DÜN YARGITAY, BUGÜN AYM?!…

Hafta sonu hukukçu dostlarla; “Yüksek Yargı da” vuku bulan hadiseyi konuştum.. Ki yarın akşam da, Büyüktimurla Gündem programında, detaylı konayşacağız.. Mevzu; Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar.. Ve bu karara karşı Yargıtay’ın sergilediği tavır ile üyeler hakkındaki suç duyurusu?..

Doğrusu, AYM’ne “hak veren de oldu” Yargıtay’ın ortaya koyduğu direnç noktasında, destek veren de oldu?..

Lakin, hukuk devleti normumuz ve Anayasa’nın amir hükümlerine baktığımızda..

Pek tabi ki, AYM’nin, özellikle de Yargıtay’ın sicil defterini açtığımızda, hukuki garabetleri saymakla bitmez!..

***

AYM ve Yargıtay arasındaki muhalif duruşun nedeni malum!?..

Türkiye İşçi Partili Can Atalay’ın 18 yıl hapis cezasına mahkum olması ve de milletvekili seçilmesi!..

Yargıtay ceza hükmünü onaylıyor..

Ceza hükmü kesinleştiği için, “milletvekili olamaz, dokunulmazlık alamaz”, cezaevinde olması gerekir..

AYM ise, “hak ihlali var” diyor..

Yani, Milletvekilliğinin devam etmesi lazım ve de cezaeviden de tahliye edilmesi gerektiğinin de altına, imza atıyor..

***

Yargıtay ve AYM’nin, Anayasa’daki amir hükümleri biliniyor?!..

Şöyle ki..

153. Maddeye göre, Anayasa Mahkemesi Kararları herkesi bağlar..

Ancak, 154’üncü maddeye baktığınızda bu kez, Adliye kararlarının son inceleme yerinin de Yargıtay olduğunu söylüyor…

Ne var ki gerek Bireysel Başvuru kararları olsun, gerekse de sosyal ve siyasal bazı başvurular olsun, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesince verilen kararlar olsun, ciddi bir içtihat kadar, toplumsal travma üretici anlaşmazlığına neden olmaktadır?!…

***

Şöyle ki!.. AYM’nin ve Yargıtay’ın sicil defterine bakarsak, “benzer bir çok kriz yaratan, kutuplaştıran, toplumda zıtlaşmayı körükleyen” kararların altına imza attığını görürüz..

Örnek verirsek..

Dönemin Yargıtay  Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun 367 garabetiyle “Siyasi kriz yarattı. Ülkeyi uçurumun eşiğine getirdi..”

Devam edelim!..

AK Parti’nin kapatılmasına yönelik; açılan dava..

Ve de, Başörtüsüne yönelik kararlar!..

Tüm bu siyasi kararlar, Türkiye’nin Hukuk Devleti olma vasfına, Yüksek Yargı’daki hükümran kesilmeden çıkan kararlar kara lekeler olarak, kaydedildi. 

Demokrasiye ve Milli iradeye birer balans ayarı mahiyetli!…

***

Ne gariptir ki bugün, rol değişikliği, Anayasa Mahkemesi’nde..

Gerek verilen karar, gerekse de, üzerinde koparılan fırtınaya baktığımızda, “siyasi aklın, siyasi yaklaşımın, siyasi söylemin” hayli konumlandığını görüyoruz.. 

O gün, Yargıtay, bugün Anayasa Mahkemesi!..

Eğer ki, 367 garabetine imza atılmasaydı, Milli İrade sahiplenilseydi, bugün bu yaşanmazdı..

Anayasa Mahkemesi’de üstünler sınıfı kesilip, kendini Meclis’in, yani yasama organının üzerinde, söz sahibi vesayet üretici makam görmezdi!..

Diğer Yüksek Yargı mercilerini de sınıfsal mahkemeler derecesinde, görmezdi?!..

***

Hukukçu dostlardan biri Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Başkanvekili Mehmet Uçam’ın konuya ilişkin, yaptığı açıklamaya dikkat çekti..

Dedi ki, Uçam’ın “Anayasa Mahkemesi’nin mahkumiyeti olan milletvekillerinin dokunulmazlığına ilişkin verdiği kararlarla, Anayasa’yı gözardı ettiğini, tanımadığını ve ihlal ettiğini” söylüyor..

Uçam’ın beyanına baktım!..

Diyor ki;

“AYM, Anayasa’nın 14. maddesini yok sayıyor.. Oİnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.