HALK ÇOK ENDİŞELİ..?! (II)

Evet sevgili okurlar...!

Dünkü sohbetimize başlık olarak kullandığımız “Halk Çok Endişeli” ifadesi büyük yankı buldu.

Gerçekten halk AK Parti’den beklentilerini yakalayamadı, bundan sonra da yakalayacağı pek beklenmiyor..

AK Parti 2002’de siyaset yoluna çıkıp yürümeye başladığı zaman, yıllardan beri Cumhuriyet Halk Parti’nin, daha doğrusu rejimin mevcut kurulu düzeninin baskıcı bir düzen olduğunu dile getirdi...

Sistemin, milletin diniyle, imanıyla inancıyla oynadığını, inanan kesimlerin serbestçe dini inançlarını yaşayamadıklarını dile getirdi...

Daha doğrusu çağdaş demokratik adil bir düzenin ortada olmamasından dolayı halk, Cumhuriyet Halk Parti’ye yönelik gereğini yapmak üzere harekete geçti...

Ve dedi ki; “Ak Parti gelince adı gibi her şey ak olacaktır..”

Bunu dedi ve inandı, bel bağladı...

Sandık başına gidip, Cumhuriyet Halk Partisi “zihniyetini” bir ölçüde iktidardan uzaklaştırdı.

Bu ümitle halk yola çıktı...

Ama sonra, sukutuhayale uğradı..

Çünkü, aradan geçen 18 yılda, bir türlü beklediğini yakalayamadı...

Gelen-giden Başbakan ve Cumhurbaşkanları, halkı mana aleminden uzaklaştırıp madde alemine daldırma propagandasıyla, tabiri caizse uyuttu...

Halkı, maneviyattan soğutup maddeperest bir hale soktu...

Ve her seçim döneminde, “halk bir şeyler” değişebilir umuduyla, omuz vermeye, destek olmaya devam etti..

Ama, denir ya, “kep düştü kel ortaya çıktı” misaliyle..

Halk anladı..

Nitekim, halk AK Parti’ye yavaş yavaş sıcak bakmamaya başladı..

Olup-biteni sorgulayıp, takibe geçti..

Özellikle, AK Parti’nin bu dönemde yapmış olduğu siyasi ve politik uygulamalar dün de ifade ettiğimiz gibi; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzü suyu hürmetine, halk “infial” göstermiyor...

 Çünkü, halk hala da tümüyle güvenini yitirmemiş; bir ümit içerisinde bulunuyor..

Ancak o güven de kaybolursa, yani Reis’ten de ümidini kaybettiği an AK Parti’de  tıpkı, Cumhuriyet Halk Parti durumuna düşebilir.. Ki bu minvalde tehlike çanları çalıyor...

Hali alem iyi gidişatı içermiyor...

Türkiye öyle bir hale geldi ki, iki yüz yıl önceden başlayan Tanzimat Fermanı’nın sanki bir kopyası gibi; “ vakıalar” silsilesi cereyan ediyor...

Bilindiği üzere 1839’lardan başlamak üzere meşhur Mason Cüce Reşit Paşa’nın batı hayranlığıyla işe başladığı andan itibaren hep slogan “Batılaşma” idi...

O dönemin yöneticileri, “artık şer’i hükümlerin devlet bünyesinden kaldırılması gerektiğini, Batıdan ithal edilmiş yasalarla çağdaş medeniyet seviyesini yakalamamız gerekir” anlayışını savunuyorlardı..

Bu anlayış, devletin temel organlarına, sinsice, gizliden gizliye enjekte edilip, barındıılrmaya başlandı...

Taa ki; Sultan Abdülhamid’i tahttan indirinceye kadar..

Çünkü, devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz etmişlerdi, ki içten devleti işgal ettiler...

Padişaha en yakın çevrelerin eliyle, Sultan’a azil-name verildi...

İttihat Terakki Cemiyeti böylece iktidarı ele geçirdi..

Devlet yönetimi artık ellerinde idi...

Ne diyorlardı; “oh be, devlet millet rahatladı..”

Ama öyle değil..

 İttihatçılar, Osmanlıyı Birinci Dünya Savaşı’na sokarak, varlığını da yönetimini de, 624 yıllık “hükümranlığını da” tar-ü mar ettiler.

Çünkü, savaşta mağlup olundu..

Böylece silsileli olarak Tanzimat Fermanı’nın hükümleri devlet bünyesinde hükümran oldu.

“Ama olan oldu bizlere..”

İşte bu tarihi ders-i ibretin ışığında yola çıkarsak olan hep millete olmuştur...

Ki Osmanlı’nın altı yüz yıllık tarihi yok olup gitti…

“Gülhane Hattı Hümayun” isimli o ferman artık ortadan kaldırıldı…

Zira “Hattı Hümayun” diye bir şey yoktu.

Sözde padişahın kendi eliyle yazmış olduğu Tanzimat Fermanı’nı kandırmacalarla millete lanse etmeye çalıştılar...

Ama hiçte öyle değildi..

Neticede, olan devlete oldu, Osmanlı’ya oldu, İslam dünyasına oldu?.. Yani, olan oldu?

Çünkü, Tanzimat Fermanı’nın ilanından tutun da Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar yürürlüğe girmiş olan her şey dayanaksız, temelsiz, ilme, usule aykırı, sadece aldatmacadan ibaretti...

Ak Parti hükümeti, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek nerdeyse aynı o Tanzimat Fermanı’nın uzantısı olan İttihatçıların sanki hegemonyası altına girmiş gibi bir görüntü vermektedir....

Onlar da aynı AK Parti gibi muhafazakarlıkla, dindarlıkla yola çıktılar sonra; “Batılılaşma” hayranlığının batağına düştüler..

Ferman-ı ilahi olan Kur’an gerçekleri yerine Ferman-ı Masoni’yi ve Haçlı emperyalizminin fermanlarını gerçekleştirmeye başladılar.

Yol buraya kadar dosdoğru, tek çizgide bir yol olarak kendini gösteriyorsa da, lakin hep virajlı, engebeli, zikzaklı!...

Onun için bize göre artık bu yolu terk etmenin zamanı gelmiştir hatta geçmiştir bile…

Bu millet yeni bir milli ruh istiyor.

Şaibesiz yeni bir insanlık gerçeğini istiyor.

Başka da çaresi yok.

Bu itibarla diyoruz ki halk gerçekten tedirgin ve kuşkulu…

En derin saygı ve sevgilerimle…