TARİHİ İŞGALCİ İNGİLİZ VE FRANSIZLAR!

Evet, sevgili okurlar.

Bu köşede zaman zaman yakın tarihimizi anlatıyorum..

Özellikle müstevli, işgalci, emperyalist ülkelerin, İslam coğrafyası üzerindeki, temel hedeflerine dikkat çekmeye çalışıyorum...

Malumunuz üzre; İngiliz devletiyle, Fransızlar I. Dünya Savaşından sonra "Memalik-i İslamiye’yi ele geçirerek" enva-i türlü hile ve oyunlarla İslam dünyasını bölük pörçük etti.

Girdikleri her coğrafyada yeni yeni devletçikleri kurdular.

Ve o devletçiklerin başına da satılmış, iradesiz, kendini bilmez piyon şahsiyetleri getirdiler…

Cehl-i mutlak ile cehl-i mürekkebi bir araya getirerek, kendilerini dev aynasında gören insanları kendilerinin nam-ı hesabına, o devletçiklerin başına getirtip, oturttular…

Kadın, şehvet, şöhret, makam ve istikbal gibi geçici dünyevi zevkleri onlara tattırarak, "beyinlerini" satın aldılar…

Ve onların, tüm direktif ve talimatları doğrultusunda o devletçikler yönetildi...

Emir komuta zinciri; tamamen dışa bağımlı…

Bakınız, 1918’li yıllardan günümüze dek o devletçikleri, özellikle Arap dünyasını, Ortadoğu coğrafyasının nerdeyse tümü her ne kadar bugün ABD’nin işgali altında görünüyor ise de ki öyledir…

Ama onun baş patronu ve ana para kaynağı İsrail’dir, İngiltere’dir ve Fransa’dır...

Hele ki, Birleşmiş Milletler…

"Tavşana kaç, tazıya tut" misali..

Aldığı tüm kararlar hep bu "işgalci ve emperyalist" güçlerin namı hesabınadır…

Hele hele insanı en çok düşündüren olay, NATO denilen; maraz bir yapı..

Tamamıyla bu işgalci devletlerin adına çalışıyor.

Yaptıkları tüm işler, onların nam-ı hesabına yürüyor.

Tıpkı bugünkü Suriye’nin, Irak’ın düştüğü hal…

Mısır hükümetinin rezaleti…

Ve ihvan-ı Müslimin’lerin kökten yıktırılması, yok edilmesi..

Tüm bunlar, bunun bariz ve açık kanıtlayıcı delilidir.

Yıllardan beri Türkiye’miz, İttihat Terakki Hükümetinden tutun da, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar..

Cumhuriyetin kuruluşundan tutun da, günümüze dek; tüm olup bitenler, hep bu işgalci, müstevli, emperyalist kefereler namına yola çıkılmış, “dedikleri dedik” olmuştur.

İllaki son beş on yıl içerisinde onlarla ters düşen bugünkü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan hariç.

Tabii Recep Tayyip Erdoğan’ı tenzih ediyoruz.

O maceranın içinde değil, o gerçekten bir devlet adamı, layıkıyla bir devlet büyüğüdür.

İmanıyla, izanıyla, okuyup inandığı yüce Kur’an-ı Kerim’in tüm ana çizgilerini içine ve beynine taşımış bir devlet adamı.

Ama ne yazık ki o da yalnızdır.

Kocaman bir TBMM’de 550 milletvekilinden ancak 320 milletvekiline sahip olan AK Parti, şekli olarak bir çoğunluk içerisindedir.

Zaman zaman Recep Tayyip Erdoğan’la da birileri ters düşmeyi göze alıyor.

Ama inşallah başaramazlar.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), bu milletin bağrından çıkmış birer elmas parçası durumunda olan subaylar, astsubaylar ve erat gibi büyük bir teşkilat, her şeyi göze alarak, gözlerini kırpmadan Zeytin Dalı Harekatı kapsamında kesintisiz ve aralıksız olarak, operasyorlarını sürdürüyor…

Öyle ümit ediyoruz ki o işgalci PKK/PYD/YPG’nin o yanlış ve inançsız ABD ile işbirliği içerisinde olup, onlara adeta taşeronluk yapan kirli bir oyunun oyuncularını oradan temizleyecektir..

Nerdeyse 40 günden beri TSK maddi ve manevi gücünü kullanarak kahramanca çarpışıyor.

Şehit veriyorlar ise de onlar zaten diridirler.

2018’in Türkiye’sindeyiz.

1908’li, 1909’lu yıllarda değiliz.

Hatta 1925’li yıllarda da değiliz.

