“CUMHURİYET İDEOLOJİSİ NEDİR?” SORUSUNA CEVAP GEREKİR! (III)

Evet, sevgili SÖZ okurları…

“CUMHURİYET İDEOLOJİSİ NEDİR SORUSUNA CEVAP GEREKİR!?” başlıklı yazı serimiz devam ediyor…

Bugün üçüncü yazımızı kaleme alıyoruz…

Tabiatıyla her zaman bu köşede mevzuu ettiğimiz konulara satırarası; önemli bazı başlıklar koyuyoruz..

Ki bu başlıklar da gerçekten halkımızın ve okurlarımızın çok ilgisini çekiyor..

Biz de bu münasebetle güncelliğini koruyan önemli hadiseleri, bu minvalde değerlendiriyoruz..

Sizlerle hasb-i hal ederek, "detaylandırıyoruz!.."

Bakınız.

Başlık olarak kullandığımız “CUMHURİYET İDEOLOJİSİ NEDİR SORUSUNA CEVAP GEREKİR!?” ifadesi, yüzyıllık geçmişimizi temsil eden “Cumhuriyet” kavramı ve uygulaması önem bakımından bize çok şeyleri hatırlattığı gibi; söyletiyor da!...

Örneğin, Cumhuriyet…

Kelime ve kavram itibariyle "fazilet" demektir…

Ki fazilet, hüsn-ü niyet, güzel şeyleri bir araya toplamaktır…

Toplumsal günlük hayatımızı o mana değeriyle yaşatmaktır…

Ne güzel bir şey.

Tabi ki, “Cumhuriyet”, fazilet manasını taşıdığı zaman bu değerler beraberinde yaşayabilir…

Ama mana itibariyle saptırılırsa…

Özellikle, ideolojisi yanlış bir ideolojiye dönüştürülürse…

“Cumhuriyet” felsefesi başka manaları bünyesinde taşırsa…

Hele hele içimize ithal edilmiş ve hiç de uzaktan yakından bizi ilgilendirmeyen seküler anlayışı benimserse…

Laikçilik felsefesine biat ederse..

Hiç kuşkusuz ki, cumhuriyeti fersah fersah mana değerinden uzaklaştırır..

Fazilet kimliğini kaybeder…

Millilikten, birlik ve bütünlükten, toplum olabilme anlayışından sapar…

Tabiri caizse; "despot" kimlik kazanır..

Nitelikten çıkar, niceliğe dönüşür…

Deyim yerindeyse; 'Ortaçağ cehaletini" yeniden hortlatır...

Ki mevcut uygulama bu yönde ve hal-i âlem de meydanda…

***

Velhasıl...

Sen cumhuriyeti toplumsal bir meziyet ve fazilet olma prensibinden çıkar…

Sonra başka bir kılığa büründür…

Zulmün külahını adalet simgesine dönüştür…

Ve sonra çık; “Demokrasi” den, “Cumhuriyet” den dem vur!…

Kim, kime inanır..

Nitekim, zerre-i miskal ne Demokrasinin, ne de Cumhuriyetin hiçbir şekilde "mana" değeri kalmaz!…

İtibar eden de olmaz…

Zira “Cumhuriyet ideolojisi” yıllar yılıdır birileri tarafından sürekli; Kemalizm’e ve Atatürkçülük keyfiliğine büründürülmektedir…

Laikçilik zorbalığına dönüştürülmektedir...

Hal böyle olunca, “Demokrasi” der demez, “Memokrasi” olur.

Özetle; içi boşaltılmış bir “Cumhuriyetin” ideoloji her türlü; fitne ve fesata, mekir ve hileye açık hale gelir…

Ortalığı kan gölüne çevirir.

Keyfi katliamlar, cinayetler, iktidarların antidemokratik uygulamaları, hukuksuzluk..

Anlayacağınız!..

Ne kadar sıralarsan sırala olumsuzlukların cirit attığı bir ülke haline gelir..

Rüşvet..

Adam kayırma..

Keyfiyet..

Bürokratik oligarşi..

Siyasi çürümüşlük..

Faiz.

Fuhuş..

Uyuşturucu..

Kumar..

Hırsızlık..

Yolsuzluk..

Soygun..

Husumet..

Düşmanlık..

Terör..

Devlet bütçesini carcur etme..

İhale emparyalizmi..

90 yıldır; ülkemizde kan gövdeyi götürüyor..

Velhasıl enva-i olumsuzluklar..

Hal böyle olunca; der demez "ülke muz cumhuriyetine mi" döndü demek sorusu akla gelir?..

