MÜSLÜMANLIKLA YOĞRULAN YURDU, MÜSLÜMANSIZ BIRAKMA ALLAH'IM!! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet köşemize; Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Çanakkale Zaferinin 100. yıl dönümü dolayısıyla yapmış olduğu dualarını taşımıştık.

Böyle bir devlet adamının yapmış olduğu duaları Cenab-ı Allah’ın geri çevirmeyeceği düşüncesindeyiz.

Zira toplumsal olarak buna inanıyoruz ve buna inanmalıyız…

Ona göre de kendimize çekidüzen vermeliyiz.

İnanan toplumların izzet ve üstünlüğü toplumun her kesimindeki şeref ve izzetle yaşam şeklinin biçimlendirilmesi bize göre iki ana unsurla mümkündür..

Birincisi; Allah yolunda küfre karşı dış mihrakların komplo teorilerine karşı cihad etmek. Ülkemizin en ücra köşesinde dahi inanmış bir toplum olarak hakka ve hakkaniyete sahip çıkma biçimi ve gereğidir.

İkincisi; Malıyla Allah yolunda cömertçe infak etmek.

Vatanın muhafazası ve toplumun inanç, şeref ve haysiyetinin korunmasıyla mümkün?

Eğer bir toplum bu her iki ana unsuru ön planda tutmazsa zufe düçar kalır.

Anılan her iki unsuru gerçekleştiremeyen bir toplum, zillet, meskenet ve tembellikten kendini alıkoyamaz.

Hele hele düşman tasallutuna karşı zillet ve meskenetle yaşamayı tercih eder ki o da o toplumun ölümü demektir.

Allah’sız bir yaşam şekli söz konusu bile edilemez.

Zira ne hürriyeti olabilir, ne saygınlığı olabilir, ne de mülkiyeti.

Ki zaman dilimi içerisinde o toplum, kendini düşük kaliteli korkak insanlar olmaktan kurtaramaz.

Zaten, o zaman da toplumun ölümü dirisinden daha hayırlı olur.

* * *

Dedik ya.

Toplumun sağlıklı bir yaşam biçimi için…

İlla ki, Allah yolunda cihad edip ülkenin en ücra köşesine kadar küfrü silmesi gerekir.

Ve tabi ki, Allah yolunda malını harcayacak..

“İnfakül fi sebilillah”

Allah yolunda infak etme toplumun olmazsa olmazıdır.

Eğer bir toplum Allah yolundaki cihadı terk ederse, zilletle ve meskenetle karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.

Hiçbir zaman kendini düşman tasallutundan kurtaramaz.

Hürriyetle, keramet-i insaniyeyle kendini daima üstün tutmalıdır.

Zira geçmişe yönelik tüm olup bitenler mevcuttur.

Geçmişinden ibret almayan hiçbir millet geleceğini temin edemez.

Geçmiş tarihe göz atılırsa, özellikle Allah’ın sevdiği ve o sevgiyle onlara vermiş olduğu yaşam biçimlendirilmesi ortadadır.

Allah’a yanaşan bir toplum, onunla tanışmış bir kesim hiçbir zaman kötülüklere maruz kalmaz.

Daima iyilikler yapar ve o iyilikler onun sevap defterlerine yazılır.

Hem de birer tane şahadet şerbeti içmiş gibi şehitlerin merkeziyle tanışmış olur.

* * *

Yakın tarihimiz boyu ülkemizin zengin servetlerine göz diken haçlılar ve Siyonistler, ne yazık ki içimizden kendine rahatlıkla ajan ve piyonlar bulabiliyor.

Ve hemen her şeyin dizginini de onların eline vermektedir.

İşte biz bunlara karşı birlikteliğimizi korumalıyız…

Bunun için de, toplumsal bir Kur’an ahlakıyla ahlaklanmamız gerekir…

Kur’anın ortaya koymuş olduğu ahlaki değerleri muhafaza etmemiz ve dünyanın haramiliğinden uzak durmamız gerekir.

Aksi takdirde bir İslam toplumu olarak hiçbir zaman hedefimizi yakalayamayacağız.

Bilindiği üzere İslam’ın Risalet düşüncesi ve o paralelde insanlara vermiş olduğu barış gerçeği gerçekleştirilmediği takdirde, hiçbir zaman o toplum geleceğini temin edemez ve hukuk gerçekleriyle de tanışamaz duruma gelir.

Zira toplumların temeline barış simgesini oturtturan şartlardan birisi de toplumsal hukukun muhafaza edilmesidır..

Allah’ın toplum için o devlet büyüklerine emanet etmiş olduğu gerçeklerden birisi de toplumun huzurunu muhafaza etmektir.

Hıyanet ve ihanetle kalkıp oturan her kim olursa olsun, hiçbir zaman o toplumun ferdi olamaz.

Ve dünyanın en sefil ve rezil bir insanı olmaktan da kendini arındıramaz.

***

Toplum içerisinde ciddiyetini ve samimiyetini muhafaza edenle, sadece “makam ve rant” peşine düşen insanlar arasındaki meydana gelen çelişki daima dürüstlükle giderilmiştir ve onlar arasındaki kardeşliği bu şekilde tanımlamalıdır.

Yoksa bir toplum Allah yolunda harcamayı düşünmezse ve i-ilay kelimetullah doğrultusunda adım atmazsa, kesinlikle o toplum hiçbir zaman ilerlemeyi kaydedemez ve var olanı da yitirir.

Mal mülk servet biriktiren unutulmamalıdır ki kendine gelmezse, yolunu çizmezse, aklını başına alıp Allah yolunda harcamazsa ülke ve taşıdığı inanç uğruna harcama yapmazsa, o toplum hiçbir zaman payidar olamaz!..

***

Bilindiği üzere ülkemiz çok büyük sıkıntılarla karşı karşıyadır.

Devlet büyüğümüz ve çağımızın insanlık örneği durumunda olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da karşı karşıya kalmış olduğu düşmanca kötü badireler, gerçekten çok düşündürücüdür.

Düşündürücü olduğu kadar da tehlikelidir.

Ama unutmayalım ki bu 15 Temmuz olayı “El hayru fi ma vaka” yani vuku bulan olay neyse hayır ondadır.

Darb-ı mesele ile 15 Temmuz gecesindeki ayaklanma Allah korusun önlenmemiş olsaydı…

İnanın sevgili okurlar.

Bir daha Recep Tayyip Erdoğan gibi bir devlet büyüğünü elde edemezdik.

Yine Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “El hayru fi ma vaka”.

En derin saygı ve sevgilerimle.