İNŞA VE İHYA DÖNEMİ! (II)

Evet, sevgili okurlar.

“İNŞA VE İHYA” başlıklı yazı serimize bugün de devam ediyoruz...

Bilindiği üzre “İnşa ve İhya” kavramları, Arapça kökenli olup "bir yapıyı bina etme ve devam ettirme", canlandırma anlamlarını taşımaktadır.

Bu her iki kavram da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık kullandığı kavramlardır.

Gerçekten de her bakımdan bir ülkenin sosyal dengelerinin bozulması…

İnsanların ahlaki tefessuh, çürümeye yüz tutmuş olması…

Toplumsal ahlak çöküntüleri özellikle kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde yıllardan beri hukuk dışı antidemokratik uygulamaların var olması…

Bunların işlenmesi dini ve milli inanc doğrultusunda yasaklanmış olan her kötülüğe verilen meşruiyet ve geçerliliğin sağlanması elbette ki inanan ve akl-ı selime sahip olan herkesi ve her kesimi yaraladığı gibi…

Elbette ki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olma sıfatıyla herkesten daha fazlasıyla üzmektedir, etkilenmektedir ve yaralamaktadır.

Bu itibarladır ki Cumhurbaşkanı, AK Partinin son Olağanüstü Kongresinde ve zaman zaman diğer konuşmalarında ülke gerçeklerini kamuoyu karşısında anlatmaya çalışırken, "yeni bir Türkiye’nin varlığından" söz etmektedir…

Yeni Türkiye’ye kazandırılmak istenen ruhun adı da; “İnşa ve İhya”dır.

Yani yeni bir Türkiye’nin canlandırılması için, şimdiye kadar uygulanmakta olan gayrimeşru, antidemokratik, hukuk dışılığın varlığını tümüyle ortadan kaldırmaktır…

Ülkeye yeni bir ruh kazandırılabilmektir…

Bu “İnşa ve İhya” ruhu başta devletin birçok kurum ve kuruluşunda uygulanmış ve uygulanmaya devam edilmektektedir…

Her şeye devletçe el atıp, yeni Türkiye'yi “İnşa ve İhya” ile şahlandırmaktır..

Ve Sayın Erdoğan, bunu hayata geçirmek için; kendine bir misyon, ülkesine ve milletine bir vefa borcu olarak görmektir…

Devlet Başkanı olarak taşıdığı tüm sorumluluğun başında da bu "misyon" gelmektedir…

Onun için ısrarla üzerinde durarak, yeni Türkiye’ye yeni bir inşa ve ihya ruhu getirmek istiyor.

Elbette ki kamuoyu da bunu ümit ediyor ve bekliyor..

Ama hiç unutmayalım ki Sayın Erdoğan, şimdiye kadar tüm söylediklerinin gerçekleştirilmesine kararlı olmuştur ve bundan sonra kararlılıkla tüm olayların üzerine gideceğine de inanıyoruz.

***

Sevgili okurlar….

Özellikle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu için…

Şu hakikatı haykırabiliriz…

Şimdiye kadar uygulanmış olan yanlış siyaset ve yanlış politikacıların yüzünden terör oldukça kabarmış, gelişmiş, etrafı kan ve gözyaşıyla doldurmuştur.

Böylesine bela ve fitnelerden nasibini almayan aileler kalmamıştır.

Bu nedenle diyoruz ki;

Sayın Erdoğan’ın yapabileceği ve yapması gereken ilk iş;

Ülkenin her tarafına, özellikle önemli bazı resmi kurum ve kuruluşların içindeki bazı bürokratların, sırtını bazı gizli odaklara dayandırıp, halka karşı yaptığı cebri ve ceberutiliğe dayalı uygulamaları derhal kontrol altına alması lazım.

Özellikle bu coğrafyamıza birçok yenilik getirmesi gerekir.

Hani bir darb-ı mesel var.

Deveye sormuşlar: “Senin boynun eğridir”

Deve de demiş: “Nerem doğru ki?”

Türkiye’nin önemli "devail-i devriye" denilen devletin bazı resmi kurum ve kuruluşların varlığı….

Ki bunların başını çeken, Jandarma Kurumu ki geçmişe yönelik JİTEM’in uygulamaları meydanda.

Emniyet teşkilatının, özellikle trafik terörü orta yerde…

DSİ, Karayolları, TOKİ Daire Başkanlığı gibi kurumların yaptığı yanlış uygulamalardan meydana gelen mağduriyetlerin haddi hesabı ortada…

Yargıdaki geçmişe yönelik keyfi kararlar ortada…

Türkiye Barolar Birliği Bünyesindeki ranta dayalı önemli Baroların bazı Avukatlarının icraatları ortada…

Deyim yerindeyse tüm bu saydıklarımız, bu toplumun başında kangrenleşmiş, kan ve irinle dolmuş birer çıbanlardır.

Bu çıbanlara bir an evvel neşter atılmazsa, Allah korusun manevi kanserolojik hastalıklara neden olabilir?

Hele hele özellikle bu bölgede özellikle Diyarbakır’da, Batman’da, Şırnak, Mardin gibi illerimizde, Van ve Hakkari’ye kadar da uzanırsak daha çok önemli problemler söz konusudur..

Eğer yıllardan beri terör olayları oluşmuşsa ve her gün biraz daha palazlanmışsa, tamamen icra edilen yanlış uygulamalardandır.

Bu sayıp söylediklerimiz, sorunlar yumağının yanında devede kulak bile değildir.

Ama inanıyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanımız, bir iman ferasetiyle, bir devlet büyüğüne yakışır bir inanç ve zekasıyla bunları görür, duyar ve gereğini yapar düşüncesindeyiz…

Ve ümit varız.

Özellikle şu Diyarbakır’da DSİ bünyesindeki “Sulama Birlikleri”…

Şu “Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü”nün keyfi ihaleleri…

Adrese teslim ihaleler…

Kirli ve kalitesiz imalatların varlığı…

Hepsi bir bütünlük içerisinde çok endişe vericidir.

Devlet artık bunları görmelidir.

Keza TOKİ’nin de araziler üzerinde vatandaşların yıllardan beri kullandıkları ve üzerine bina inşa ettiği hazine arazisini 20 yıllık zilyetlik hakkı kazanmasına rağmen, “Fil ve Karınca” meselesi el koyması…

TOKİ bunları hiç görmüyor, basıyor, ezip geçiyor...

En derin saygı ve sevgilerimle.