AFRİN TAMAM (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dün kaleme aldığımız "Afrin Tamam’ başlıklı yazı serimize bugün devam diyoruz…

Hem de birçok önemli olayların gerçeklerini ortaya koyarak, yazıya devam ediyoruz…

Bakınız sevgili okurlar. 

Türk Silahlı  Kuvvetleri, 18 Mart itibarı ile Afrin’e girdi.

Afrin özgürleşti..

Ve orada TSK komuta merkezini de kurdu.

Beklenen de buydu zaten.

Tek telime ile diyebiliriz ki; "Kahraman Mehmetçik" tarihini yeniletti.

Ecdaddan kalan ve yedi düvele tarih anlatan Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’i iki buçuk ay içinde ele geçirmesi gerçekten tarih sayfalarına altın harfle yazılması gereken bir "kahramanlık destanıdır."

Ama derler ya; baştaki maharet, beyindeki iman ayakları da çalıştırır.

Yıllardan beri, elimizden gasp edilen ve Memalik-i İslamiye’nin bir parçası durumunda olan Suriye, Irak, Yemen, kuzey Afrika gibi ülkelerin hepsi Osmanlının tebâları idi.

Osmanlıda birleşen, pekiştirilen bir ümmet anlayışına sahip bu ülkeler, ne yazık ki 1. Dünya savaşında İttihat ve Terakki cemiyetinin ajan paşaları,  İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlıyı yıkıp bu ülkeleri elimizden alıp, gasp ettiler.

Bugün Başkomutan ve Cumhurbaşkanımız kahraman Erdoğan’ın çabaları ile adeta Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri bir iman kalası haline geldi..
Küfrün, ABD’nin, BM’nin yüzlerine yeniden bir Osmanlı tokadını attı ve atmaya da devam edecek...

Geçenlerde kendisi de basına açıkladı.

‘’Onlar daha Osmanlının tokadını görmemişler, göstereceğiz.’’

Topunuz gelin.

Tankınızla tüfeğinizle gelin yine bir şey yapamazsınız.

Biz kimsenin önünde eğilmiyoruz, ancak Allaha karşı rükuda eğiliriz…’’

Cumhurbaşkanı Erdoğan bunlarıdemişti.

Önceki gün Cumhurbaşkanı, Çanakkale’de de konuştu.

‘’İşimizi yarım bırakmayız…’’

 

Erdoğan, ‘Türk milleti olarak dün Çanakkale’de hangi inançla mücadele ettiysek bugünde aynı mücadeleyi yürütüyoruz. Biz başladığımız işi yarım bırakmayız’ dedi.

Gerçekten Cumhurbaşkanı bu millete bir teselli ve dayanak noktası olmakla beraber, hem ülkemize hem de İslam dünyasına Lütf-i ilahidir.

Onun bu dik duruşu her şeye yeterdir.

Bu dik duruş Birleşmiş Milletler  dahil olmak üzere tüm emperyalist ülkeleri kahrediyor.

Hedef şurası burası değil; ABD’ nin eski İngiliz siyasetini idame ettirme çabası dahil boşunadır.

Unutmayalım ki; İngilizler 103 yıl önce ne dediyse, bugün aynısını hatta dik alasını yapmaya çalışıyorlar.

Ama ümit ediyoruz ki, emelleri tümüyle kursaklarında kalacaktır.

Hedef işgalciliktir.

İstiladır, sömürücülüktür ve İslam dinini yer yüzünden silmektir.

Özellikle Türkiye’nin lideri Erdoğan’ı bitirmektir…

İktidarını devirmektir..

Ama onlar işini devam etsinler, Allah da işini bilir kimin ne yaptığını rahatlıkla tanır.

Bakınız, iki gün önce FETÖ ve PKK'dan tutuklu olan ABD'li bir papaz hakkında hazırlanan iddianame; tüm gerçekleri ortaya çıkardı.

İddianamede deniliyor ki;

Hedefleri "Hristiyan Kürt devletinin" kurulmasıdır.

Bu insan bir rahiptir.

Bildiklerimize göre adı da Rahip Andrew Craig Brunson’dur

Bu kişi hem FETÖ’dan hem PKK’dan İzmir cezaevinde tutuklu bulunmaktadır.

Eğer bir rahip  hakkında hazırlanan iddianamede bunlar söyleniyorsa..

Bu o papaz için; itiraf niteleğinde olduğu gibi hakikatın da su yüzüne çıkmasıdır..

Eğer bu rahibin serbest bırakılması için ABD başkanı Donald Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ricada bulunmuşsa…

Demek ki bu adam çok önemli görevdedir.

Türkiye’ye gelmesi de bize göre ‘CIA’ namına çalışmasıdır.

Onun Suriye’de, Türkiye’de, Irak’ta, Ermeni Hristiyan Kürdistan devletini kurma çabaları rast gele değildir.

Bunun temeli 103 yıl önce Paris’te zaten atılmıştı.

Üstad Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri  Asar-ı Bediiye adlı kitabında bunu şöyle açıklar;

“Boğos Nubar ile Şerif Paşa arasında akdedilen mukaveleye en müskid ve beliğ cevap, Vilayat-ı Şarkiyede Kürd aşairi rüesası tarafından çekilen telgraflardır. 

Kürdler camia-i İslamiyeden ayrılmaya asla tahammül edemezler. 

Bunun aksini iddia edenler mutlaka makasıd-ı mahsusa tahtında hareket eden ve Kürdlük namına söz söylemeye selahiyettar olmayan beş on kişiden ibarettir."

"Kürdler, İslâmiyet nam ve şerefini i’la için beş yüz bin kişi feda etmişler ve makam-ı hilafete olan sadakatlerini, isar ettikleri kan ile bir kat daha te’yid eylemişlerdir.”

Yani, Kürtler İslamiyet ve nam şerefine inanan imanlı ve kahraman bir toplumdur.

Kimsenin onların inançları doğrultusunda Kürt devleti kurmaya da yetkileri yoktur.

Zira kötü niyet ortadadır.

Kimse Kürtleri kandırarak Hristiyanlara bir prim veremez.

En derin Saygılarımızla…..