TARİHTE ZALİMİN GALİBİYETİ SUSAN DİLSİZ .....LARDANDIR!

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten, kültürümüze mal olmuş bir atasözü var.

“Görünen köy kılavuz istemez” örneğiyle yola çıkarsak, son on günden beri Afrin “Zeytindalı Harekâtı” bize her şeyi gösteriyor.

Ağzı olan herkes rasgele konuşuyor.

Yakın tarihimizde, yani yüzyıl önceki Osmanlının içine düşmüş olduğu perişanlık; bunun açık ve net kanıtlayıcı delilidir.

Unutmayalım ki Osmanlının son döneminde devletin bünyesine yerleşen ajanlar, piyonlar, emperyalizm ile işbirliği yapanlar, ne yazık ki hep kendilerine resmiyet damgasını vurarak yola çıkıyorlardı.

Hele hele Ortadoğu’yu birbirine karıştıran Lawrence gibi münafık ajanların varlığı yeter de artar bile.

Neyi nerelerde arıyoruz artık?

Onu bir türlü çözemiyoruz.

Zalim dünyaya meydan okuyor, mazlum ise inim inim inliyor.

Seyirci de “dilsiz şeytan” gibi susuyor.

Buna bir türlü mana veremiyoruz.

Hele hele orta yerde yıllardan beri devletin başına bela olmuş, adeta dış odaklara dayanarak konuşan ana muhalefet lideri zaten kendini ele veriyor.

Hep dost görünüp düşman işleri yapan, Atatürkçü geçinen bu parti daha ne zamana kadar Türkiye’de varlığını gösterecek ve söz sahibi olacak?

Utanmasa, partisinin içindeki diğer megalomanyaklar gibi TSK’nin Afrin “Zeytindalı Harekâtı”na işgalci bir harekât diyecekti.

Ama utanıyor.

Liderlik vasfı elinden gider diye konuşmuyor.

Ancak aynı o sözlere bağlıdır.

Eğer böyle olmasaydı, kendi partisinin bünyesindeki Genel Başkan yardımcısı Öztürk Yılmaz’lar veya yıllar yılı PKK’ya avukatlık yapan Sezgin Tanrıkulu, yani ABD’nin ajanı olarak bilinen bu insanlar hala partisinin bünyesinde söz sahibi olamazdı.

Ama Afrin “Zeytindalı Harekâtına” işgalcilik diyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a pervasızca dil uzatıp hakarete varan ifadeler kullanabiliyorlar.

Yazıklar olsun!

Bu ana muhalefet partisinin hal-i pür melali, bir de onun yavrusu durumunda olan HDP milletvekilleri de büyük bir musibet mi diyelim, fitne unsuru mu diyelim?

Ne derseniz deyin.

Kime hizmet ettikleri bellidir.

Her ne kadar Kürtler adına yola çıktıklarını söylüyorlarsa da çok ağır yemin edebiliriz ki Kürtlerle uzaktan yakından hiçbir alakaları olmamakla beraber, sadece Kürtleri kullanıyor, sömürüyor, aldatıyor ve bazı yanlış insanlara yem ediyorlar gibi hareketleri var.

“Zulüm ortadan kalksın diye bir mücadele sürmesine rağmen, ‘Savaşa Hayır’ bildirilerine imza atan Türkiye’ye yunan askeri girince onları ellerinde yunan bayrağıyla karşılayanların artıklarıdırlar.

Biz bu toprakların yabancısı değiliz.

Afrin’in, Halep’in, Şam’ın, Kahire’nin, Mekke’nin yabancısı değiliz.

Daha geçen yüzyılda vali ataması yaptığımız topraklar şayet işgal altında ise bunun müsebbibi Türkiye değil, zihnini ve bedenini düşmana kaptıran acizlerdir.”

* * *

Gerçekten, bu ifadeleri söyleyen Akit Gazetesinin yazarı Hacı Yakışıklı Bey’in çok güzel tespitleri vardır.

Ve hakikaten Türkiye, yüzyıldan beri muasır medeniyet seviyesine bir türlü ulaşamadı.

Gelen giden iktidarlar ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsun..

Hele hele Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bünyesinde gerçekleşen hareket kendisini bir türlü simgeleyemiyor ve kanıtlayamıyor.

Hani demişler ya;

“Yanlış hesap Bağdat’tan döner”

Gerçekten yanlış hesap artık Bağdat’tan değil, Ankara’dan dönmektedir.

Yüzyıldan beri her ne kadar milli iradeyi omuzlarına alan gelen giden muhafazakâr iktidarlar, bu millet adına bir şeyler yapmak istiyorlarsa da asrımıza uymayan çağdışı yasalar silsilesi var.

Evlere şenlik!

Nazar değmesin diyorlar ya; aynen öyle.

İşte bu yasalar silsilesi, hukukun her alanında milli ruhu temsil edemiyor.

Zira patent, CHP’li bir patenttir.

Yani tek parti şeflik ve dipçik döneminin kalıntıları ne yazık ki hala Türkiye’nin üzerine hükümrandır.

Yargı mekanizması nasıl çalışıyor?

Hele hele iş mahkemelerine gidip bakın.

Allah aşkına, bu kanunun, bu yasanın neresinde tarafsızlık var?

Neresi CHP’nin ideolojik anlayışından uzak?

Tam tersine 1965’li yıllarda Ecevit hükümetinin koalisyonu döneminde Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK’nın Genel Müdürlüğü esnasında çıkarılan bu iş yasası çağdışıdır, adil değildir.

Antidemokratiktir ve hukuk dışılıktan başka hiçbir şey değildir.

Nereden tutarsanız, elinizde kalır ve dökülür.

Ama bunu kime anlatırsın?

Hangi iktidar gelmişse, “Aman ben bu yasaya dokunursam işçi kesimi bana oy vermeyecek, sendikalar bana düşman kesilecek” endişesiyle böylesine kangrenleşmiş bir sorunlar yumağına dokunulmamış.

Hem de hukuksal bir sorun.

Evet, Ak Parti on beş seneden beri iktidardadır, halk da destekliyor.

Özellikle partinin başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığı bize göre bu sorunların çözülmesi için bire bindir.

Ama ne yazık ki bakıyoruz ki her şey yerindedir.

Herhangi bir gelişme, bir kıpırdama yok.

Adaletli davranılmıyor.

Biz de bir düşünür ve ilim sahibi olarak, her şeyi görüyoruz ve söylüyoruz.

Ama heyhat!

Tatbikata gelince hiçbir şey yok.

En derin saygı ve sevgilerimle.