TOPLUMSAL AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ VE TERÖR! (II)

 

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımıza, nokta koymadan önce, bugüne dair ön bilgi vermiştik.

Demiştik ki;

"Yarın yeni Bakanlar Kuruluyla ilgili olarak, sizlerle hasb-i halimız olacak?

Ülkenin yaşadıklarından anlaşıldığı gibi, yazımızın; "TOPLUMSAL AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ VE TERÖR" başlığından da, anlaşılacağı üzere Türkiye yıllardan beri terörle mücadele etmektedir.

Ya da ettiği sanılmaktadır.

Lakin ortaya koyduğu strateji ne yazık ki hep dağlara, mağaralara, ormanlara yönelik olmuştur.

Yani "güvenlik" endeksli bir mücadele olmuştur…

Ak Parti…

Her ne kadar son dönemlerinde, özellikle iki-üç seneden buyana yavaş yavaş strateji değiştiriyorsa da.

Özellikle;

Bazı STK'lara yönelik operasyon...

Bazı iş çevrelerine gözaltı-tutuklama.

Bazı KCK temsilcilerine doğru "hamleler" yapılıyor ise de bize göre bu da "derde şifa" değildir…

Yetersizdir.

Zira mücadelede arpa boyu kadar bir başarı, bir merhale alınmış değildir.

Görünen odur ki; "alınacak" gibi de değil.

Böyle devam edecek…

İktidar kim olursa olsun, hangi parti hükümet olursa olsun strateji aynı…

Hiç değişmiyor.

Çünkü mevcut "strateji" değişmediği sürece, kavram aynı kaldığı müddetçe; "eski tas, eski hamam" demeye devam edeceğiz.

Acılar üzerine acılara mahkûm olacağız…

***

Dün de ifade ettim.

Ki birçok yazımda da üstüne basa basa vurgu yapmaktayım…

Terörle mücadelede en önemli unsur, temel hedef "Toplumu, toplamsal yönde ahlaki çöküntüye götüren nedenlere engel" olunmalıdır.

Bu noktaya odaklanılmalıdır.

Teşhisi bu minvalde kurmalıdır…

Çünkü mevcut Milli Eğitim sistemi "başlı başına" teröre körükleyen en önemli etkendir.

Bünyesinde yetiştirilen, hem de maddeperest olarak yetiştirilen nesil, "ahlaki çöküntüye" ne yazık ki meyil vermektedir…

Gözü, "maddiyattan" başka bir şey görmüyor.

Varsa yoksa maddiyat.

Maneviyat zerre-i miskal, gözetilmiyor?

Görmüyor...

Çıkar, menfaat, vurgun, hırsızlık, rüşvet, adam kayırma, faizcilik, tefecilik, fuhuş sektörü ve uyuşturucu…

Daha sayabileceğimiz milyonlarca olumsuzluk…

Bu saydıklarımızın tümü terörü ve terörizmi körükleyen sebeplerdir.

Eğer bunlar olmasa idi; bu toplum hiçbir zaman evlatlarını, gençlerini, ne idüğü belirsiz, kanı bozuk, terör odaklarına teslim etmezdi…

Dağa giden, eline silah alan, kan dökenler olmazdı…

Fırsatta vermezdi...

Beri yanda; "enva-i" ahlaksızlığın batağına, gençler düşmezlerdi.

Özellikle, fuhuş ve uyuşturucu sektör haline gelmezdi…

Ki yakından tanıdığımız birçok dindar, inanmış, namaz kılan ailelerin çocukları bu batağa düşmezdi...

Ortaokuldan, liseden, üniversiteden…

Erkek çocuğu olduğu gibi, hem de bakire yetişkin kız çocukları dâhil…

İğrençliğin "ağına-batağına" düşmezdi...

Ahlaksızlık üstüne ahlaksızlık oluşmazdı…

Ne yazık ki, "tablo derin ve ürkütücü" bir şekilde büyümektedir.

Nesil elden gidiyor.

Maalesef sistemin getirdiği ağır fatura da "bu topluma, bu devlete, bu vatana" kesilmektedir.

Demek ki devlete düşen öncelik…

Özellikle, gelen giden iktidarlara düşen en önemli birinci öncelik…

Hatta tüm meclis üyelerine…

Yani 550 Milletvekiline düşen yegâne görev; Toplumsal milli ahlaki çöküntülere neden olan "terörle" mücadele etmektir.

İşte O terörü kökten halledip söküp attığı zaman, artık kimsenin çocuğu ne satılır, ne de kiralanır ve ne de dağa çıkar, ne de terör oluşur?

Terörün en önemli baş faktörü; sistemdir, düzendir, içi boşaltılmış CHP’nin laikçi, Kemalist anlayışıdır.

Ve milli olmayan; "Milli Eğitim" sistemidir…

* * *

Bakınız sevgili okurlar.

Önceki gün Bakanlar Kurulunda, yani kabinede yeni bir değişim yapıldı.

11 Bakanlıkta değişime gidildi…

5 bakanın görev yeri değişti, 6 isim de kabineye yeni katıldı.

Bize göre en çok göze çarpan ve inanıyoruz ki bu da Sayın Cumhurbaşkanımızın keskin dirayetine ve ferasetliliğine dair olmuştur.

Ki o da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olan Faruk Çelik’in değiştirilmesidir.

Bize göre yalnız değiştirilmesiyle yetinmeyerek, onu azledip, partiden ihraç etmesi de gerekir.

