28 ŞUBATI HATIRLAMAK DERİN ÜZÜNTÜ YARATIYOR

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzere yarın 28 Şubat.

Her sene 28 Şubat geldiğinde Türkiye insanı olarak, özellikle de Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan insanlar olarak ve Diyarbakır’daki bizler; bu günün yıl dönümünü hatırlarken nefretle karşılıyoruz..

“Lanet” getiriyoruz...

 

Zira “o karanlık gün” Türkiye’ye yaşatılmıştır.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanına ve muhafazakar kesime yapılmıştır.

O gün, siyasal, sosyal, günlük hayat akışlarını tümden tıkatan ve herkesin geleceğini karartan, tarihe not edilen karanlık bir gündü...

Siyonist ve haçlı emperyalizmin içimizdeki köleleri tarafından uygulanmaya sokulan karanlık bir gün...
İnanın Güneydoğu ve Diyarbakır halkı en çok bu karanlık günün zulmüne maruz kalmıştır.

Hatta bizler...

Söz ailesi olarak da bu karanlık günün derin acılarını yaşamışızdır.

Nedeni belli…

27 Mayıs 1960’tan tut günümüze dek…

Yani 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat, 27 Nisan e-muhtıralı darbe girişimleri...
Ve meşru anayasal kurumu olan iktidarı ve TBMM’yi baskı altına almak isteyen o zevatların bir bölümü asker kanadıydı.

Diğer  bir bölümü de medya kanadıydı.

Diğer bazı unsurlar...
Ve siyasetin muhalefet kanadı...

Tüm bu menfi ve piyon odaklar 28 Şubatı gerçekleştirdiler.

Hepsine bedel de 17-25 Aralık, 15 Temmuz darbe girişimi gibi tüm bunlar, devletin bütçesi ile beslenirken aynı zamanda bu milletin alın teri olan vergilerinden meydana gelen, palazlanan, semizlenen bu kirli unsurların bir çokları ister general olsun...
Zaten bazı generallerin kimlikleri ortada idi.

Her ne kadar kahraman TSK’nın şerefli üniformalarını omuzlarında taşımışlar ise de ama ne yazık ki İsrail’in ağlama duvarı önünde ayin yapacak kadar karaktersiz kimlikler de vardı.

İşte bunların ihanetleri hiçbir zaman unutulmamıştır.

Ve oradan icazet alarak gelip FETÖ ile gizliden gizliye iş birliği yaparak, İngiliz adına çalışan Lawrence'ler tarihte ne yaptılar ise bunlar da 28 Şubat 1997’de aynısını ve hatta daha dik alasını yaptılar.

Zira kumanda dün İngilizden geldiği gibi o gün de ABD ve CIA’dan gelmişti.

28 Şubat kirlenmesinden muzdarip olmayan aile yok.

Hemen hemen herkes; zulme uğradı...

Türkiye ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadoluda herkes nasibini aldı.

Halk şöyle sesleniyordu;

‘’Kahrolsun bu bela.’’ "Bu belayı da idare edenlerin yüzlerine tükürüyoruz."

Bu itibarla biz de diyoruz ki;

28 Şubatın asker ayağına dokunulurken, medya ayağına dokunulmaması manidardır..
Ve tepkilere yol açan bir kayırmadır.

Hukukçular da 28 Şubatın zaman aşımına girmeden medya ayağından da hesap sorulması gerektiğini belirtiyorlar.

2005’te Diyarbakır’da yayın yapan Söz ailesi olarak, devletin yanında PKK ile hükmü bir çatışması olmakla beraber ne yazık ki, 27 Şubattaki post modern darbe ve Batı çalışma grubu adını taşıyan nice hıyanet erbapları o geceyi millete çok iğrenç şekilde yaşattılar.

Bunun diğer ayağı medya kanadına ise 428 milyon dolar aktarıldı.

Bu medya kanadına bir de ekran maymunu olarak adlandırılan bazı sözde aydın insanlar da hep ekranları halka karşı hükmen karartıyor olması da çok düşündürücü idi ve halen de bugün unutulmadı.

Evet, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Siirt’te okuduğu bir şiirden dolayı ceza aldı. 4,5 ay hapis yattı.

O gün Hürriyet gazetesi sür manşetten şöyle diyordu.

Recep Tayyip Erdoğan'ın artık siyasi hayatı bitti.

Haber şöyle devam ediyordu;

Muhtar bile olamaz.

28 Şubat döneminde şiir okuduğu için belediye başkanlığından alınıp cezaevine konulan Erdoğan için gazeteler bayram edip muhtar bile olamaz diye haberler yaptılar.

Keza 27 Nisan e-muhtırası olayı da Yahudi kökenli sabataist general Yaşar Büyükanıt  bu e muhtırayı o kaleme aldı...

Biz bunları hep yazıp çizdik, ama hep sorgulandık.

Bugün de yazıp çiziyoruz ama sorgulanmıyoruz.

Çünkü bugünkü Türkiye eski Türkiye değil daha bir demokratiktir. 

Hukukun üstünlüğüne inanan bir iktidarı vardır ve o iktidarın başında Recep Tayyip Erdoğan vardır.

Tarihte şöyle bir söz var;

En hakiki müfessir zamandır, tarihtir.

Konuşan gerçektir.

Tarihi gerçeklerdir.

Hava, civa değil….

O zaman yazdım, gittim TBMM soruşturma komisyonunda ifade verdim.

Hem de 40 sayfa.

Van Cumhuriyet savcılığına da ifade verdim.

Tüm bunlara rağmen ne yazık ki; Ak parti bu mağduriyetimizi dile getirmedi.

Sahipte çıkmadı.

Tam tersine TBMM komisyon başkanını görevden aldılar.

Zaman gösterdi ki, biz hep gerçekleri konuşup kamuoyunu aydınlatmışız.

Bundan başka bir şey ne olabilir ki.

Tüm bunlara rağmen sevindirici olan bir şey var;

Devletin başında olup, yeni Türkiye’yi kazandıran Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan var.

Onun başkanlığını tebrik ediyor, kutluyoruz ve idamesini istiyoruz.

Dün doğum günü olması sebebiyle de en derin tebriklerimizi gönderiyoruz.

Daha nice yıllar yaşayabilsin diye…

En derin saygı ve sevgilermle..