TÜRKİYE’DE DERİN GERÇEKLER

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzere Türkiye’de 1990’lı yıllardan 2000’li yıllara kadar devletin varlığına yönelik çok karanlık suikast ve komplo teorileri hazırlama tabloları yaşandı.

Milletin varlığına, devletin bekasına, milli birlik ve beraberliğimize, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı yapılan ahlaksızca komplo teorileri ihdas ediliyordu.

Faili meçhul cinayetler zinciri ile nice masum, günahsız vatan evlatları karanlık bir muammaya kurban gidiyordu.

Terör odakları, her gün biraz daha palazlanıyordu. Terör, faili meçhuller ve katliamlar peş peşe geliyordu.

Mafya, derin devlet, PKK, operasyonlar, suikastlar, sır dolu ölümler, katliamlar ve dökülen onca kan...

Dev uyuşturucu operasyonları, Uğur Mumcu’ların suikastları….

Halen de faili belli olmayan yüz karası daha nice nice suikastlar…

Bunların hepsi devletin bir yüz karasıydı. Gelen giden iktidarların yüz karası.

28 Şubat 1997’ye kadar süre gelen süreç…

28 Şubat olayı; geçmiş karanlık tabloların bir nevi patlama noktası idi.

Bu yaşananları bir baraja benzetirsek eğer, biriken baraj suyu 28 Şubatta patladı ve 2000’li yıllara kadar devam etti.Hatta 2002’li yıllara kadar sürdü.

28 Şubat 1000 sene yaşıyor diyenlerin ne yazık ki, o sözleri Türkiye’de halen de zaman zaman kendini gösteriyor.

Bu gizli plan bir yandan uyuşturucuyu tetikliyordu, bir yandan PKK terörünü bir yandan İran yalnısı Hizbullah örgütünü birbirine çakıştırıyordu.

O yıllarda kan gövdeyi götürüyordu.

Bu karanlık tablo Türkiye’yi bize göre 50 yıl daha geriye götürdü.

Teknoloji alanında, sanayi alanında ve daha bir çok alanda ilerlemeye, gelişmeye, adeta kasıtlı olarak engel teşkil ediyordu.

Toplumsal çürüme büyük hızla ilerliyordu. Ki halen de devam ediyor.

Netice itibarı ile hani derler ya ‘’Görünen köy, kılavuz istemez’’ misali ile yola çıkarsak, o dönem Ak partinin iktidara geldiği 2002’nin sonuna kadar devam etti.

Ak parti iktidara gelince biraz hızı kesildi ise de ama zihniyet aynı zihniyettir.

‘’Tavşana kaç tazıya tut’’ misali ile, devletin resmi üniformaları ile dolaşan nice terör temsilcilerini gördük.

Nice nice değişik kişileri gördük.

Kirli para, rüşvet, adam dolandırma, tehdit ve şantajlara şahit olduk.

Demek ki, sıkışan yönetimler, devletleri yöneten sıkışan ve çıkış yolu bulamayan yöneticiler, hatta üniformalı kesim…

Tıpkı bugün Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı için kurduğu suikast planı misali gibi.

Ne yazık ki, Amerika halen de kendini gösteriyor ise de sanki bıyık altında gülüyor gibi geliyor.

Bu oyunun, bu tezgahın Türkiye olması bize göre Başkan Recep Tayyip Erdoğan beye karşı yapılan bir deneme maratonu mudur acaba?

Bu olaya, çok dikkatli bakmak lazım.

Bu işi devletin büyük güçlerini kullanarak bunları tez elden ortaya çıkarıp, Suudi Arabistan Kralını terör suçlusu gösterip; uluslararası savaş suçları mahkemesinde, Lahey’de yargılamak gerekmez mi?

Her zaman olduğu gibi yine Dünya ve BM bu iğrenç katillere karşı sus pus gibi görünüyor. Neredeyse kulaklarına pamuk tıkamış gibi.

Her ne kadar ABD başkanı Donald Trump dün basına ve dünya kamuoyuna açıklamalarda bulunduysa da yaptığı açıklamalar inandırıcı da değildir, doyurucu da değildir.

Trump, dün yapmış olduğu açıklamada mesele ile yakından ilgilendiklerini söyleyip, "Orada müfettişlerimiz var, olaya dahil oldular, gazeteciye ne olduğunu öğrenmek zorundayım" dedi.

Buna karşılık Anadolu ajansı (AA) diplomatik kaynaklardan aktardığına göre, "Kaşıkçı olayıyla ilgili ABD tarafının müfettiş görevlendirdiği bilgisi doğru değil" bilgisini paylaştı.

Tıpkı söylediğimiz gibi içi boş, sadece boş teneke gibi ses veren bir görüntüden ibaret değildir.

Fazla başınızı ağrıtmayalım.

Her halükarda bu tablolar sadece bugüne münhasır değil.

2000 yıllık emperyalizmin değişik oyun versiyonlarıdır.

Ta ki bir Cihan devleti olan Osmanlıyı yıkana süren oyunlar.

Ondan sonra Birinci dünya savaşı sonuçları itibarı ile işgalci İngilizlerin, İstanbul’u işgal edince kadar.

1923’te kurulan Cumhuriyet sonucu ile cumhuriyet halk fıkrası olan CHP’ye verilen görevler. İngilizlerin CHP’ye verdiği önemli görevler. 1924’te verilen hilafetin lav edilmesi gibi v.s v.s …

Halka karşı kurulan bu komplo teorileri ne yazık ki yüzyıllık yakın tarihimiz boyunca ülkeyi ve milleti sürüklemeye devam ediliyor. Bu muamma bilinmeyen meçhule sürükleniyor.

Ama yine Allah’a yüz binlerce şükürler olsun ki devletin başında bugün Başkan Erdoğan var.

Erdoğan olmasa 1990’lı yılların karanlık tablolarını bugün yeniden emperyalizmin hazırladığı kirli projeler çerçevesinde hayata geçirme planları söz konusudur.

Ama karşılarında unutulmasın ki, Erdoğan vardır.

Ve Erdoğan’ın dünyaya meydan okuyabilecek bir yüreğe sahip siyaset anlayışı vardır.

Gerçekten sevgili okurlar, bu son kirli kur, döviz ve Euro’nun yükselişinin krizi yine Erdoğan’ı zor durumda bırakmak içindir.

Fakat Erdoğan bunun da üstesinden gelecektir.

Hatta şimdiden bunun üstesinden geldiği belli oluyor.

 

En derin saygılarımızla…..