Zira son aşamada “Bakanlık elden gidiyor” diye mağdur, borçlu, perişan çiftçinin boynuna attığı tırpan, çiftçinin başını kestiği gibi kökten ayaklarını da kesmiştir…

Çiftçi per-ü perişan...

Bu enflasyona rağmen, bunca döviz yükselişine rağmen, hiçbir şey kendi asıl fiyatları üzerinde kalmadığı halde, geçen sene Bakanlık tarafından verilen Buğday taban fiyatları, bu sene fazlasıyla düşüktür…

Yüz lira hatta yüz elli lira aşağıya çekilerek, taban fiyat biçildi…

Çiftçi çok mağdur…

Nitekim bundan iki ay önce Cumhurbaşkanımızın Şanlıurfa’ya gelişmişti.

Özellikle, Cumhurbaşkanının konuşması biter bitmez miting alanını dolduranlar, halk kitlesi "hep bir ağızdan" Faruk Çelik'i yuhalamıştı.

Hem de Cumhurbaşkanının huzurunda bu tepki gösterilmişti...

Faruk Çelik, onun selefi olan ve 10 sene Bakanlık koltuğunda oturan Mehdi Eker…

Eker'in görev süresi içerisindeki uygulamalarının yüzde 70’i, şaibelerle dopdoluydu.

Ki şüyuu vukuundan beter misali halkı bıktırmıştı…

Biz bu sütunlarda Diyarbakır Söz Gazetesi olarak, Söz ve Uzay TV olarak bölge halkı adına hep bu mücadeleyi vererek, Eker'e dair gerçekleri aktarmıştık.

Ve nihayet geç de olsa Mehdi Eker Bakanlık koltuğundan alındı…

Şimdi sıradan bir milletvekili.

Faruk Çelik’in devlet imkânlarını bir kardeşine tahsis etme şayiası, denilene göre, Mehdi Eker’i de katlamalı olarak aşmıştır.

Yoksa halk, Cumhurbaşkanının huzurunda niye onu yuhalasın ki?

Bize göre Cumhurbaşkanının üç seneden beri parti başından uzak kalmasından dolayı bu tür yanlışlıkların varlığı söz konusu olmuştur.

Faruk Çelik’in yerine Ahmet Eşref Fakıbaba Beyefendinin Bakanlık koltuğuna getirilmesi, inanın ki bu 15 sene içerisindeki yapılan hükümet uygulamalarının en isabetlisidir.

Zira Fakıbaba, gerek Belediye Başkanlığı esnasında olsun, gerek milletvekilliği, gerek bundan sonraki Bakanlık makamında olsun…

Hiçbir zaman davasına ve partisine, makamına toz kondurmaz, leke getirmez.

Çünkü Allah’tan korkan bir insandır...

Haram lokma boğazına koymamıştır, koymuyor da.

Nitekim dikkate şayandır.

Diyarbakır dâhil bazı illerde "birileri bakan olunca" onun yakınları sevince boğulurdu...

Davul-zurna çalınırdı…

Ama Şanlıurfa'da görüyoruz ki; "halk" sevince boğulmuş.

Gösterilerde bulunuyor.

Demek ki yerli yerinde ve isabetli bir karardır.

Buradan Fakıbaba'yı da tebrik ediyoruz.

İnanıyoruz ki "bu görevi de büyük bir başarıyla" yerine getirecektir…

Amma velâkin.

Başta dedik ya Bakanlar Kurulunda, tabii tümüyle değil, bazıları nerdeyse bu partiyi eski Doğru Yol veya ANAP durumuna sokmuş olmaları gerçekten çok üzücüdür.

Ve parti için de büyük bir tehlikedirler...

Mağdur halk, milletvekillerine, bakanlarına güveniyor.

Onu karşısında gördüğü zaman el sıkıyor, yaşına göre gerektiğinde el öpüyor.

Ama ne yazık ki bu anlayışla yola çıkmayanlar var?

İşte bunlar partiyi yıpratıyor.

Hatta yıpratmışlar bile.

Peki, bunun çaresi nedir?

Bize göre bunun yegâne çaresi; herkesin kendini toparlayıp kendine çekidüzen vermesidir…

Helâlı helal olarak, haramı da haram olarak bilmelidir…

Eğer bu anlayış ve inanç hakim olursa işte o zaman AK Partinin hem geçmişine, hem yeni haline layık olabilecek bir durum ortaya çıkar.

Salih nefer olabilirler.

Yoksa iş çok zor.

Böyle olmazsa, 2019’da bu partinin ne yazık ki nefesi kesilir?

Bazı zalimlerin, kendini bilmeyen ve haktan, hukuktan dem vuran insanların eline parti geçer…

Ki bu tehlike söz konusudur.

Ülke çapında artık hiçbir sağ hükümet, sağ parti dikiş tutturamama tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.

Sevgili okurlar.

Deveye sormuşlar; "Neden boynun eğridir."

O da demiş ki; "Nerem doğru ki?"

Bu durum karşısında gerçekten üzülerek söylüyoruz…

Sayın Cumhurbaşkanımızın samimiyetine güvenerek ciddi bir devlet adamı olduğuna inanarak, bunu söylüyoruz…

Mutlaka ama mutlaka partiye ciddiyetle el atması lazım…

İvedi, tez elden...

Böylesi çapulcu insanları, menfaatperestleri partinin kilit noktalarından uzak tutmalı ve getirmemesi gerekir.

Buna dikkat etmelidir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…