya savaşından sonra inşa edilen Soğuk Savaş düzeni, kapitalizm ile sosyalizm arasında danışıklı dövüşe dayalı sahte bir düzendi.

Soğuk Savaş’ın gerisinde ABD’yi her bakımdan ele geçiren ABD’deki Yahudi gücü vardı.

Soğuk Savaş, ABD’ye (daha doğrusu, ABD’yi ele geçiren Yahudi gücü’ne) hem ABD içindeki hem de dünya ölçeğindeki gücünü pekiştirmek, tahkim etmek için zaman kazandırmak amacıyla icat edilmişti.

Yahudi gücü, yaklaşık yarım asırlık süre zarfında ABD’yi her bakımdan ele geçirmeyi başardı.

TÜRKİYE’DEKİ LAİK SİSTEM, 28 ŞUBAT DARBESİYLE KÜRESEL SİSTEMİN UYDUSU OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA İSPATLADI

Yahudi gücünün başını çektiği küresel sistemin önünde yeni bir tehlike belirdiğine hükmedildi.

Bu tehlikeyi, dönemin NATO Genel Sekreteri Willy Cleas, “Küresel sistemin önündeki en büyük tehdit İslâm’dır” diyerek açıkça ifade etmişti.

Soğuk Savaş bitirilecek, İslâm’la savaş, “terörizmle savaş” maskesi altında NATO’nun temel stratejisi olarak benimsenecekti.

Küresel sistem, açıkça İslâm’ı hedef tahtasına yatırırken, Türkiye’de 28 Şubat’ın altyapısı hazırlandı ve 28 Şubat’ta sokaklarda tanklar yürütüldü.

Küresel sistem, İslâm’ı hedef tahtasına yatırdı; küresel sistemin uydusu olduğunu gösteren Türkiye’deki laik sistem de İslâm’ı “irtica” numarasıyla en büyük tehdit olarak belirledi.

Temelde üç boyutundan söz edilebilecek çok büyük bir ihanetti bu.

28 Şubat darbesi, İslâm’ın bin yıl bayraktarlığını yapan bu topraklardan İslâm’ın izlerini silme projesiydi.

O yüzden “bin yıl sürecek” dendi.

Bin yıl sürmedi ama bizi zihnen dönüştürdü: Başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettürü kaybettik!

Burada başörtüsü-tesettür ilişkisi üzerinden kurduğum cümle, hayatın her alanına uyarlanacak bir cümledir; meseleyi başörtüsü-tesettür meselesine indirgemek istemem.

Aslında dikkat çekmek istediğim nokta şu: Neyin mücadelesini verdik ama nerelere savrulduk?"

***

Evet, sevgili dostlar.

El hak.

Sayın Kaplan’ın tespitlerine katılmamak mümkün değildir.

Bakınız, 17 yıldan beri iktidarda olan AK Parti, halka çok büyük ümitler verdi.

Hele hele Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerek Başbakanlığı döneminde, gerek Cumhurbaşkanlığı döneminde, halkın her alanda güvenip bel bağladığı bir devlet büyüğü olması hasebiyle, halk güven ve sevgisini sürdürmeye devam ediyor.

Ama bu da bir gerçektir ki artık uyanmamız gereken bazı tehlikeleri görmezlikten gelemeyiz.

Örneğin; demokrasi adı altında nerdeyse toplumun çok önemli kesimlerinde toplumsal çürüme tabiri caizse "gırtlağa" dayanmıştır...

Bu vahim çürüme hali, inkâr edilemez.

Ahlaki çöküntüler diz boyu.

Kadının, kadınlık karakterinden sıyrılıp, adeta demokrasi ve yaşam özgürlüğü adına piyasada o kadar haya dışı, utanma dışı giyim-kuşamlarla rahatlıkla dolaşıyorsa, artık buna karşı yasalar çerçevesi altında tedbir alınması gerekir.

En kısa zamanda kadının fitne olma tehlikesinden çıkarılması gerekir…

Yeni tedbirler, yeni yasaların getirilmesi lazım..

Yoksa, yarın çok geç olabilir…

En derin saygı ve sevgilerimle.