İNŞA VE İHYA DÖNEMİ! (IV)

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü sohbetimiz, dünkü sohbetimizin devamı olmakla beraber çok önemli bazı gelişmeleride sizlerle paylaşacağız.

Dünkü sohbetimizden kalan bölümün devamı olarak Bediüzzaman Hazretlerinin “Emirdağ Lahikası”ndan İslam gününü ve Müslümanları irtica yaftasıyla itham eden hıyanet komitelerine verdikleri cevaptan, kalanını bugüne bırakmıştık.

Dünden devam olarak Bediüzzaman şöyle diyor;

“İrtica damgasını vurup, Müslümanları memlekete zararlı tevehhüm (zan etmeleri) etmeleri, yerden göğe kadar hadsiz bir haksızlıktır, iftiradır ve dayanaksız bir bühtandır.

O iftira ve haksızlık örneklerinden birincisi bu asrın dehşetli zulmüne karşı, İslam’ın bir set olarak, bir engel olarak teşhir etmesidir.”

Bu birinci noktanın devamı iken, dün de zaten bunu sizinle paylaşmıştık.

İkinci noktada beyan etmek zamanı geldi ve bunu da Üstad Bediüzzaman, birer ders-i ibret olarak bize ifade ediyor.

“Menşeileri, kaynakları iki yasaya istinat eden aslında iki çeşit gericilik vardır.

Biri; siyasi ve içtimai ki hakiki irtica buradan çıkar.

Ki milletin dinini, siyasete alet etme hususları da toplumun karşısına çıkıp, kendilerini suret-i haktan gösterenlerdir.

Oysaki İslamiyetle uzaktan yakından hiç alakaları olmamıştır.

İrticanın en hakikisi ve en gerçeği de bunların siyasi faaliyetleridir.

Onun kanun-i esasisi (temel yasası) çok suiistimale ve zulme medar olmuştur.”

***

Bilindiği gibi 1950’den 2000’li yıllara kadar ne kadar siyaset platformunda konuşan liberal demokrat veya ulusalcı sosyalist kesimler varsa mutlaka toplumun karşısına çıkarken, "din düşmanıyım" diye kendini ele vermemiştir.

İllaki dini kisvesine bürünmüş, dini siyasete alet etmiş nice madrabaz liberal demokratlar olmuştur…

Ki varlıklarını 2002’lere kadar da devam etmiştirler.

Bu irticanın birinci kısmıdır.

İkinci kısmı ise irtica namı verilen hakiki bir terakki ve adaletin esasına dayanmaktadır.

Demokrasinin gerçek yüzüdür.

Beşerin ve bedevilik zamanlarındaki bir kanun-i esasisine (gerçek anayasaya) dayalı medeniyet namına dine hücum edenler olmuştur.

İrtica ile o vahşete ve bedeviliğe dönüyorlar.

İster farkında olsun ister olmasın.

Dine hücum etmekle mutlak bir vahşete doğru dönmüşlerdir.

Aslında beşerin selamet ve adaleti,  sulh-u umumiyi mahveden o dehşetli vahşiyane kanun-u esasi (temel yasalar), şimdi bizim bu biçare memleketimize yeniden girmek istiyor.

Garazkarane ve inatkarane particilik adıyla; "kasıtlı" olarak Müslümanlar arasında bölücülük fitnesi yaratılıyor..

O kanun-u esasisi de budur.

Kısacası, o temel anayasa, yanlış uygulamalarıyla birlikte; "yasal rejime" dönüştürülüyor.

***

İnanın, sevgili okurlar.

Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin işaret ettiği "bu hakikat" bugüne yöneliktir.

Bugün de bunun üstesinden gelebilen tek bir parti olarak algılanırsa, o da AK Parti’dir.

Ve onun başındaki, lider durumunda olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

***

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizin devamı buraya kadar…

Ancak bilindiği üzere bugün Şaban ayının sonuncu günü olması nedeniyle, Allah herkese nasip etsin, siz değerli okurlarımıza ve bize de bu akşam Ramazan-ı Şerif’in ilk Teravih gecesi olacak.

Tüm İslam dünyası yekvücut olarak huzur-u ilahide Teravih Namazına başlamak üzere saf tutacak.

Bilindiği gibi namaz kılma hususu, Allahû Teâlâ’nın huzuruna girme şeklidir.

Ve bu Teravih namazı demek, Ramazan-ı Şerif’in ilk gecesini Namazla, niyazla geçirip, sahura kalkıp oruç tutma şerefine nail olma müjdesidir.

Bu itibarla diyoruz ki;

Bu Ramazan ayının hepimize hayırlı, bereketli, uğurlu olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederken, tüm İslam dünyasını küfrün, istibdat ve mezaliminden korusun.

Bu Ramazan ayının bereketiyle İslam’ın her yerde huzur-u ilahiye doğru el açıp, dua etmek, niyaz etmek, Allah’tan istediğini dilemek gerekir.

Zira Oruç’un ana faktörü, temel esası; gerek mideyi ve gerekse şehvani arzularını terk etmek ve nefsine hâkim olmak üzere bir ibadet şeklidir…

Bu ibadet de çok kutsal bir ibadet olma hasebiyle Allah’la kul arasındaki oluşabilen gizli bir ibadet şeklidir.

Nefsanî arzulardan mide ve şehvetin kötü alışkanlığından alıkoydurmak ve kötülüklerden uzak durmak…

Orucun niyet başlangıcı Sahur Vakti’nin sonuna doğru başlar.

Yani ikinci şafakın sönüğüyle o gün güneş batıncaya kadar bütün malayani kötülüklerden, nefsani istek ve arzulardan kişinin kendini alıkoydurma hareketidir.

Bu da Allah içindir, onun rızasını kazanmak içindir.

***

Evet, bu akşamki Teravih Namazının kılınışıyla başlanan Ramazan ayının orucu, bereketiyle Allahû Teâlâ, başta Türkiye olmak üzere tüm İslam dünyasına refah, mutluluk, bereket ve uğuru getirmesi için dua ediyoruz, niyaz ediyoruz ve Allah’a yalvarıyoruz.

Ramazan sohbetimiz, bugünden itibaren her gün peyderpey Ramazan’ın hikmeti, şekli, kabulü ve nasıl oruç tutulur, nasıl ibadet yapılır, dua edilir gibi tüm detayına girmek üzere yarından itibaren köşemizi onunla dolduracağız.

Siz değerli okurlarımıza hayırlar getirmesini niyet ediyoruz.

Ramazan orucu hepimize hayırlı uğurlu olsun.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.