Türkiye, her gün biraz daha şahlanıyor, parlıyor ve dünyayı aydınlatıyor.

Gelen geçen siyasiler, ne yazık ki gördükleri eğitim sayesinde (!) ve bu anlayışla yetişmiş bir kesim varsa da her nedense adeta bu yakın tarihimizdeki geçmiş maceralara inanarak, sözde emperyalist ülkelerle mücadele ettiklerini sandılar...

Oysaki büsbütün devleti yanlış yollara saptırmışlardır.

Vay bu NATO’ymuş, bu BM’ymiş, bu ABD’ymiş vs. vs.

Oysaki oyun, eski oyundur.

Hani şair diyor ya;

“Pek feleke aldanma felek, eski felektir

Felekin meşreb-i nasazı dönektir.”

Gerçekten bu şiirin anlamı çok derin ve kapsamlıdır.

Bu ABD kim ise, unutmayalım ki dünün müstevli işgalci İngilizlerinin bir kolu olmalarından başka hiçbir şey değildir.

Bakınız, burada dün Anadolu Ajası’nda yer alan bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum.

TSK Afrin’de Kürtleri değil, satılmış ve emperyalist ülkelere taşeron olarak çalışan PYD/PKK/YPG’nin zararlı kollarıyla çarpışıyor.

Elbette ki çarpışacaktır.

Onlar her ne kadar Kürtlük mefhumuna sığınıyorlar ise de yalandır..

Türkiye devleti bugüne kadar hiçbir zaman Kürtleri vurmamış, vurmaz ve bundan sonra da vurmayacaktır.

Kahraman TSK’nin hedefi; başta söylediğim gibi, emperyalist haçlılara kölelik yapanların ortadan temizlenmesidir.

Bakınız, Afrin’deki Kürtler dün, yani I. Dünya Savaşından sonra Milli Mücadele esnasında Türklerle Kürtler iç içe, el ele, bel bele vererek, inandıkları yüce kitabın hükümleri ve direktifleri doğrultusunda o müstevli, işgalci, emperyalist keferetül fecerelerini Racu’dan kovmuşlardır.

Hem de İngiliz gibi ihtiraslı, iştahlı canavar ruhlu bir devleti ve aynı zamanda Fransızları.

Evet, dün Anadolu Ajansı’nda yer alan haber aynen  şöyle;

“Afrin’in Racu beldesi tarihte de stratejik önemdeydi.

Anadolu-Bağdat Demiryolu hattının önemli kollarından olan Racu ve çevresi, Mondros Mütarekesi sonrası Osmanlı'nın elinde tutuldu ve Türk Ordusu, I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında ulaşım ve lojistiğini buranın üzerinden sağladı.

Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı belgelerine göre, Osmanlı birlikleri 24 Kasım 1918'de Racu'daydı, ancak 3 Aralık 1918'de Racu Kaymakamı ve Ordu Kumandanı şehirden ayrıldı. Tüm birliklerin ve memurların çekilmesi sonucu İngiliz Ordusu 1919 başlarında Racu dahil Afrin bölgesinin tamamını işgal etti.

Racu, Milli Mücadele döneminde de Kuvayı milliye birlikleri için stratejik bir nokta görevi gördü.

Anadolu'daki Milli Mücadele'nin başladığı 1920 ortalarında Racu bölgesindeki Türk ve Kürt aşiretlerinden oluşturulan müfrezeler, Fransızlara karşı mücadele verdi.

Bu birlikler Racu-Katma arasındaki tren raylarını söktü ve Anadolu'ya işgal birliği götüren Fransızların trenleri raylardan çıktı.

Bu esnada pusuya yatan milli kuvvetler, Fransız Ordusu’na saldırdı ve Fransızlar çok sayıda kayıp verdi.

Ayrıca 1921 boyunca da bölgedeki Türk ve Kürtlerden oluşan yerel Kuvayı milliye birlikleri, Ankara’dan aldıkları cephane ve silah desteğiyle Ekbez ve Racu istasyonlarına saldırılar düzenleyerek Fransızlara kayıp verdirdi.

Adana Cephesi Kumandanlığına bağlı bu birlikler, Afrin’in kuzeyindeki Racu-Ekbez hattını Fransızlardan aldı ve 1921 yılı sonlarına kadar bölgeyi kontrol altında tuttu.”

Bakınız sevgili dostlar, değerli SÖZ Gazetesinin okurları.

Gerçek manada yalan söylemeyen tarih işte budur.

Bu tarihi okumalıyız, işlemeliyiz ve inanmalıyız.

Yanılgılarla dopdolu fasa fisodan ibaret tarih, tarih değildir.

En derin saygı ve sevgilerimle…