***

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ MÜ?

Dün, “8 Mart Dünya Kadınlar Günüydü!”

Ülkemizde ve KKTC’de de kutlandı.

Bize göre sadece şekli bir kutlamadır ve bir anmadır.

Zira kadın eğer bugün “Kadın” yerine “Emtia” haline getirilmişse…

Kadın, iffet, namus, haya ve utanma timsalini yaşayıp temsil etmesi gerekirken…

Ne yazık ki; günümüz açısından vaziyetin ikmali tam tersinedir.

Nerdeyse her platformda kadın ön planda tutuluyor, ama çok kötü bir şekilde kullanılıyor...

Karakterine, annelik vasfına ve ciddiyetine yakışmayacak şekilde kadın orta yerde ezilip gidiyor.

Bakınız geçtiğimiz Şubat ayı içerisinde; tam 45 kadın vuruldu, öldürüldü, infaz edildi.

Bunun sebeb-i mucibesi nedir?

Kadının hangi ideolojiye hizmet edip etmediği malumumuz değildir tabii ki.

Ama anılan ve konuşulan ortamın yüzde 80’i ya namus meselesidir, ya karı-kocanın birbirini aldatmasıdır, ya da ekonomiksel sıkıntıdır, fakr-u zarurettir.

Veya da uyuşturucu ve alkol bağımlılığıdır...

Bu öldürülen kadınların suçu herhalde camiye gittikleri için değildir.

Medrese tahsili okudukları için de değildir.

Annelik görevini yaptıklarından dolayı da değildir.

“İşte bu nedir?” sorusunu mevcut sisteme sormamız lazım.

Kemalistlik, laikçilik ve Atatürkçülük anlayışına sahip olan zevattan sormalıyız.

İnanın sadra şifa verecek bir cevap alamayız ve bulamayız!…

Zira rejimin bünyesinde yaşamakta olan kadının ne kadar başıboş olduğunu, eşi veyahut yakınlarının ona yönelik herhangi bir itham yerine “kendine çekidüzen ver, İslami bir kıyafetle dolaşsan da gerçek manada İslam’ın ruhunu yaşaman lazım” denildiği zaman, elbette ki o kadın başını eğer iki elini başının arasına koyar, biraz derinden düşünür.

Ben neydim, ne oldum?

Nerdeydim, nereye gittim?

Bu soruların cevaplanması gerekir.

Ama bunlar ortada yok.

Rasgele kadın vuruluyor, öldürülüyor.

Aile dağılıyor, çocuk varsa yetim kalıyor ve iki aile birbirine düşman oluyor.

Peki, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nün ideolojisi nedir ki?

Her sene kutlanıyor.

Ama kadına hiç ama hiç yeteri kadar fayda vermiyor.

Kadını üstün seviyeye getiremiyor.

Hakkıyla okumuş, ailesine bağlı, varsa çoluk çocuğunun anneciliğini yapmayı kendine görev telakki eden o kadın elbette ki kutsaldır, muhteremdir.

Ve ne gerekirse yapılmalıdır.

Ama tam tersine hiç İslam’a inanmayan bir kitle, her nedense kadının hakkını arıyor, kadının hakkına sahip çıkıyor ve kadını haksız yere pohpohluyor ve kadını ailesine hücum ettiriyor.

Oysaki tamamıyla aynı bu ideolojinin peşinde olan kişiler mi veyahut zevatlar mı dersiniz…

Hiçbirisi “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nün kutlamasından zerre kadar anlamıyor?

Ki, uzaktan yakından da alakaları ve samimiyetleri yoktur.

Kadını makyajlayarak, pohpohlayarak, hak etmediği yerlere sürüklemektedirler…

O kadının kadın hakkı olarak kutlamak değil, bana göre sefilleştirmektir..

Utanma ve hayâsından mahrum bırakmaktır.

Nitekim “kadın hakkı” diyenler, Doğu Guta’ya seyirci olarak bakanlar acaba o bakışlarından utanmazlar mı?..

“8 Mart Dünya Kadınlar Günü” aldatmacasına tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kadın hakları diye ortalığı inletenlerin Suriye için, Doğu Guta’daki binlerce kadın için tek bir söz ettiklerini duydunuz mu?

Suriye’de çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 1 milyon insanın katledilmesi karşısında kıllarını kıpırdatmayanların kadın hakları konusundaki sözlerinin ne anlamı olabilir?

Bunlar sadece şovmen; asla kadın hakları savunucusu değil” diye konuştu.

En derin saygı ve sevgilerimle..

Hayırlı cumalar..