SON NOKTAYI KOYDU; ÖZÜR DİLEMİYORUZ!

 


Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın sınırlarımızı ihlal etme edepsizliği karşısında son noktayı koydu; “ÖZÜR DİLEMİYORUZ”

“Aslında özür dilemesi gereken varsa o da sınırlarımızı ihlal edenlerdir. Daha önce olurdu, sabrettik” diyen Cumhurbaşkanı, tarihi kahramanlığını vurgulayarak pekiştirdi.

Tıpkı İsrail Cumhurbaşkanına karşı 2009 yılında Davos’ta yaptığı konuşmada “One Minute” diyerek.

Tüm dünya kamuoyu nezdinde İsrail’i küçülterek meydan okuduğu gibi.

Bugün, yine tüm dünya kamuoyu nezdinde imanının ve inancının kararlılığı doğrultusunda Rusya’yı da aynı şekilde küçülterek gereken dersi verdi.

***

Gerçekten…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili dün net mesajlar verdi.

“Bölgenin istikrarını dikkate almayan adımların ne tür müessif sonuçlar verebileceğine şahit olduk” diyen Cumhurbaşkanı;

“Biz uzun süredir böyle bir olayın yaşanmaması için büyük çaba harcayıp gerekli uyarıları yaptık.!"

Evet, karşı tarafın hep kendilerini dev aynasında görerek I. Dünya Savaşından günümüze dek İslam dünyasına karşı sürdürdükleri kirli haçlı emperyalist ittifak, bugün nerdeyse kat be kat daha fazlasını İslam dünyasının üzerinde yeni bir emperyalist sömürücü güç oluşturarak kirli planlarla İslam ülkelerini yok etmeye çalışmaktadırlar.

Türlü bahanelerle, çeşitli kirlenme hegemonyalarıyla, gizliden gizliye “El Küfru milletun vahide” “Küfür tek millettir” ilkesi doğrultusunda o yüce İslam kuralı bize her asırda her zaman küfür dünyasının ne kadar kirli ittifak içerisinde olduğunu hatırlamaktadır.

Türkiye’yi DAEŞ’e eşit tutmaya çalışan anlayış, ne kadar ihanet içerisinde oluşa gelen bir anlayış olduğunu Hindistan’daki Sağır Sultan bile biliyor.

Her zaman burada ifade ettiğimiz gibi “Kuzu ile Kurt Meselesi”

İlla ki kurt kuzuyu yemeye göz dikmişse bahaneleri çok olur..

Tıpkı, meseledeki gibi..

Kurt bahane üretir…

“Vay Efendim sen benim üzerime suyu bulandırdın” gibi!..

Oysaki kuzu suyun başında değil, gerisinde.

Nitekim Kuzu diyor ki “Sen benim üstümdesin aslında suyu bulandıran sensin, ben suyun aşağısındayım”

Kurt bahanesi çok..

Der ki;  “Geçen sene senin baban benim üzerime suyu bulandırmıştı..”

Ve kuzuyu yemeye başlar kurt!

Nihayettin de kurtluğunu ele veriyor.

Tıpkı bugünkü emperyalist, zorba, haçlı anlayışlarla komünist, Marksist, Bolşevik Rusya anlayışı gibi..

Siyonist İsrail’le ittifak içerisinde hareket ederek, her zaman olduğu gibi bugün de "aynı" şeytanlığı ortaya koyuyor..

Bakınız ileri sürdükleri tek şey var o da; DAEŞ!

Ki DAEŞ onların üretimi ve patenti.

Ama nafile..

***

Bakınız…

Hilafet-i İslamiye’nin yıkılışından sonra dağılan Osmanlı İmparatorluğu sonucunda kurulan devletçiklerin başına getirilen satılmış ajan piyonlar, bugüne kadar hep haçlıların hegemonyasını kendi halkı üzerinde tatbik etmişlerdir.

Tıpkı 1923’teki Lozan Anlaşmasındaki İsmet İnönü’nün Lord Gürzon’un ittifakıyla attığı imza gibi.

O imzanın tarihi bir hıyanet imzası olduğunu dost, düşman kanıtlamaktadır.

Tüm bunlara rağmen hala da yalan söyleyen tarihimizde ihanet yerine zafer gösterilerek o dönemin devlet ricallerini kurtarıcı kahraman olarak göstermektedirler.

