KUZEY IRAK DÜNYA GÜNDEMİNDE!? (III)

Evet, sevgili okurlar.

İki günden beri sohbet köşemizi dünya gündemini meşgul eden, Kuzey Irak mevuzusuna ayırarak, gelişmeleri sizinle paylaşıyoruz.

Bugün ise üçüncü gün.

Gerçekten şu Kuzey Irak meselesi her zaman söylediğimiz gibi bugüne münhasır değildir.

Nerdeyse yüz yıldan beri bu sorun devamede gelmektedir..

Bu çözülmesi mümkün olmayan denkleme bir türlü de istikrarlı formül bulunamıyor.

Neden mi?

Zira yabancı parmağı var da ondan.

Zira İslam dünyası içindeki münafıkların piyonca çalışmalarındandır da ondan.

Bu sorun, şimdiki yani günümüzdeki Kürt sorunu haline getirilmiş olay değil.

Kuzey Irak, bağımsızlık formülü olarak yapılan referandum meselesi de değildir.

***

Kim ne diyorsa desin?

Zira tarih her şeyi bize okutuyor.

Hem de yalan söylemeyen tarih, bunu bize anlatıyor ve okutuyor.

Yalan söyleyen tarihle işimiz yok.

Hep uydurmadır.

Makyajdır.

Şablondur.

Gerçek bir stratejisi yoktur.

Tek hedef ve stratejisi vardır…

O da şudur..

Nasıl ki yüzyıl önce, Haçlı ve Siyonist emperyalist güçler, Osmanlıyı bölüp-pörçük etti.

Irkçılık ve mezhepçilik adına, "devletçikler" oluşturdu..

Bugün de, " o devletçikleri" bahane ederek, yeni dünya düzeninde "yeni devletçikler" oluşturulmak istenilmektedir…

Ve bunu yaparken de, İslam dünyasını kendi içinde parmağında oynatmaktadır..

Yani sorun tarihidir…

***

Gerçekten sorun “İttihat Terakki Cemiyetinin” mason Yahudi Selanik dönmelerinin bu şekilde formüle edilmiş olunmasıdır…

Nihayet..

Bu formülasyon nedeniyle Osmanlı yenik düştü ve dağıldı…

İçi boşaltılmış bir cumhuriyetle yetindi…

Ki bu cumhuriyet de ne yazık ki 100 yıldan beri sanki hiç cumhuriyete sahip çıkan yokmuş gibi varlık gösterildi.

Sanki Türkiye Cumhuriyeti, bu aziz milletin değil de illaki CHP’nin cumhuriyetidir…

İlla ki, Kemalistlerin cumhuriyetidir.

Kimse dokunamaz!

Bu meseleyle yola çıkıla gelinmiştir.

Ve bugün Türkiye’yi de, İslam dünyasını da bu hale sokmuştur.

Sorun gerçekten çok ağır ve kangrenleşmiş bir yara.

Hiç kimse de bunun üstesinden gelemez.

Çünkü..

Kandırmacalar var.

Aldatmacalar var.

Satılmışlıklar var.

Yoksa bugün Barzani’nin veyahut Talabani’nin veyahut İbadi’nin, Maliki’nin, bilmem şunun bunun ne işi var bu devletçiklerin başında yer almışlıkları…

Bunlar hep uzaktan kumanda ediliyor.

Ve, bunlar üzerinden bahaneler üretiliyor…

Daha 20 sene önce Saddam’ın zulmünden kendini kurtaramayan Kuzey Irak Kürtleri, Amerika Saddam’ı kullanarak nükleer bomba attı ve beş bin masum Kürt, Halepçe’de şahadet şerbetiyle hayatlarını kaybetti.

Ondan sonra Kuzey Irak’ta sorun var, terör var, bölünme var bahanesiyle ABD “Demokrasi getiriyorum” aldatmacasıyla Irak’a girdi ve Irak’ı bu duruma getirdi.

Bugün de ne yazık ki o pusuda yatarken, ABD’nin kasası durumunda olan İsrail ve Binyamin Netanyahu sözde Kuzey Irak’a ve Kürtlere sahip çıkılıyor gibi görüntüler veriliyor.

Emperyalist haçlı ve Siyonist keferetül fecerelerin tümü tek çatı altında faaliyet gösteriyor..

İran Devleti de bu referandumu içine sindiremiyor..

***

Ama velakin görüyoruz ki, Türkiye’yi hep ön plana sürüklüyorlar.

Şunu demeye getiriyorlar…

“Saddam gitti.. Sen bu sefer gir oraya gir. Biz burdayım…"

Yani, "öz be öz İslam dinine inanmış Müslüman kardeşini öldür..” demeye getiriyorlar..

İnanın, sevgili dostlar.

Şahsen edindiğim deneyim ve tecrübelere dayanarak ve okuyabildiğim yakın tarihimiz "bunu gösterdiği" gibi, bu kulvardakilerin hiçbirisi ciddi değildir.

Gerçeğe dayalı değildir.

Tümüyle oyundur ve bu oyun da Türkiye’nin başına oynanmak istenen bir oyundur.

Zira Türkiye’nin başında bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir Osmanlı İmparatorluğu’na oynuyor endişesini taşımaktadırlar..

Bunu bertaraf etmek için “En iyisi Erdoğan’la oynamak gerekir” dercesine büyük bir üçlü veya dörtlü ittifak kurmuşlar.

Erdoğan’ın etrafında dost görünüyorlar.

Fakat kesinlikle bunlar dost değildir.

Olamazlar da zaten.

Hal-i âlem ortada.

* * *

Bakınız, Üstad Bediüzzaman Hazretleri “Barla” esaretindeyken, yani nerdeyse 105 sene önce dünyaya haykırarak şunları yazmıştır.

Pür dikkatle bu ifadeleri okumanızı istiyorum.

İşte o büyük İslam allamesi Bediüzzaman Hazretleri diyor ki;

“Dünya büyük manevi bir buhran geçiriyor.

Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor.

Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak?

Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi?

Yoksa İslâm cemiyetinin ter-ü taze iman esaslarıyla mı?

Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum.

İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz."

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

O büyük Üstat, o günkü tespitlerini görüntüleyerek bize göstermiştir.

Emanet olarak o bilgileri bize vermiştir ki biz de uyanık olalım, aklımızı başımıza alalım.

Onun için Üstat Bediüzzaman diyor ki;

“Dünya büyük manevi bir buhran geçiriyor.

Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor.”

Evet, gerçekten bu buhran, bu felaket, bu mezalim yeryüzüne dağılıyor.

Yani Barzani orada İbadi’nin, Saddam’ın veyahut daha sonrakilerin çektirdiği bu mezalime dayanmayarak, kendi kendine yeni bir bağımsız devlet ilan etmek istiyorsa komşu devletlerimizin de bunu içine sindirmesi lazım.

Ama bugünkü dünya bunu içine sindiremiyor.

Bu da çok yanlıştır….

En derin saygı ve sevgilerimle.