ARAKAN ESARETİ ÜZERİNE DÜNYANIN ZULMÜ!

Evet, sevgili okurlar.

O yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V)’in bütün dünyaya ve özellikle İslam dünyasına ufukları açabilecek, aydınlatıcı şu Hadis-i Şerif’i var.

“El küfru milletun vahide”

“Küfür bir millettir”

Yani küfrün ne çeşidi olursa olsun, siyahı olsun, beyazı olsun, doğulusu olsun, batılısı olsun, Afrikalısı olsun, Amerikalısı olsun, her nerede olursa olsun…

İster Yahudi, ister Hıristiyan, ister Budist, ister putperest, ister müşrik, ne sayarsan say.

Yeryüzündeki küfür çeşitlerinin tarih boyu İslam’a karşı birleşmiş olması, o yüce İslam Peygamberi’nin bu Hadisini kanıtlamaktadır.

Eğer tarih boyunca İslam’a karşı birleşmeyen bir küfür dünyası varsa, bize gösterilsin.

Ama mümkün değil.

İspat edilemez.

Kesinlikle küfür ve şirk dünyası birdir, bölünmez, parçalanmaz.

Ama ne zaman?

İslam’a karşı.

Yoksa haddizatında onlar içindeki dağılım, bölünme, parçalanma, tefrika kaçınılmaz bir gerçektir.

Ayetle sabittir ki;

Küfür sistemleri, onlara hitap geldikten sonra bölünmüşlerdir.

Zira “Beyyine” suresinin 1. Ayeti bize ilahi mesaj olarak bu tarihi gerçeği anlatıyor.

“Ehli Kitap olan (Yahudi ve Hıristiyanlardan) kafir olanlarla müşrikler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar (üzerinde bulundukları dinden) ayrılacak değillerdi.”

İsterseniz, bu ayeti bize kanıtlayan “Âli İmran” suresinin 105. Ayeti okuyalım…

Şöyle ki;

“(Ey inananlar!) Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın! İşte bunlar için büyük bir azap vardır.”

Yani aynı ortak inanç kaynağından beslendikleri ve aynı manevi hakikatler temeline dayandıkları halde Yahudi ve Hıristiyan olarak bölünen ve bu kimlikler altında değişik mezheplere ayrılan kitab-ı mukaddesin (tahrif edilen Tevrat, Zebur ve İncil) izleyicileri gibi olmayın.

İşte demek anlaşılan budur.

Kur’an bize diyor ki;

“Ey İslam dünyası, ey Müslümanlar!

Ne oluyor size de siz birleşmiyorsunuz?”

Dünyanın neresinde olursa olsun, inim inim inleyen İslam dünyası her nedense bir türlü devrisaadetteki Müslümanların ruhunu taşıyamıyor.

Taşıyamadığı için de zillet, meskenet, esaretten kendini kurtaramıyor.

Oysaki Cenab-ı Allah, o yüce Kur’anın “Mücadele” suresinin 20 ve 21. Ayetinde bize şöyle mesaj veriyor;

20. Ayet;

“Allah'a ve Resulü'ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar var ya, işte onlar (cehennemde) en alçak kimselerle beraberdir..”

21. ayette ise yüce Rabbimiz bize diyor ki;

“Çünkü Allah: “Ben ve Peygamberlerim elbette galip geleceğiz” diye hükmetmiştir. Şüphesiz ki Allah güçlüdür, her şeyin mutlak galibidir.”

Tüm bunlara rağmen, ne yazık ki bugün galibiyet İslam dünyasında görünmüyor.

İster siyaset olsun, ister adalet olsun ve ister ranta dayalı rezalet olsun...

Her şey orta yerde...

Ve böylece mağlubiyet ve zilletle karşı karşıya oldukları dikkat çekicidir.

Gerçekten şayan-ı dikkattir.

Ne oluyor bize acaba?

Bu soruyu kendimize sormamız lazım.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

İslam dünyasının en ücra köşesinden tut, en merkezi yerine kadar ne yazık ki İslam’ın ana ruhu, o yüce Kur’anın berrak, parlak ve aydınlatıcı hükümleri uygulamaya gidilmiyor, gidilmemektedir.

Onun için de İslam dünyası kendini mağlubiyetten kurtaramaz.

Kimse kimseyi kandırmasın.

Yalnız Müslümanlığın telaffuzuyla ve makyajlanmasıyla İslam dünyası Allah’tan bir şey beklemesin.

Zira karşısındaki düşman çok büyük ittifak içerisindedir.

Çağdaş medeniyet dedikleri kimseler “vahşet ve mezalimden” hiçbir zaman vazgeçmezler.

Evet.

Her ne kadar Allah’ın nurunu onlar kendi ağızlarıyla söndürmeye çalışıyorlar ise de eninde sonunda Allah nurunu tamamlayacaktır.

Velev ki kâfirler istemese de.

Zira gönderdiği Peygamber, bir hidayet kaynağıdır.

Ve onun dini de hak dindir, illa ki tüm batıl dinlerin üstesinden gelecektir.

İster bugün ister yarın.

Ama yeter ki İslam dünyası kendine çeki düzen verebilsin.

Tüm bunlar lazım ile melzum gibi, yani İslamiyet ne kadar gerçekse ona uyup da onun ruhunun yaşaması da vazgeçilmez unsurudur.

O olmadığı müddetçe kimse de bir şey beklemesin.

En derin saygı ve sevgilerimle.