Tıpkı bugün Allah korusun Suriye düşerse Rusya’nın, Beşar Esad’ı kahraman kurtarıcı bir lider olarak ilan edeceklerinden kimsenin şüphesi olmasın gibi.. 

* * *

Evet, sevgili dostlar.

O Lozan Anlaşması I. Dünya savaşından önce İttihat ve Terakki Hükümetinin ihanetinin başlangıcıyla sonuçlanan 1923’teki kurulan cumhuriyetin uygulamaları tıpkı o ittihatçı hükümetin bir uzantısı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.

Zira Lozan’a atılan imza zaten kendi kendini ele veriyor.

O anlaşmada Ayasofya’nın camiden çıkarılıp kapatılması başta olmak üzere Türkiye’yi yeniden Hıristiyanlaştırma ve Ermenilerin Türkiye’de kesinlikle söz sahibi olma anlaşmasıydı.

Ezanın faşizan bir tutum ile Arapçadan Türkçeye çevrilmesi, Kur’an kurslarının, medreselerin, camilerin kapatılması ve daha neler neler…

Hepsi o anlaşma sözleşmesini içeren listenin ta kendisiydi.

Şimdi Rusya bugün Türkiye’nin sınırlarını ihlal ediyor..

Suriye’nin içine geçip Kuzey Suriye’deki Müslüman halkı bombalıyor, yerle göğü tahrip ediyor..

Bütün bir milleti bir Esad’ın kirli rejiminin hatırına binaen yapıyor..

Ama öyle değil…

Yaşanan acımasız bir katliam

Baksanıza, Türkiye’ye de adeta meydan okuyor ve diyor ki “Susun, biz orada rahat semizlenelim, beslenelim, insan kanını emerek rant kazanalım”

Ama heyhat!

Karşılarında eski Türkiye yok…

Bugün Ak Parti hükümeti var…

Halkın yüzde 52 oyuyla seçilen bir Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan var.

Galiba bu durumu idrak etme kabiliyetine haiz değiller.

Eski tas eski hamam mı sandılar.

Yoksa işlerine böylemi geliyor.

Kendi kendini saflığa vurarak, birilerini tehdit ederek kandırmaya kalkışıyorlar.

Ama ne çare ki Rusya baltayı bacağına vurdu…

Tabiri caizse sert bir kayaya tosladı..

Acaba bu toslamayı fark etti mi fark etmedi mi onu bilemiyoruz.

Ancak görünen o ki; "Rusya" fena halde karizmayı çizdi.

Bizim âcizane tavsiyemiz; gerek Bolşevik Rus lideri olan Putin’e olsun veya diğer dünya liderlerine karşı olsun, akıllarını başlarına alsınlar.

Bu millet, en azından yüzde 50’si Erdoğan’ın muzaffer bir devlet adamı olmasına hep dua ediyor.

Gece teheccüd namazlarında dahi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’ndan dualarını esirgemiyor bu millet.

* * *

Bakınız, Davutoğlu önceki gün Mecliste hükümet programını açıklarken, şöyle diyordu;

“Önceliğimiz Başkanlık sistemidir”

Davutoğlu sözlerine şöyle devam etti;

“Yönetim modeli ve Başkanlık Sistemi” başlıklı bölümde şu ifadeleri kullandı...

“Yeni anayasa ile güçler ayrılığının tahkim edildiği karar alma sürecinin hızlandığı bir sisteme geçebilir.

Bu açıdan Başkanlık sisteminin Türkiye’nin siyasal tecrübesine ve gelecek vizyonuna daha uygun olduğuna inanıyoruz”

Başbakan Davutoğlu devamla şunu söylüyordu;

“Artık demokratik parlamenter sistemi Türkiye’de nerdeyse dönemini kapatmıştır.

Artık Başkanlık Sisteminin vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunun bilincinde olmalıyız”

İster Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olsun…

İster Başbakan Sayın Davutoğlu olsun…

Bu iki devlet büyüğünün görüşleri aynı paralelde, aynı ittifakta olduğundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Artık Türkiye eski, bayat bazı hukuk dışı anlayışlara gebe değil.

Devletin önemli bazı kurum ve kuruluşlarının bünyesindeki yapılan keyfilikler ve “oldu, bitti” dayatmalara artık paydos deniliyor..

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.