28 ŞUBATI HATIRLAMAK DERİN ÜZÜNTÜ YARATIYOR (III)

Evet, sevgili okurlar.

“28 ŞUBATI HATIRLAMAK DERİN ÜZÜNTÜ YARATIYOR” başlıklı yazı serimiz devam ediyor..

Bugün üçüncü yazımız..

Hiç kuşkusuz ki, 28 Şubat'taki, "tarihi zulmün, ihanetin, hıyanetin, uşaklığın, piyonluğun" üzerinden 21 yıl geçsede bu millet "O günü" unutmayacaktır.

Unutmayacağı gibi gelecek nesle de unutturmayacaktır.

Dün de ifade etmeye çalıştığım gibi…

Velev ki tozlu raflara kaldırılmış olsa bile…

İlla ki bir gün "o tozlu raflardan indirilir ve o silinen tozlar" onu uygulayan şebekenin yüzüne tokat gibi inecektir..

Bu millet necip bir millettir.

Azizdir, imanlıdır.

Zulme, ihanete eyvallah dememiştir, bundan sonra da demez...

Kimseden de korktuğu yoktur.

Ama tabii sabır her şeyin başıdır ve çaresidir.

Yalan söylemeyen tarih, dimdik ayaktadır.

Ve ayakta durmaya devam edecektir...

Refah yol iktidarının başında Başbakan olarak merhum Erbakan’ın varlığını İsrail piyonları içine sindiremediler.

Erbakan’ın siyasi tavrı, durumu, yeri, mekanı ne olursa olsun, her şeyden evvel müspet bir siyaset adamıydı.

İnancıyla yaşıyordu.

Nereye gitse, mutlaka beş vakit namazını cemaatle kılıyordu veya kıldırıyordu.

Tabii elbette ki buna da o dönemde "irtica" deniliyordu...

Ve bu irtica yaftası ile yola çıkan, omuzları kalabalık olan generaller, Erbakan’ın namaz kılmasını içlerine sindiremediler…

İnancına taktılar…

Ve her şeyine “irtica-i faaliyetlerde" bulunuyor dediler…

Halkımız, “İrtica” narasını çeken sözüm ona askerleri, bize göre hiçbir zaman kahraman TSK mensupları olarak görmedi…

İtibar etmedi…

Çünkü biliyordu ki, "Peygamber Ocağı" denilen Mehmetçiğin bulunduğu Ordu, bu ülkenin ve bu milletin evladıdır..

Bunlar olsa olsa; devşirmedir..

Sızan, haşhaşilerdir..

Bugün onlar yok...

Olmadıkları içindir ki; bugün Ordumuz devletiyle, milletiyle "kenetlenmiştir..

“Mehmetçik…”

İşte günümüzün Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar…

Ordu, onun kumandasında…

Bugün kahramanca “Allahû Ekber” nidalarıyla, Aşr-ı Şerif’ler okunuyor..

Askerlerimiz taarruz alanında dahi "cemaatle namaz" kılıyor, saf tutuyor..

İşte bunlarla yüce İslam dinine “irtica” diyen yaftacı, sahtekâr anlayış arasındaki fark barizdir ve ortadadır.

Evet, bu ihanet şebekelerinin ister general olsun, ister er olsun, ister medya grubu olsun, ister sivil olsun…

Kim olursa olsun, her nerede olursa olsun…

Mademki yüce İslam dinine “irtica” diyor.

O adam mutlak bir kafirdir…

Mürtettir…

İslam’dan çıkmıştır..

Bunlar, ceberut bir eda ile bu milletin vergisiyle kendi geleceğini temin etmekten başka bir şey yapmamıştır.

Ama bu millet o hakkını helal etmemiştir ve etmezde.

İsrail adına, onların nam-ı hesabına orduyu yönetenleri, bu halk hiçbir zaman Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir mensubu olarak görmedi..

Ki görmezde..

Zira bunlar, gidip İsrail’deki ağlama duvarı önünde ayin yapanlardı…

Bu ayinden sonra da gelip Genelkurmay Başkanı oluyorlardı…

Sonra da İslam dinine ihanet ediyorlardı…

O yüce İslam dininin kitabına, Kur’anına çöl kitabı diyebilecek kadar alçaklaşıyorlardı…

Ne acıdır ki, o paralelde de Efendimiz (S.A.V)’e de çöl bedevisi diyerek, salya akıtıyorlardı…

O günde ve bugünde diyoruz ki..

Böyle bir nitelendirmeyi yapan her kim olursa olsun, "safkan" taşıyamıyordur.

Saf bir insan değildir.

Ancak madrabazlıkla, aldatmacalarla bir yerlere kadar gelmiş, devletin imkânlarını kötüye kullanmış "çukur" anlayışın sahibidirler…

Ve ne yazık ki; devlet hala bunlara bir şey yapamamıştır.

Düşündüren, üzen de bu...

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Dün, Başbakan Sayın Binali Yıldırım AK Parti Genel Merkezi’ndeki toplantıda konuştu..

Allah var, bugüne kadar Başbakanımızın böyle yürekli, cesaretli bir siyaset adamı olduğunu bilmiyordum.

Zaman zaman bazı hususlarda eleştirilerimiz de oluyordu.

Ama dün 28 Şubat’a dair yaptığı konuşmanın uslübüna, içeriğine, eleştirilerine hayran kaldım…

Yürekleri okşadı..

Buradan sizin huzurunuzda tebriklerimizi sunmak istiyorum.

Bakınız, Başbakanımızın tespitlerine.

Cümlesi cümlesine beraber okuyalım.

Başbakan diyor ki;

“28 Şubat sürecinin Türkiye'ye maliyeti 390 milyar dolar.

Çıkan ağır faturalar millete ödettirildi.

Darbeciler bu ülkenin geleceğini çaldılar.

Başarılı ya da başarısız her türlü darbe girişimi bu ülkeye ihanettir.

Siyaset yapmaları engellenmek istenen kadrolar şimdi iktidarda ve darbecilerden hesap soruyor.

28 Şubat'ı unutmadık unutmayacağız.

28 Şubat davasında sona geldik, yargılamalar devam ediyor.

İntikamla değil adaletle davranarak hukuk içinde en ağır cezayı alacaklar.

17-25 Aralık'ı tertip eden 28 Şubat'ı planlayan darbe kardeşleridir, amaçları ülkenin yönetiminden uzaklaştırmaktır.

Hiç kimse devlet gücünü kullanarak toplumsal mühendislik yapamayacak.

Vatandaşlarımızı yaşam tercihleri üzerinden yargılayamayacaklar.

Bin yıl geçse bu ihanetler unutulmayacak.

15 Temmuz ve 28 Şubat kardeştir.”

Biz de diyoruz ki, hem de kanı bozuk iki kardeştirler…

***

Velhasıl kelam…

28 Şubat'ın 21. yılındayız..

Bakınız, Hukukçular ve STK temsilcilerinin tepkisi var..

Özellikle; hak, hukuk ve adaletin tecellisi adına..

Diyorlar ki..

28 Şubat’ın medya, yargı ve sermaye ayağı elini kolunu sallayarak dolaşıyor..

Kimse dokunmuyor..

Niye?..

21 yıl önce, Müslümanları uydurma delillerle içeriye tıkanlar bugün, FETÖ’den cezaevlerinde…

28 Şubat'ın mağdurlarının hala cezaevinde tutuklu olmaları, anlamsız..

Bu ayıba, bu mağduriyete bir an önce son verilsin..”

En derin saygı ve sevgilerimle…